İstanbul’un Prens Adaları olarak bilinen ve bu adaların en büyüğü olan Büyükada, çok sayıda gezilip görülmesi gereken yere ev sahipliği yapıyor. İstanbul’da olup da mavi ile yeşilin bu denli ahenk içinde gözler önüne serildiği nadir yerlerden biri olan Büyükada, çok az kişi tarafından bilinen oldukça görkemli bir yapı saklıyor içerisinde. Büyükada’nın Manastır Tepesi’nde yer alan tarihi Büyükada Rum Yetimhanesi, hem olağanüstü manzarası hem de etkileyici hikayesiyle tüyleri diken diken ediyor adeta. Tepeye tırmanmak biraz zahmetli. Ancak bu görkemli binanın tüm yalnızlığı ve metrukluğuyla bizleri selamlayışını gördükten sonra bu zahmete fazlasıyla değeceğinden emin olabilirsiniz. Büyükada Gezilecek Yerler içerisinde sayabileceğimiz binayı günümüz şartlarında sadece dışardan görebilirsiniz.
{ad:0}Bu konuyla ilgili farklı yerlerde çok sayıda bilgi yer alıyor. Bir kaynakta Büyükada Rum Yetimhanesi’nin Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise en büyük ikinci ahşap binası olduğu söyleniyor. Bununla birlikte dünyanın en büyük çok katlı ahşap binası olduğu da iddia ediliyor.
Büyükada Rum Yetimhanesi hikayesini anlatmamız gerekirse; 1898 yılında Fransız mimar Alexendre Vallaury tarafından yapılan Büyükada Rum Yetimhanesi, tamamen ahşap malzemeler kullanılarak inşa edilmiş. Hatta bu nedenle yapının, dünyanın ilk çok katlı ahşap binası olduğu da söyleniyor. Ana ve yan bölümler olmak üzere 3 kısımdan meydana gelen yetimhanenin yan bölümleri 6, ana bölümü ise 5 katlı. Her ne kadar sade bir tasarıma sahip olsa da, oldukça ihtişamlı bir görünüme sahip.
Fotoğraf: Ziya Tacir
Büyükada Rum Yetimhanesi tarihine değinecek olursak, bina ilk olarak Prinkipo Palace Otel adı ile inşa edilir ve bir kısmının casino olarak işletilmesi planlanır (hatta bu yüzden bina, Prinkipo Rum Yetimhanesi olarak da anılıyor). Fakat otelin Büyükada’nın ahlakını bozacağını düşünen bir takım kişiler, dönemin Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid’i bu konuda ikna ederler ve II. Abdülhamit de binanın otel olarak işletilmesine müsaade etmez. Bu gelişmeler neticesinde faaliyete geçemeyen yapı, el değiştirmek zorunda kalır.
Binayı satın alan kişi Rum asıllı Eleni Zarifi Hanım’dır. Ancak binanın kamu yararına uygun bir yer olmasından dolayı, Sultan Abdülmecit bir ferman yayınlar ve binayı Balıklı Rum Hastanesi’nde barınan kimsesiz Rum çocuklarına hizmet vermesi için Rum Patrikhanesi himayesine verilmesini buyurur. Ardından dönemin zengin Rum ailelerinden Andreas Sygngros Vakfı tarafından 15 bin Osmanlı lirası karşılığında yeniden satılan bina, Zarifi ailesinin ve Sultan Abdülmecit’in bağışlarıyla birlikte bu amaçla kullanılır. Kimsesiz çocuklara eğitim verilmeye başlanan bina, uzun bir süre Ruhban okulu olarak da hizmet verir.
Adalar Rum Yetimhanesi 21 Mayıs 1903 tarihinde Sultan Abdülhamit ve dönemin Patriği III. İoakim’in de katıldığı bir törenle açılır, o günden itibaren yetimhane olarak hizmet vermeye başlar. Oldukça görkemli bir yetimhane olmuştur Büyükada Rum Yetimhanesi. İçerisinde 106 oda, büyük bir mutfak, ihtişamlı bir kütüphane, ilkokul ve çeşitli meslek okulları vardır. 15 kişilik personel çalışmaktadır yetimhanede. İlkokulda ise 3 Rum, 2 de Türk öğretmen ders vermektedir. Yetimhanede kalan kimsesiz çocuklar, ilkokulu bitirdikten sonra, aynı yetimhane içerisinde bulunan sanat okuluna devam ederler ve kendilerine bir meslek edinilerek hayata kazandırılırlar.
Yerimhanenin son müdüresi Marika Hatsu
I. Dünya Savaşı’nın çalkantılı ortamında Büyükada Yetimhanesinde, barınan kimsesiz çocuklar Heybeliada’daki başka bir yetimhaneye nakledilir ve binaya da Kuleli Askeri Okulu’nun mensupları yerleştirilir. Bir nevi yetimhane artık askeri kışla işlevi görmektedir. Ardından işgal kuvvetleri tarafından Büyükada’ya gönderilen Rum göçmenler barınmaya başlar binada. Sonrasında ise Rusya’daki Bolşevik Devrimi’nden kaçan Rus mültecilerin sığınağı haline gelir Büyükada Rum Yetimhanesi. Ancak Ruslar, soğuktan korunmak için binanın ahşap kaplamalarını sökerek yakarlar ve bina zarar görmeye başlar.
1960’lı yıllarda yaşanan Kıbrıs olayları nedeniyle Büyükada Rum Yetimhanesi’ne el konulur. 65 yıl boyunca hizmet veren bina tamamen kapatılır ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilir. Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise en büyük çok katlı ahşap binası olan bu görkemli yapı, 1964 yılından itibaren tamamen çürümeye terk edilir. Vakıflar Genel Müdürlüğü ise ne yazık ki binayı onarmak adına hiçbir şey yapmaz. Binayla ilgilenen çok sayıda aday çıkar ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü, turizm dahil hiçbir alanda binanın kullanılmasına onay vermez.
Fotoğraf: Ziya Tacir
Fener Rum Patrikhanesi ise, elinde Osmanlı’dan kalan fermanı, Zafiris ve Sygngros ailelerinin bağış belgelerini sunarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nden binanın iadesini talep eder. Ne yazık ki bu talep reddedilir. 2005 yılına geldiğimizde ise Fener Rum Patrikhanesi, yetimhaneyi geri almak için AİHM’ye başvurarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne dava açar. Dava, 29 Kasım 2010 yılında sonuçlanır ve Büyükada Rum Yetimhanesi’nin tapusu resmi olarak Fener Rum Patrikhanesi’ne devredilir.
Büyükada Rum Yetimhanesi efsanesi olarak şu hikaye oldukça yaygındır. Yetimhane olarak hizmet verdiği dönemde Büyükada Rum Yetimhanesi’nde nedeni bilinmeyen bir yangın meydana gelir. Yangın sırasında bazı çocukların yanarak can verdiği anlatılır. Bir çocuk ise yangından kaçarken bahçedeki su kuyusuna düşer. Yangın sonrasında yapılan aramalarda kimsenin aklına kuyuya bakmak gelmez ve çocuk kuyuda ister istemez ölüme terk edilir. Ada halkı bu olaydan o kadar çok etkilenir ki, bazı geceler yetimhaneden çocuk çığlıkları duyduklarını iddia ederler.
Fotoğraf: Ziya Tacir
Günümüzde eski Rum Yetimhanesi içi boş olarak, adanın en yüksek tepesinde varlığını sürdürüyor. Elbette ki yılların getirdiği yorgunluk, gördüğü zararlar ve bakımsızlıktan bina tamamen harabe halini almış durumda. Ahşap merdivenlerdeki el emeği oymalar, salonun bir köşesinde günden güne çürüyen bir piyano, oraya buraya saçılmış öğrenci kayıtları, öğrencilerin isimlerini kazıdığı sıralar, kısacası koskoca bir tarih yıkılmaya yüz tutmuş bir halde. Bina o kadar metruk ki, hüzünlenmemek elde değil.
Her ne kadar bir bölümü yıkılmış ve kaderine terk edilmiş olsa da, güzelliğinden ve heybetinden hiçbir şey kaybetmemiş Büyükada Rum Yetimhanesi. Çökme tehlikesi olduğu için içeriğe giriş ne yazık ki yasak. Fakat bekçisinden izin alarak bahçesini ve çevresini gezebilirsiniz. Tek dileğimiz bu eşi benzeri olmayan yapının en kısa zamanda hayata döndürülmesi...
{search:buyukada-otelleri,Büyükada Otelleri}