İstanbul’un gözdesi, Prens Adaları’nın en büyüğü olan Büyükada, şehirden kaçıp soluklanmak için gerçekten de harika bir yer. Vapurlarla, martılar eşliğinde yapacağınız 1 saatlik keyifli bir yolculuğun ardından ayak basacağınız Büyükada’nın her köşesinde ayrı bir mutluluk var. İstanbul’un kalabalık ve gürültülü ortamının aksine, buraya bambaşka bir atmosfer hakim. İsterseniz günübirlik isterseniz de tüm hafta sonunuzu değerlendirebileceğiniz, yaşadığınız şehirde adeta bir turist gibi hissedeceğiniz Büyükada’yı gelin yakından tanıyalım!
{ad:0}Yerlisinden yabancısına haftasonu olunca İstanbul trafiğinden, karmaşasından, yoğunluğundan uzaklaşmak isteyenlerin soluğu aldığı yer: Büyükada. Hem İstanbul’dan çok uzaklaşmadan ulaşılabiliyor oluşu, hem gidiş yolunun martıların eşlik ettiği vapur seferleriyle sağlandığı, hem de saklı bir cennet gibi yemyeşil oluşuyla büyükada her göreni büyülemeye devam ediyor. Capcanlı renkleriyle gözleri üzerine çeken, fotoğraflarınızın arkaplanını süsleyecek rengarenk erguvanlar da adanın her tarafını sarmış durumda. Köşkleri, yokuşları ve nostaljik havasıyla Büyükada, samimi ve mütevazi bir atmosfere sahip.
Büyükada’nın tarihi 6. yüzyıla kadar dayanıyor. O dönemlerde Bizans İmparatoru tarafından adaya bir manastır inşa ettirilmiş. Sonrasında ise ada bir sürgün yeri haline gelmiş. Taht kavgalarından siyasi anlaşmazlıklara kadar pek çok sebepten ötürü çok sayıda prens ve devlet adamı adaya sürgüne gönderilmiş, Prens Adası ismi de buradan geliyor. Adanın Osmanlı’ya geçmesiyle uzun süreli bir sakinlik ortamı sağlansa da, Sultan 2. Abdülhamit’in tahttan indirilmesiyle ada tekrardan sürgün yeri olarak kullanılmaya başlamış. Cumhuriyet’in ilk yılları ile beraber 1984 yılında ada “sit” alanı olarak kabul ediliyor ve günümüzde de tarihin kalıntılarını taşımaya devam ediyor.
Büyükada’da ne yapılır diye düşünüyorsanız, hiç merak etmenize gerek olmadığını söyleyelim. Hem doğayla iç içe oluşu hem de tarihin izlerini taşımasıyla Büyükada’nın, gezerken kendinizi eski dönemlerin içinde gibi hissederken bir yandan da huzurla dolacağınız bir deneyim yaşatacağına şüphemiz yok. Sizlerin görmesini istediğimiz birkaç öneri hazırladık, bir haftasonunuzu bu huzur dolu adada geçirmek isterseniz buyrun gezi rehberiniz:
Vapurdan hemen indiğinizde karşınızda bulunan Saatli Meydan ile hiç vakit kaybetmeden eşsiz Büyükada turunuza başlayabilirsiniz! Meydanda yer alan, 1923 yılında yapılmış saat; adanın ikonik simgelerinden biri haline gelmesi sebebiyle Büyükada yolcularının neredeyse tamamının uğradığı bir buluşma noktası.
İlk 1959 yılında açılan müze, restore edilerek 2013 yılında yeniden ziyaretçilerin hizmetine sunulmuş. Edebiyata ilginiz varsa, bildiğiniz yazarların hayatlarından bir parça görmek okuma zevkinizi artırıyorsa bu müze tam sizin için diyebiliriz. Yılın her zamanı giriş ücreti ödemeden dolaşabileceğiniz bu müze, sadece edebiyat tutkunlarının değil herkesin deneyimlemesi gereken bir yer.
Büyükada'da bulunan Adalar Müzesi; adaların tarihi, kültürü ve adada yaşamış önemli insanlar hakkında bilgileri barındırıyor. Küçük olsa da, güzel düzenlenmiş ve adayı gezerken tarihini daha iyi hissedebilmeniz için görmeniz gerektiğini düşündüğümüz bir müze diyebiliriz. Müzeye giriş için 12 TL kadar bir ödeme var, indirimli girişler ise 5 TL.
Hayatının önemli bir bölümünü Büyükada’da geçiren ünlü yazar Reşat Nuri Güntekin’in evi de ziyarete açık bir şekilde sergileniyor. Adalar Müzesi'ne son derece yakın olan evde yazarın kullandığı çeşitli eşyaları bulunuyor, aynı zamanda köşkün eşsiz mimarisi de göz ardı edilemeyecek bir güzellikte. Adalar Müzesi’ne uğramışken Reşat Nuri’nin evini de görmemek olmaz!
Büyükada’da gezilecek tarihi yerlerin başında gelen, yapımı 1751 yılına dayanan ve o dönemde küçük bir kilise olarak inşa edilmiş olan Aya Yorgi Kilisesi, sonrasında uzun yıllar boyunca manastır olarak hizmet vermiş. 23 Nisan ile 24 Eylül arasında özel olarak dualar edilen kilisede eğer zeytinyağı alarak kiliseye bağış yaparsanız dileklerinizin kabul olacağına inanılıyor.
Yetimhanenin tarihi 1898 yılına kadar uzanıyor, zamanında ünlü mimar Alexandre Vallaury tarafından otel olarak inşa edilmek istenmiş ancak Sultan 2. Abdülhamit izin vermediği için hiç satışa çıkarılmamış. Sonrasında Rum Cemaatinden Zarifi ailesi tarafından satın alınan bina, 1911-1964 yılları arasında Rum Yetimhanesi olarak kullanılmış. Dünyanın en büyük ahşap binalarından biri olan Rum Yetimhanesi, her göreni ihtişamlı yapısı ve mimarisiyle etkilemeye devam ediyor.
Büyükada’yı keşfetmenin en güzel yolu bisiklete binmektir. Bu yüzden Büyükada’ya ayak basar basmaz yapmanız gereken ilk şey, meydanda bulunan bisikletçilerden birinden bisiklet kiralamak olmalı. 15 km’den oluşan bu ada keşfinde, çam ormanları arasından kıvrılan yollar, masmavi bir deniz manzarası ve tarihi köşklerin görkemli görüntüleri sizlere eşlik ediyor olacak.
Bazıları için pedal çevirmek işkenceden başka bir şey değil. Olabilir. Adayı yürüyerek de keşfedebilirsiniz. Özellikle Aşıklar Yolu olarak adlandırılan o kısa yolun tadı en güzel yürüyerek çıkar. Yürümeyi tercih etmeyenler, nostaljik fayton turu da yapabilirler. Faytonlar iskele meydanının oradan hareket ediyor. Fakat biz atların o hallerine üzüldüğümüzden pek tavsiye etmiyoruz.
Büyükada’nın olmazsa olmazlarından biri Aya Yorgi Kilisesi. Büyükada’nın en yüksek noktasında bulunan bu tarihi kiliseye sadece yürüyerek ulaşabilirsiniz. Oldukça yorucu bir tırmanışın ardından sizi enfes bir manzaranın beklediğini söyleyebiliriz. Biraz manzaranın tadını çıkardıktan sonra kiliseyi gezebilir, dilerseniz hemen yan tarafta bulunan restoranda yemek yiyebilir ya da serinletici bir şeyler içebilirsiniz.
İstanbul’da denize girebileceğiniz nadir yerlerden biri Büyükada. Dolayısıyla eğer yaz aylarında adaya gelirseniz, Büyükada’nın farklı plajlarında denizin ve güneşin tadını çıkarabilirsiniz. Büyükada’da denize girebileceğiniz plajlar ise; Naki Bey Plaj, Kumsal Plajı, Yörükali Plajı ve Prenses Koyu Plajı.
Yemyeşil çam ormanlarıyla kaplı Büyükada’da piknik yapabileceğiniz pek çok yer bulunuyor. Hatta Adalar Belediyesi, bunun için birçok piknik alanı belirlemiş. Özellikle bahar aylarında serin örtünüzü çimlere ve doğanın ortasında huzurlu ve keyifli vakitler geçirin.
Eğer Büyükada’ya gelmişseniz, Prinkipo Dondurma & Waffle’da dondurma yemeden kesinlikle adadan dönmemelisiniz. Tamam, belki bir Roma dondurması değil ama yine de oldukça özel bir tadı olduğunu vurgulamamız gerek bu noktada. Ada keşfinizi tamamladıktan sonra, vapura binmeden önce mutlaka jübileyi Prinkipo Dondurmacısı’nda yapmalısınız, bizden söylemesi.
Büyükada’da balık ziyafetinin tadı gerçekten de bambaşka oluyor. Karşınıza İstanbul’un sakin ama bir o kadar da kalabalık görüntüsünü alarak keyifli bir akşam geçirebilirsiniz. Zaten o an İstanbul’da yaşamaktansa, İstanbul’u uzaktan seyretmenin çok daha güzel olduğunu fark edeceksiniz. Büyükada mekanları arasından dilediğinizi seçin ve bol muhabbetli bir balık ziyafeti çekin sevdiklerinizle.
Marmara Denizi’nin en temiz plajlarından birine sahip olan Büyükada, denize girmek için de birbirinden güzel çok sayıda alternatif bulunuyor. Eğer hem şehir merkezinde olup hem de kendinizi tatil köyünde gibi hissetmek istiyorsanız Büyükada sizin için harikulade bir tercih. Büyükada’ya gittiyseniz ve nerede denize girileceğini bilmiyorsanız okumaya devam edin, sizler için Büyükada’nın en güzel plajlarını derledik!
Eşsiz bir boğaz manzarası ile birlikte, martı seslerinin size eşlik ettiği kısa ama keyifli bir vapur yolculuğuyla Büyükada’ya ulaşmak çok kolay! Vapurla Büyükada yolculuğu; Eminönü’nden 1 saat 15 dakika, Kabataş’tan 1 saat 30 dakika, Beşiktaş’tan 1 saat 45 dakika, Bostancı ve Kartal’dan ise 25-30 dakika sürüyor.
Büyükada otellerinde konaklamanın nasıl bir keyif olduğunu yaşamadan bilemezsiniz. Oldukça kaliteli ve seçkin otellerin yer aldığı Büyükada’da, dilerseniz ada merkezinde dilerseniz de adanın arka taraflarında bulunan daha sakin otelleri tercih edebilirsiniz. Birçok pansiyon ve butik otelin de yer aldığı Büyükada, size eşsiz bir konaklama deneyiminin yanı sıra, unutulmaz bir hafta sonu vadediyor. {search:buyukada-otelleri,Büyükada Otelleri}