19. yüzyıl ile birlikte özellikle Avrupa’da arkeoloji son derece moda olmaya başlayan bir bilim dalı halini aldı. Bilimsel kazılardan ziyade bu işi amatörce yapanların sayısı oldukça fazlaydı ve herkes birbiriyle yarışıyordu. Arkeolojiye merak saran bu amatör kişiler gözlerini Osmanlı sınırları içerisinde kalan Mısır ve Anadolu topraklarına dikmişlerdi bile. Mısır kadar kadim uygarlıklara ev sahipliği yapan Anadolu toprakları, asırlarca bu medeniyetlerden kalanlara ev sahipliği yapıyordu. Ta ki Avrupalılar gelip de bu değerleri kazmaya, yerlerinden kesip, kopartıp almaya başlayana kadar. Kimi padişahtan izin alarak kazıları yapıp kaçırıyordu, kimisi gizli gizli alıp gidiyordu, kimisine de hediye ediliyordu. Ancak günün sonunda bu kadim toprakların değerleri olması gerektiği yerlerde olmayıp, dünyanın çeşitli yerlerine kaçırılmıştı. Osmanlı’nın son zamanlarında, çeşitli ülkelerden gelen arkeologlarla, araştırmacılarla ve turistlerle başlayan bu yağmalama akını Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemlerine kadar devam etmiştir. Bu süre zarfında yapılan kazılar sonucunda gün yüzüne çıkan ve yurt dışına götürülen bu tarihi değerlerden birkaçını sizler için bu yazımızda listelemeye çalıştık. Türkiye'den kaçırılan tarihi eserler arasında bu listeye sığmayan ve halen yurt dışında olup da sizlerin bildiği eserlerimizi yazının altına yorum yaparak bizlere de hatırlatabilirsiniz.
{ad:0}Yüzlerce medeniyete ev sahipliği yapmış yerlerden biri olan İzmir’in Bergama ilçesi sınırları içinde kalan antik Pergamon şehrinin tamamı mermerden yapılmış ve şehrin en görkemli şaheserlerinden biri olan ‘Zeus Sunağı’ artık yerinde yok. Sunağın olduğu yerde sadece 8 basamaklı temel var. Kral 2. Eumenes’e M.Ö. 2. Yüzyılda bir suikast düzenlenir ve suikasttan sağ olarak kurtulur. Bunun üzerine kral, başta Zeus ve Athena olmak üzere tüm tanrılar adına hem içi hem de dışı kabartmalarla süslenmiş olan bu sunağı inşa ettirir. Helenistik dönemin heykeltıraşlık betimlemeleriyle bezeli bu tapınağın dış cephesindeki kabartmalarda mitolojik bir savaş olan (Gigant) Gigantomakhia Savaşı, yani halkın devlerle olan savaşı betimlenmiş olup iç cephesinde ise Pergamon Krallığı’nın kurucusu olan Telephos’un hayatı işlenmiştir. Sunak, 1870'li yıllarda Alman mühendis Carl Humann tarafından o zamanlar Prusya olan bölgeye götürülmüştür. Bugün ise Berlin'de bulunan Pergamon (Bergama) Müzesi’nde tüm heybetiyle sergilenmektedir.
Milattan önce 2. yüzyılın başlarında kral 2. Eumenes tarafından Pergamon Antik Kenti’ndeki Akropolis’e inşa ettirilen Athena Tapınağı’nın propylon yapısı da yurt dışına götürülen eserlerimizden. Yapı iki kattan meydana gelmektedir. Yapının alt katında yer alan dört tane 'Dor Sütun' dikkat çekmektedir. Üst katta kral Eumenes’in Athena Nikephoros’a adına sunduğu bir yazıt vardır. En üst katta ise 4 adet İon sütunu ve sütunlar arasında kalan yerde de savaş silahlarıyla kalkanların yer aldığı kabartmalar görülmektedir. Yapı 19. yüzyılda o zamanki adıyla Prusya olan şimdiki Almanya’ya götürülmüştür. Türkiye'den kaçırılan tarihi eserler arasında en büyüklerden biri olan bu eser, Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde sergilenmektedir.
Milet Antik Kenti’nin pazar yeri kapısı Aydın’ın Söke ilçesi sınırları içinde kalan Balat Köyü’ndeki kazılarla gün yüzüne çıkmış eserlerdendir. Buradaki kazı çalışmaları ilk defa dönemin Berlin Müzesi müdürü olan Schoene tarafından başlamış. Sonrasında ise bu kentteki kazılara 1896 yılında T. Wiegand devam etmiş. Burada yapılan kazılarda çok değerli eserler gün yüzüne çıkartılmış ve maalesef çıkartılan eserlerden bazıları, dönemin padişahı 2. Abdülhamid’in fermanıyla kazıyı yapanlara hediye edilmiş. Bunun üzerine yaklaşık 750 ton ağırlığında olduğu düşünülen bu görkemli kapı 1907 yılından itibaren H. Knackfuss ve T. Wiegand tarafından parça parça Almanya’ya taşınmaya başlanmış.
Bir Likya kenti olan Xanthos ya da Ksanthos kentinden alınarak götürülen anıtın M.Ö. 420 - 390 yılları arasında inşa edildiği düşünülmektedir. Yüksek bir podyum üzerindeki bu görkemli anıtın her bir sütunu arasında 12 tane Nereid heykeli, cella duvarı ve podyum üstünde de kabartmalı kuşaklar olduğu görülmektedir. Anıta adını sütunların arasındaki Nereid heykelleri vermiştir. İon yaşamına ve o dönem kent savunmasına dair betimlemelerle bezeli anıt Likya’nın heykel sanatının da en önemli eserleri arasında gösterilmektedir. Bu görkemli anıt kazılarla gün yüzüne çıkarılır ve İngilizler tarafından yerinden sökülür. Sökülen her parça götürülmek için hazırlanır. Antalya’da yerinden sökülüp götürülen Nereidler’in olduğu yerde artık bomboş bir tepe görülmektedir. Türkiye'den kaçırılan tarihi eserler arasında yer alan bu eser günümüzde British Müzesi’nde sergilenmeye devam etmektedir.
Likya’nın önemli kentlerinden olan Xanthos Anitk Kenti’nden alınıp Londra’ya götürülen eserlerden biri de Payava Lahdi’dir. Aslında bu şehirden alınan tüm eserlere ‘Likya Mermerleri’ adı verilmektedir. Bu kent 1838 yılında yaşamış bir İngiliz aristokrat olan Sir Charles Fellows tarafından bulunmuş. Fellows bu şehri keşfederken aldığı notlarda Xanthos’da büyük miktarda kıymetli kabartmalar bulduğundan bahsetmiş. Bu şehrin mermer kabartmalarını, Psrthenon mermerleriyle kıyaslamış ve ne kadar değerli olduğunu görmüş. Bu değerlendirme üzerine de kabartmaların Londra’ya getirilerek ‘British Museum’ sınırları içinde korunması gerektiğine kanaat getirmiş. Kanaat getirdiği bu kararla da Osmanlı’dan bir ferman çıkartarak bu antik kentten birçok değerli eseri İngiltere’ye taşımaya başlamış. Bu arada ‘Likya Mermerleri’ adı altında toplanarak götürülenler arasında; Nereidler Anıtı, Payava Lahdi, Harpy Anıtı, Merehi ve Aslanlı Mezar’ı sayabiliriz. Bu değerli eserler oldukları yerlerden tümüyle ya da gövdelerinden kesilerek büyük kasalara konulmuş. Toplamda 78 adet büyük kasa içine sığdırılan eserler bir savaş gemisine yüklenmiş, Londra’ya götürülmüş.
19. yüzyılın sonlarında Afrodisias Antik Kenti’nde kazılar ve yağmalamalar durmadan devam ediyordu. Yıl 1904 olduğunda da adına ‘İhtiyar Balıkçı Heykeli’ denen heykelin gövde bölümü o dönemde Afrodisias’taki Hadrian Hamamı’nın olduğu yerde kazıları yapan Paul Gaudin tarafından yurt dışına çıkarılarak satılmış. Heykel şu an Almanya'nın başkenti Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde. Gövdenin 33 cm. boyutunda ve 5 kg ağırlığındaki baş ve kolları ise 1989’da Afrodisias Antik Kenti kazılarını yöneten Prof. Dr. Kenan Erim tarafından Güney Agora Havuzu’nda ele geçirilerek gün yüzüne çıkarılmış ve müze deposunda koruma altına alınmıştır. 1991 yılından bu yana İhtiyar Balıkçı Heykeli’ni halen bulunduğu Almanya’dan geri getirebilmek için çalışmalar devam etmektedir. Bundan 50 yıl önce bu topraklardan kaçırılan ve İsviçre gümrüğünde ele geçirilerek geri getirilen Herakles Lahdi gibi İhtiyar Balıkçı Heykeli’nin de en kısa sürede ait olduğu topraklara dönemesini dört gözle beklemekteyiz.
Almanya’ya taşınan değerli eserlerimizden biri de Traianus Tapınağı’nın görkemli ön cephesi. Bu haliyle bile bakınca tüm görkemini korumaya devam eden eser 1903 yılında Milet’te kazı yapan Alman T. Wiegand ve H. Knackfuss tarafından yerinden yavaş yavaş sökülerek Almanya taşınmış. Bu sırada yapılan kazılar esnasında ayrıca Milet Antik Kenti meclis binası önünde yer alan üç yüzlü mermer anıt da bu eserlerle beraber Almanya’ya götürülmüştür. Fotoğraf: Aktüelarkeoloji.com
1857 yılından itibaren Datça’da yer alan ve bir Karya kenti olan Knidos Antik Kenti’nde ilk planlı ve geniş kapsamlı kazılar Vice-Consul Sir Charles Thomas Newton ile başlamış. Bu kazıların yapılmasına izin veren Osmanlı zaman zaman kazıları desteklemiştir. Ekibe kazılar esnasında sağlanan geniş olanaklarla birlikte bu antik şehrin en önemli yapıları gün ışığına kavuşmuştur. Kazılar esnasında ortaya çıkarılan bazı eserler arasında Aslanlı Mezar Anıtı, Demeter Kutsal Alanı, Musalar Kutsal Alanı, Nekropol Alanı, Odeon ve Küçük Tiyatro sayılabilir. Bu eserler arasında gün yüzüne çıkarılanlardan büyük bir kısmı İngiltere'nin başkenti Londra'daki British Museum’a götürülmüş. Knidos Aslanı da götürülen bu eserlerin başında gelmektedir. Knidos Aslanı’nın ait olduğu topraklara geri gelmesi için çalışmalar ve başvurular hala devam etmektedir.