Uludağ’ın eteklerinde kurulu, Osmanlı İmparatorluğu’nun derin izleriyle dolu bir şehir Bursa. Esasında burası yalnızca bir şehir değil bir sembol. Karış karış keşfetmenin, keşfettikçe tarihte uzun bir yolculuğa çıkmanın hazzını yaşayacağınız Bursa’nın bu kez bambaşka bir yüzünü tanıtıyoruz sizlere. Çünkü bu kez Evliya Çelebi’nin izinden gidiyoruz. Elli yılı aşkın bir süre dünyayı gezen ve 17. yüzyılın önemli gezginlerinden olan Evliya Çelebi’nin Bursa’ya ilk girdiği yerden yani şehrin batısındaki Fetih Kapısı’ndan başladığımız yolculuğumuza bizleri mimarisi ve hikayeleriyle şaşırtan onlarca yer keşfediyoruz. Yolculuğumuzda Bursa’nın Daveti ve Boğaz’ın Dört Muhafızı adlı şehir tarihi kitaplarının yazarı Samet Altıntaş, bize öyle keyifli bir rehberlik yapıyor ki o anlattıkça biz de adeta tarihi yaşıyoruz. Yolculuğumuzun ikinci günü oldukça yağışlıydı; fakat kaptanımız Serdar Bey bizi neredeyse hiç yürütmedi. O halde hazırsanız dolu dolu iki gün süren Evliya Çelebi’nin izinden Bursa’yı keşfedelim.
{facility:0}{search:bursa-otelleri,Bursa Otelleri}
Nazım Hikmet’in Piraye ile buluştuğu Hüsnü Güzel Çay Bahçesi gezimizin ilk durağıydı. Burada Nazım Hikmet’in siyatik hastası olduğu dönemlerde gittiği hamamı ve dinlendiği yeri görüyoruz. Bugün ne yazık ki özel mülk olması sebebiyle çay bahçesi hizmet vermiyor; ancak yeniden hizmete açılabileceği söyleniyormuş.
I. Murad’ın yaptırdığı Hüdavendigar Külliyesi ile seyahatimize devam ediyoruz. Burası alışılagelmiş, klasik Osmanlı dönemi camilerinden farklı bir yapıya sahip. Rum bir mimar tarafından yapılan camide avlu ve kubbe bulunmuyor. Üst katında ise bir medreseye ev sahipliği yapıyor.
Çekirge’de yer alan Karagöz Anıtı ve bu anıtın hemen arkasında yer alan Karagöz ve Hacivat’ın mezarlarını ziyaret ediyoruz. Rehberimiz Samet Bey bize Karagöz ve Hacivat’ın nasıl öldürüldüğünün hikayesini anlatıyor. UNESCO’nun da kabul ettiği ve yıllardan beri anlatılan bu hikayenin çok kesin olmadığını da ekliyor.
Ulu Cami’nin ilk imamı olan ve mevlit yazarı Süleyman Çelebi’nin mezarını ziyaret ediyoruz.
İstanbul’un fethi sırasında gemileri karadan yürüten, devletin önemli vezirlerinden Hamza Bey’in ilginç hikayesi eşliğinde külliyeyi ziyaret ediyoruz. Siz de hikayenin tüm detaylarını öğrenmek isterseniz İsmail Hami Danişmend’in İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi kitabını okuyabilirsiniz.
Öğle yemeği molası vermeden önce Sultan II. Murad tarafından yaptırılan Muradiye Külliyesi’ni ziyaret ediyoruz. II. Murad ve yakınlarına ait 12 türbeden oluşan külliyede, Sultan Cem Türbesi ve Şehzade Mustafa’nın yaşam öyküleri eşliğinde türbelerini ziyaret ediyoruz.
Sıradaki durağımız Osman Gazi’nin oğlu, Orhan Bey’in kardeşi Alaaddin Bey tarafından yaptırılan Alaaddin Paşa Cami. Burası Bursa’nın en eski camisiymiş.
Nilüfer’de köylü pazarı içerisinde yer alan tarihi kahve Aşıklar Kahvesi’nde hanlara geçmeden önce sıcacık bir mola veriyoruz. Aşıkların bağlamalarıyla gelip türkülerini söyledikleri bu kahvede onların sesine kulak veriyor ve sıcacık salebinden içip gezimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Kapalı Çarşı içerisinde Karagöz Antique Shop’a uğruyoruz. Karagöz sanatçısı ve bu mesleğe gönül vermiş R. Şinasi Çelikkol bizi kırmıyor ve içeride minik bir Karagöz-Hacivat gölge oyunu sergiliyor.
Hanları ve çarşılarıyla ünlü Bursa’da Fidan Han, Koza Han, Çukur Han, Emir Han başta olmak üzere hanlarını geziyoruz. Çukur Han’da meşhur Tarihi Çukurhan Tahincisi’nden tahin ve tahin helvası alıp, ipek şal mağazalarıyla dolu Koza Han’dan sevdiklerimize hediyelikler aldıktan sonra seyahatimizin ilk günün noktalıyoruz.
Gezimizin ikinci ve son günü olan pazar günü uğradığımız ilk yer Tophane’de yer alan Osman Gazi, ardından Orhan Gazi türbeleri oluyor. Saint Elie Kilisesi üzerine inşa edilen türbelerin 1855 depreminde yıkılmasının ardından Sultan Abdülaziz tarafından yeniden inşa edildiğini öğreniyoruz.
Sırada Kavaklı Cami ziyareti ve caminin önünde yer alan, Geyikli Baba tarafından diktiğine inanılan kavak ağacının öyküsü geliyor. Geyikli Baba’nın Orhan Gazi’ye hediye ettiği Kavak ağacının hala ayakta olması bizi bir hayli şaşırtıyor.
Üftade Mahmut Muhiddin tarafından 1580 yılında yaptırılan ve şehirdeki neredeyse pek çok yapı gibi 1855 depremi ile zarar görüp yeniden inşa edilen Üftade Cami ve Türbesi yeni durağımız. Burada Üftade hazretlerinin hayatı hakkında değerli bilgiler öğreniyoruz.
Kısa bir kahve molası verdiğimiz Hünkar Köşkü’nde Mustafa Kemal Atatürk’ün de Bursa gezilerinden konakladığı köşkü geziyor ve Sabiha Gökçen’i evlat edindiği hikayeyi dinliyoruz.
Ardından Ulu Cami inşasında işçilere ücretsiz ekmek dağıtan Somuncu Baba’nın evini, fırınını ve çilehanesini ziyaret ediyoruz.
Öğle yemeğimizden önce soluğu Bursa’nın tarihi çarşılı Irgandı Köprüsü’nde alıyoruz. Osmangazi ve Yıldırım ilçelerini birbirine bağlayan bu köprü üzerinde yer alan dükkanlardan minik hediyelikler alıyor, el emeği ürünleri inceliyoruz.
Bursa’daki son durağımıza geçmeden önce Yıldırım Beyazıt’ın oğlu, beşinci Osmanlı padişahı Çelebi Mehmed tarafından yaptırılan Yeşil Cami ve Yeşil Türbe’yi ziyaret ediyoruz. Türbenin ilk kez bir camiden daha yukarıda bir konumda yer alması ilgimizi çekiyor. Sonradan öğreniyoruz ki dönemin zorluklarının ardından “yıkılmadık ve ayaktayız” mesajını vermek için Osmanlı döneminde ilk ve son kez böyle bir mimari düzen yapılmış.
Hz. Muhammed’in soyundan gelen Osmanlı kuruluş döneminde yaşamış, İslam ve tasavvuf dünyasının ünlü düşünce adamı Emir Sultan Külliyesi dönüş yoluna geçmeden önceki son durağımız oluyor. Biz şu an restorasyon çalışması yapılan külliyede yalnızca türbeyi ziyaret edebildik.
İstanbul’a dönmeden Bursa’nın sevimli köyü Gölyazı’yı görmeden olamazdı. Köy kahvesinde çaylarımızı içip, göl çevresinde keyifli bir yürüyüş yaptıktan sonra aracımıza binerek İstanbul’a doğru yola koyuluyoruz.
Cuma akşamı başlayan ve pazar akşamı noktalanan seyahatimiz boyunca bol bol Bursa’nın o eşsiz mutfağını yakından tanıma fırsatımız oldu. Gezimiz sonunda hepimiz bir konuda hemfikirdik; hem gözümüzün hem de midemizin doyduğu bu yemekleri yiyebilmek için kilometrelerce yol kat etmeye değerdi…
Cuma akşamüzeri başlayan yolculuğumuzun Bursa’daki ilk durağı Osmangazi’de yer alan Köfteci Yusuf’tu. Köftelerinin lezzetini anlatmakla bitiremeyeceğimiz restoranda manda yoğurdu, biber salçası ve kaymaklı ekmek kadayıfı da mutlaka denenmesi gereken lezzetlerin başında geliyor. Adresini de şuraya bırakıyoruz: Altınova, 3.Km, İstanbul Cd No:408, Osmangazi.
Bursa’nın tarihi semtlerinden Muradiye’de yer alan Tarihi İnanç Fırın’a, cumartesi günü öğle yemeğimizi yemeden önce kısa bir mola vermek için uğradık. Burada çay eşliğinde Bursa’nın meşhur lezzeti tahinli pidesini güzelce mideye indirdik. Siz de ekmeklerinin mayasının tam 100 yıllık olduğunu öğrendiğimiz bu fırına uğramadan geçmeyin.
Bursa’ya gelip de cantık yemeden olur mu? Pideye benzeyen, kıymalı bir çeşit hamur işi olan cantık hem Bursalılar hem de turistler tarafından sıklıkla tüketiliyor. Ben bu tadı ilk defa denedim ve abartıldığı kadar olmasa da beğendiğimi söyleyebilirim. Bizim tercihimiz ise rehberimizin tavsiyesi ile Kardeşler Pide ve Cantık Salonu oldu.
Artık iskender yemenin zamanı geldi deyip akşam yemeği için ise soluğu Bursa Botanik Park içerisinde yer alan Kebapçı İskender Yavuz İskenderoğlu’nda aldık. İskenderi yiyebileceğiniz en doğru adreslerden biri olan restoranda sahibi Yavuz İskenderoğlu ile tanışma şansı da bulduk.
Osmangazi’de yer alan Yeşil Pideli Köfte Bursa’nın bir diğer meşhur lezzeti olan pideli köfteyi yiyebileceğiniz en doğru yer. Tıpkı iskender gibi soslu, tereyağlı ve yoğurtlu servis edilen bu köfte benim için gezinin en favori lezzetiydi.
Bursa'nın Nilüfer ilçesinde bulunan taptaze kruvasanlardan, leziz pastalara, mevsimine göre yapılan dondurmaları yanı sıra her gün taze ve yöresel ürünleri ile kahvaltı tabakları sunan Dream&Cook Bakery'i farklı lezzetler peşinde olanlar için tavsiye ederiz. Avokadolu veya füme etli ekmek üstleri yanı sıra, her gün taptaze çıkan pastane ürünleri ile de damak zevkinize göre yapacağınız kahvaltı inanıyoruz ki damaklarınızda güzel bir tat bırakacak. Kahvaltı sonrası mutlaka taze ve leziz tatlılarından kahve eşliğinde yemenizi de tavsiye ediyoruz.
{ad:0}Rehberimiz Samet Altıntaş Kimdir?
12 Ocak 1986 tarihi Almanya doğumlu olan Altıntaş, ilkokulu Yalova’da, ortaokul ve liseyi ise anavatanı olan Bursa’da okudu. 2009 yılında Marmara Üniversitesi tarih bölümünden mezun oldu. Bursa edebiyat ve tarih üzerine yazılar yazan, edebiyat dergilerinde şiirleri yayımlanan ve 2012’de Ahmet Hamdi Tanpınar Makale Ödülü’nü alan Altıntaş, bugün metin yazarlığı ve proje editörlüğü yapıyor. Yazarın Bursa'nın Daveti ve Boğaz'ın Dört Muhafızı adlı şehir tarihi kitapları bulunuyor.
{search:bursa-otelleri,Bursa Otelleri}