Anadolu coğrafyası eşsiz güzellikte birçok yere ev sahipliği yapar. Bu yerler; doğası, havası, manzarası, yemek kültürü, misafirperverliği, yaban hayatı vs. her biri kendine has yönleri ile öne çıkar Anadolu coğrafyasında. Böylesine zengin bir coğrafyaya sahip olan Anadolu'nun saklı kalmış yerlerinden kimisi herkes tarafından bilinir kimisinin ise adı hiç kimse tarafından duyulmamıştır bile. Onlardan biri de bu coğrafyaya has göllerdir. Hazırsanız, keşfetmeye başlayalım!
{facility:0}Küçük bir balıkçı köyü olan Gölyazı'nın sokakları buram buram huzur ve tarih kokuyor. Eski Rum evleri, Aziz Panteleimon Kilisesi, surları, Ağlayan Çınar’ı ile Gölyazı keşfedilmeyi bekleyen saklı bir cennet. Kuş Alanı statüsü de kazanan Ulubat Gölü, önemli göç yollarından birinin üzerinde bulunması nedeniyle her sene çok sayıda leyleğe ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca Ulubat Gölü'nün sadece Gölyazı'ya ve kuşlara ev sahipliği yapmadığını, irili ufaklı 7 adalı göl olduğunu kaçımız biliyoruz acaba? Göldeki adaların en büyüğü Halilbey Adası. Ardından Manastır geliyor, onu Arifmolla takip ediyor, Kız Adası, Keremitçi, Terzioğlu ve Bulut. Gölyazı'ya yolunuz düştüğünde bu adacıkları ve üzerinde yer alan eski manastır ve kiliseyi görmenizi tavsiye ederiz.
{search:golyazi-otelleri,Gölyazı Otelleri}
{ad:0}Geçmişte Nis adıyla bilinen Yeşil Ada’da eski zamanlardan bu yana insan etkinliği görülüyor. Yeşil Ada'nın Nis olduğu zamanlarda adaya sandalla ulaşım sağlanıyormuş. Günümüze kadar tabi iklim değişikliği ve beşeri etkilerle göl sularının çekilmesiyle ada iki şeritli asfalt yolla ana karaya bağlandı. Rumlarca kutsal mabet olarak görülen Aya Stefanos Kilisesi hâlâ ziyaretçilerini kabul ediyor. Adaya turistleri çekmek için otel, pansiyon ve restoran gibi birçok işletme burada kümelenmiş durumda.
Tam karşısına heybetli Toroslar’ı alan Mada’nın tepelerinde gezinmek, göl kenarında yürümek, adayı keşfetmek inanılmaz bir deneyim. Mada Adası; meşe, ardıç, kavak, söğüt gibi birbirinden değerli ağaçlarla kaplı olmasının yanı sıra çok güzel bir su pınarına da sahip. Ulaşım ise teknelerle veya 15 tona kadar yük taşıyabilen dubalar aracılığıyla yapılıyor, tabi gölün donduğu dönemlerde ziyaret etmek isterseniz yürüyerek de ulaşabilirsiniz. Beyşehir Gölü'nün üzerinde yetmiş yıl önce gelen Tırtar Yörükleri yani günümüzde burada yaşayanların dedeleri adaya en son gelenler olarak kayda geçmiştir. Adada yaşayan son beş aile, kendilerinin burada unutulmuş olduğuna inanıyorlar. Bizce burada asıl unutulan şey insanlar değil adanın ta kendisi.
{search:beysehir-otelleri,Beyşehir Otelleri}
Sedir Adası'nın altın rengi kumlarını ateşe tuttuğunuzda yandığını biliyor muydunuz? Tarihi Antik Kedrai kentinin kalıntıları ile Sedir Adası, Gökova Körfezi’nde saklanmaya devam ediyor. Arkeolojik ve doğal sit alanı olması ile koruma altında tutulmaya çalışılan adada; çok sayıda tarihi kule, sur duvarları, Apollon Tapınağı ve onun yerinde sonradan yapılan kilise, tiyatro ve izleri görülebilen agora ile oldukça zengin bir tarihi gözler önüne seren Sedir Adası’nda antik liman kalıntıları da görülebiliyor.
{search:mugla-otelleri,Muğla Otelleri}
Bafa Gölü'nün belki de en güzel ve saklı cenneti burası. Yaz aylarında yerli ve yabancı turistler tarafından oldukça fazla ilgi gören İkizada'nın adalarından bir tanesinin karaya kumsalla bağlantısı var. Ada, Herakleia Antik Kenti'ne ev sahipliği yapıyor. Heraklia Antik Kenti’nin içerisinde bulunan Athena Tapınağı, tarihinin Roma Dönemi’ne kadar uzanması sebebiyle görülmeye değer bir kültürel miras. Adada tarihi çok eski çağlara dayanan birçok uygarlığın izlerine rastlanması da cabası…
Van ve Bitlis şehirleri arasında kalan Van Gölü’ndeki dört adadan en büyük olanı Akdamar Adası, aynı adı taşıyan ve Ermeniler tarafından yapılan Akdamar Kilisesi ile biliniyor. Asıl adı Ahtamara olan Akdamar Adası ana karaya 4 km, Gevaş’a yaklaşık 9 km uzaklıkta. Geçtiğimiz yıllarda restore edilip müzeye çevrilerek turizmin hizmetine sunulan Akdamar Ermeni Kilisesi, 915 - 921 yılları arasında Vaspurakan Kralı 1. Gagik tarafından mimar keşiş Manuel’e yaptırıldı. Kilisenin etrafındaki şapel ve çan kulesi yapıya daha sonraki yüzyıllarda ilave edilmiş.
{search:van-otelleri,Van Otelleri}
Adından da anlaşılacağı gibi ada, Osmanlı İmparatorluğu döneminde bulaşıcı hastalıkla mücadelede kullanılıyordu. Fransızların 1865'te adada yaptığı karantina tesislerle birlikte buraya Karantina Adası denmiş. Klazomenai Antik Kenti kalıntılarının da yer aldığı ada, ilk kez Büyük İskender devrinde karaya bağlandı. Adada 1950'lerde Deniz ve Güneş Enstitüsü, 1960'larda da Kemik ve Mafsal Hastalıkları Hastanesi olan tesisler, 1986'da Urla Devlet Hastanesi'ne dönüştürüldü. Adada hâlâ devlet hastanesi, Sağlık Bakanlığı Dinlenme Tesisleri, etüt merkezleri ve bir otel vardır. Koruma altındaki sit alanları içerisinde yer alan ada günümüzde Sağlık Bakanlığı’nın kullanımında.
{search:izmir-otelleri,İzmir Otelleri}
Anadolu, birçoğumuzun daha önce belki adını bile duymadığı çok sayıda doğal güzelliğe ve tarihi mirasa ev sahipliği yapıyor. Farklı yerler keşfetmek istiyorsanız, hep aynı yerleri görmekten sıkıldıysanız, çok bilinmeyen popülaritesi diğerlerine kıyasla daha düşük yerleri ilk keşfeden siz olmak istiyorsanız sizin için hazırladığımız listeye göz atmanızı öneririz, şimdiden iyi keşifler!