6 Şubat 2023… Sadece depremi yaşayanların değil, tüm Türkiye’nin bir yürek olup aynı hüznü paylaştığı gün. Depremden etkilenen birçok şehir artık varla yok arasında, Antakya da en son hatırladığımız gibi değil. Depremin verdiği hasar umutsuz görünse de, 81 ilin dayanışma içinde gerekli her alana yardım eli uzatması yaralarımızı sarıp umutların tekrardan yeşermesine yol açıyor.
{ad:0}İÇİNDEKİLER:
-Geçmişteki Antakya Depremleri
-Depremin Yıktığı Antakya Tarihi Yapıları
-Antakya'da Yıkılmayan Tarihi Eserler Neler?
-Depremin Yıktığı Hatay Tarihi Yapıları
-Malatya’da Depremden Zarar Gören Tarihi Yerler
-Diyarbakır’ın Deprem Sonrası Hasar Gören Tarihi
-Kahramanmaraş ve Depremden Etkilenen Tarihi Yerler
-Depremden Etkilenen Adıyaman ve Tarihi Yerleri
-Depremle Yıkılan Gaziantep’teki Tarihi ve Kültürel Değerlerimiz
-Depremden Sonra Adana ve Tarihinden Geriye Kalanlar
-Şanlıurfa’da Depremden Geriye Kalan Tarihi Yerler
Bunları yazmak çok acı olsa da ‘acı’ şu an kolektif yaşadığımız bir duygu. Antakya gezilecek yerler, Antakya da ne meşhur başlıklarıyla yazdığımız birçok yazı şimdi sadece geçmişi hatırlatıyor. Çan sesleriyle ezanın karıştığı o sokaklar, bin bir gece masallarının ilhamı Antakya Çarşısı, camisi, havrası, kilisesiyle eski Antakya artık yok. Antakya’yı hatırlamak içimizi acıtıp, kalbimizi parçalasa da onu unutmamak da boynumuzun borcu olsun. Bu yazı Antakya’yı bilenlere, Antakya’yı görmek isteyip de bir türlü yolu düşmeyenlere ve artık depremle özdeşleşen şehrin eski yapısını merak edenlere gelsin. Seni unutmayacağız eski Antakya, nice medeniyeti buluşturdun biz mi ayrı düşeceğiz?
Geçmişi M.Ö. 3000’li yıllara dayanan Antakya, Roma tarihinde imparatorluğun üçüncü, dünyanın da 4. büyük şehriymiş. Ve ülkemizde olan depremlerin birçoğu da ne yazık ki hep Antakya’da gerçekleşmiş. Depremlerle yıkılan şehri imparator Justinisan yeniden kurduğunda adını da tanrının şehri anlamına gelen ‘Theopolis’ olarak değiştirmiş. Şehri koruduğunu düşündüğü bereket tanrısı Tyche’nin heykelini de şehrin tam merkezine dikmiş.
Bu heykel koca şehri koruyabilmiş mi peki’ diye soruyorsanız, son 2500 yılda olan 100 devasa depremin en az 15’inin Antakya’da büyük yıkım yarattığını, yaşanılan en büyük dört depremin ikisinin de Antakya’da gerçekleştiğini söylemeden geçmeyelim. Bu depremlerden ilki M.S. 115’te olmuş ve tarih kaynaklarına göre şiddeti yaklaşık 7.5, can kaybı da yaklaşık 260 bin kişiymiş. M.S. 525’te olan diğer deprem de yaklaşık 7 şiddetinde ve kaybı da 250 bin kişiymiş. Yakın tarihten örnekleyecek olursak; 13 Ağustos 1822’deki Antakya depremi yaklaşık 10 -15 saniye sürse de en az 20.000 kişinin öldüğü, babanın oğlunu annenin kızını tanımadığı, yaşayanların da şehri terk ettiği söylenir. 1872 depreminde ise Antakya’nın yaklaşık üçte biri tümüyle yok olmuş. Birçok kez yıkılan birçok kez de yeniden ayağa kalkan şehir buna rağmen medeniyetleri birleştirmekten, kucaklaştırmaktan hiç vazgeçmemiş.
Antakya’ya dair anlatılacak çok şey var. Ama en hatırlananı da bir fotoğraf karesine sığan cami, havra ve kilisenin kardeşçe duruşu olacak. Hepsi yıkılmış olsa da anıları ulusal hafızamızda hep kalacak.
Dünyanın ilk aydınlatılan caddesi olan Kurtuluş Caddesi’nde, yani Antakya’nın tam merkezinde konumlanan Habib – i Neccar Camii tam 14 asırlık tarihinde birçok deprem görmüş, defalarca tadilat geçirmiş bir yapıydı; artık yok! Caminin inşası 638 senesinde şehrin Müslüman Araplara geçtiği ilk zamanlara dayanıyor ve çok eskilerden kalmış bir pagan tapınağının üzerine yapıldığı sanılıyor. Bu yapı aynı zamanda Türkiye sınırları içinde ilk yapılan cami olarak da tanınıp biliniyor. Caminin Kuran-ı Kerim’in Yasin suresinde de geçen hikayesi ise şöyle;
M.S 40’lı yıllarda Hazreti İsa’nın havarileri Antakya’ya gelirler ve halkı tek bir tanrı olduğuna inandırmaya çalışırlar. Bir tek kişi dışında kimse onlara inanmaz, o kişi de pagan inanışından vazgeçip onlara katılan marangoz Neccar’dır. Havarilere karşı öfke duyan halk örgütlenip onları taşlamak istediklerinde önlerine duran Neccar’ı başını keserek öldürürler. Efsaneye göre Neccar’ın kesilen başı dağdan yuvarlanarak türbenin olduğu yerde durur. Bu caminin lokasyonunu belirleyen sebep de işte budur. Neccar’ın türbesi caminin tam 4 metre altında, girişinde ise İsa’nın havarilerinden olan Yuhanna ve Pavlos’un türbeleri var. Habib – i Neccar Camii sadece bir inancı temsil etmiyor, bir Hristiyan’ın adını taşıyan tek cami olmasıyla gönül yüceliğini de yansıtıyor. Cami avlusuna 19. Yüzyılda eklenen şadırvan, caminin bulunduğu Şeyhali Mahallesi’ndeki eski köşkler ve hemen yakınında konumlanan tarihi Yeni Hamam’da yok artık. Tarih onları anılarıyla yaşatacak.
Sırtını dayadığı Habib – i Neccar Dağı ve hemen yanı başındaki iki servi ağacıyla Ulu Cami Antakya’nın en can yapılarındandı. Kitabesindeki ‘Hicri 1117’ tarihinden, yani 16. Yüzyıldan bu yana ayakta olan cami Selçuklu tarzında bir mimariye sahip ama ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Memluk döneminin izlerini taşıyan Antakya Ulu Cami Asi Nehri’nin kıyısında, Uzun Çarşı’nın da nehir çıkışlı kapısının çok yakınındaydı. Duvarlarına altın harflerle yazılmış ayetler ve yerlerine serilmiş eski şark halılarıyla yüzyıllardır el üstünde tutulmuş bu caminin, 1872 depreminde sıkı bir onarımdan geçtiği de biliniyor. 6 Şubat 2023 tarihinde ise tüm şehrin yapıları gibi o da hikayesini bitirdi.
Antakya Kurtuluş Caddesi’nde yıkılan tarihi binalardan biri de Sarımiye Camii. Antakya tur rotaları dışında olmasına rağmen 16. Yüzyıldan bu yana süregelen tarihiyle en eski camilerinden olan Sarımiye Camii en son 2018 yılında restore edilmiş. Antakya’nın meşhur ‘cami – sinagog – kilise’ birleşme noktası da bu caminin bulunduğu yer. Sinagog camiye yaklaşık 50 metre mesafedeyken Tarihi Antakya Rum Ortodoks Kilisesi de Sarımiye Camii’nin komşusu. Kilisenin 6 Şubat’ta minaresi, kubbesi ve duvarlarının çoğu yıkılmış. Etrafı molozlarla dolu cami maalesef artık kullanılamayacak durumda.
Adı medeniyetler beşiği ve hoşgörü kenti olarak da bilinen Antakya, Hristiyan alemi için de oldukça önemli bir kent. Tarihi Antakya Rum Ortodoks Kilisesi ise dünyada Kudüs (Yeruşalem) Kilisesi’nden sonra bilinen en eski ikinci merkez kilise. Bu yüzden Antakya Patrikliği’ne ‘Ana Kilise’ de deniyor. 1872 depreminde yıkılan ahşap kilise bu tarihten sonra betonarme olarak tekrar inşa edilmiş. 6 Şubat’taki büyük depremde kiliseden kalan ise, tek bir duvar ve caddeye bakan tek bir kapı olmuş. Kapının üzerinde yazan yazı ise oldukça manidar; ‘Ey kullar bu kapıdan giriniz ve şükrediniz!’ Ülkemizin en güzel 10 kilisesinden biri olarak da gösterilen kilisenin vakıf yöneticisinin deprem sonrası söyledikleri ise Antakya’nın tarifsiz acısının nasıl bir şey olduğunu sanki tek cümlede özetliyor; 'Çan düştü, ezan sustu, hazan göçük altında!'
Hatay Fransızlardayken Fransız Bankası ve elçilik binası olarak da kullanılan kilise, 2000 senesinde resmi olarak Protestan Kilisesi olarak tanınmış. Antakya Protestan Kilisesi de şehirde tamamen yıkılan yapılar arasında.
Bakırcılar, gümüşçüler, zeytinciler, baharatçılar ve Antakya mutfağına ayrı değer katan gurme kasaplar… Daha nice esnafı ve renkli dükkanlarıyla hep hatırlanacak şehir portrelerinden biri de Antakya Uzun Çarşı. Sanki İpek Yolu’ndan uzun uzun yol gelmiş de kervanlarca ipek baharat serilmiş gibi bir tat bırakan o çarşı da artık çok yaralı. Ne zaman yapıldığı bilinmeyen ve içinde 17. Yüzyıldan kalma 3 han, 3 hamam ve birkaç cami bulunan bu tarihi çarşının büyük kısmı depremle zarar gördü. Nar ekşisi, meyan kökü şerbeti, defne sabunu ve tel tel künefesi başta olmak üzere bir şehrin dokusunu yansıtan ne varsa tezgahlarında göreceğiniz bu cadde yaklaşık 3,5 km uzayıp gidiyordu ve içinde de iki bine yakın esnaf çalışıyordu.
Kurtuluş Caddesi’nin en uğrak noktalarından olan, hem tarihi dokusu, hem Haytalı tatlısı, hem de çay bardaklarında verdikleri acı kahvesiyle hep hatırlayacağımız iki katlı Tarihi Affan Kahvesi de artık yok. 1911 yılında Fransız mimarların yaptığı bu esere Halepli taş işçilerinin de eli değmiş. Bundan sonra o olmasa da kahvesinin kırk yıl hatırı kaldı.
Dünyadaki ilk mağara kilise olarak tanınıp bilinen ve bu yüzden de Hristiyan inancında büyük hürmet gören St. Pierre Kilisesi MS. 29 ila 40 yılları arasında yapılmış. Ve yazımızın başında değindiğimiz onca büyük deprem ile son yaşadığımız 6 Şubat depreminde de ayakta kalmayı başarmış. Reyhanlı ile Antakya arasında bulunan kilise Habib-i Neccar Dağı’nın yamacındaki mağaralara elle oyularak yapılmış. Bu mağara aynı zamanda İsa Peygamber’in 12 havarisinden biri olan Aziz Petrus’un ilk vaaz verdiği ve ‘Hristiyan’ kelimesinin kullanıldığı ilk yer olması açısından da önemli. Kilise 1983 yılında Papa tarafından Hristiyan Hac yeri olarak da ilan edilmiş. Dileriz daha binlerce yıl dayanır.
Antakya Samandağ’da bulunan Titus Tüneli yaklaşık 2000 yıl önce Roma İmparatorluğu döneminde yapılmış. Yapılmış derken, öyle iş makineleriyle filan değil binlerce kölenin el emeği ve çekiç darbesiyle şimdiki halini almış. 7 metre yüksekliğindeki ve 1380 metre uzunluğundaki Titus Tüneli yapılırken Roma İmparatoru Vespasian’ın yegane amacı dağdan gelen suları engellemek olsa da, tünel o kadar dayanıklı çıkmış ki Antakya’daki hiçbir deprem onu yıkamamış. Burası dünyada elle oyulan en büyük tünel ve temennimiz hep de öyle kalması!
Titus Tüneli ile aynı yerde ve tünele birkaç yüz metre yürüme mesafesindeki Beşikli Mağara da bu depremi hasarsız atlatan yapılardan. Burası Antakya’nın Ölüler Şehri olarak da biliniyor.
St. Pierre Kilisesi’nin de olduğu dağın eteklerine kayalara oyularak yapılmış olan Cehennem Kayıkçısı Kharon da çok şükür ki hala sağlam. Bu figürün hikayesi nedir diye merak ediyorsanız ilham kaynağının Yunan Mitolojisi olduğunu da hatırlatmak isteriz. 1,5 metreye 4 metre olarak oyulan bu kabartma M.Ö 22’de bir kahinin yönlendirmesiyle yapılmış. Kahin bu kabartma yapılırsa o zamanlar birçok can alan veba salgınının geçeceğini söylemiş. Kabartma yapılırken salgının bitmesiyle de tamamlanmadan bırakılmış.
1927 senesinde Fransız Mimar Leon Benju’nun sinema salonu olsun diye tasarlayıp inşa ettiği bina, Hatay’ın topraklarımıza katıldığı 1939 yılına kadar Hatay Meclis Binası olarak kullanılmış. Eski Hatay Devleti’nden hatıra olan ve Hatay’ın Türkiye’ye katılma kararının alındığı bu bina da, yaşanan depremle büyük hasar gördü.
Hatay’ın Payas ilçesindeki Sarı Selim Camii, 1574 yılında Sokullu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış bir cami. 16. Yüzyıl Osmanlı mimarisinin en özel yapılarından biri olan caminin minaresi yıkılsa da ana bina hala ayakta. Keşke çağımızda da her mimar biraz Sinan olsa!
Hatay’ın Kırıkhan ilçesindeki Darb-ı Sak Kalesi’nin olduğu yer 2400 sene önce Büyük İskender’in Pers Kralı Darius ile savaştığı yer. Darb-ı Sak Kalesi’de bu savaşta sonra yapılmış ve birçok medeniyet arasında el değiştirip durmuş. Darb-ı Sak Arapçada ‘ Dağ eteğindeki yol’ anlamına geliyor. Kalede ayrıca çağın İslam alimlerinden olan ve 27 sene burada inzivada yaşayan Bayezid-i Bistami Hazretleri adına yapılmış bir türbe de var. Kaleden yığılAn molozlarla bu türbenin girişi de kapanmış durumda.
Kral Şuppiluliuma Heykeli ile dünya çapında hatırı sayılır bir müze olan Hatay Arkeoloji Müzesi ‘doğunun kraliçesi’ olan Hatay’ın geçmişinden çok önemli izlerin de vitrini gibi. Neredeyse 19.000 yıl öncesine ışınlayan müze çok şükür yıkılmadı. Ama bazı bölümlerinde hasar meydana geldi.
İnanıyoruz ki çok yaralı olsak da, yaralarımız çok kanasa da saracağız. 6 Şubat 2023’ü hiç unutmayacak ve yara izlerimizi de hep ruhumuzda taşıyacağız.
Küllerinden tekrar doğacak Hatay! Ramazan Bayramı’nı, hamursuz bayramını ve paskalyayı yine birlikte kutlayacak, yaralarımızla, yasımızla ama umudumuzla birlikte beraber yaşayacağız. Senden hiç gitmedik ki geri dönelim Hatay!
Hepimizin başı sağolsun…
(Gizem Ağma yazdı.) Türkiye’yi sarsan 2 büyük deprem! Sadece Türkiye’nin 10 ilini değil, yaşattığı acıyla tüm dünyayı sarsan 6 Şubat 2023 depremi… Tüm dünyaya canı, yaşamı ve bir olmayı acı bir şekilde hatırlatan bu depremin etkilerini nasıl anlatsak eksik kalır. İşte bu anlatılmaz depremi en soğuk ve karlı günlerinde Malatya’da yaşadı.
Tarihi ve doğasıyla meşhur olan Malatya, eksi derecelerde soğuk ve deprem yıkıntılarıyla baş başa kaldı. Yüzyıllardır gelip geçen medeniyetler, kültürler ve yaşantılarla dopdolu Malatya’yı hep birlikte yeniden canlandıracak olsak da bize Malatya tarihi yerler ve şehri unutturmamak düşüyor. Her şehirde olduğu gibi yolumuzun ilk düşeceği Malatya Atatürk Evi, yerli satıcılarıyla Şire Pazarı, binlerce fotoğraf makinesinin bulunduğu Fotoğraf Makinası Müzesi ve daha birçok tarihi yere ev sahipliği yapan Malatya’nın unutulmaz yerlerine bir kez daha beraber bakalım ve daha sonra yıkılan bu şehri yeniden beraber ayağa kaldıralım.
Hem Malatya tarihi ve turistik yerleri arasında olan hem de kayısı ticaretinin merkezi Şile Pazarı, Malatya’nın en can alıcı noktasını oluşturuyor. Kayısısı ile ünlü olan bu şehir, Şire Pazarı ile iç pazarda oldukça aktif bir şekilde rol oynuyordu. Türkiye’nin dört bir yanındaki evlere misafir olan kayısıları ile bilinen Şire Pazarı, tüm ülkeyi etkileyen Kahramanmaraş depreminde yerle bir oldu.
Pazar içindeki 250’den fazla dükkanın yıkıldığı ve tonlarca kayısının enkaz altında kaldığı pazarda hem maddi hem de manevi ciddi bir hasar söz konusu. Yaşanan deprem ve sonucunda karşılaşılan enkaz ile Malatya esnafının büyük bir çoğunluğunun ekmek kapısı olan bu pazar yeri, birçok ailenin gelir kapısını kapattı.
Malatya’nın simgelerinden biri olan ve büyüklükleri ile ünlü olan Levent Vadisi kayalıkları, şehirden geçen herkesi büyüleyen güzellikte ve büyüklükteydi. Herkesi kendine hayran bırakan bu kayalar deprem sonrasında herkesi korkuttu. Yüzyılın felaketini yaşatan Kahramanmaraş depremi, Levent Vadisi’nde bulunan adeta devasa büyüklükteki kayalıkların da yerlerinden sökülerek yollara taşmasına neden oldu. Araç yolu üzerinde olan bu kayalar, yollara yuvarlandığı için trafik akışını kesti. Can kaybına mal olamaması büyük şans olsa da Malatya denince akla gelen simgelerden biri daha deprem yüzünden yok oldu.
Her biri iki katlı olan ve yan yana beş konaktan oluşan Malatya Başkonaklar Etnografya Müzesi, 1900’lü yıllarda inşa edilen eski Malatya evleridir. Kerpiçten yapılmış olması, döşemeleri, pencere pervazları, demir kapıları ve daha birçok detayı ile Anadolu mimarisinin örneklerindendir. Geçmişten günümüze her birinin içinde yaşanan hayatlar, anılar ve hikayelerin yer aldığı geniş sokakları ile hem yerli hem yabancı turistlerin göz bebeği olan bu yer, süreç içinde Malatya Başkonaklar Etnografya Müzesi olarak hizmet vermeye başlamıştı.
Yaşanan deprem felaketi maalesef ki Malatya Başkonaklar Etnografya Müzesi’ni de vurdu. Depremde bina kısmen zarar görürken içerisinde sergilenen bazı eserlerin de kırıldığı biliyor. Geriye kalan 2 binden fazla eser hemen koruma altına alınmış olsa da yaşanan bu acı durum Malatya tarihi eserleri için de risk oluşturuyor.
Doğu’ya giden yollar üzerinde bulunduğu için Malatya için oldukça önemli olan Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı, 1637 tarihinde IV. Murat’ın silah arkadaşı Bosnalı Mustafa Paşa tarafından yaptırıldı. Dikdörtgen bir alan üzerinde bulunan yapı, açık avlu ve kapalı hol şeklinde inşa edildi. Odalar, mescit, külliyenin, revak ve havuzun bulunduğu kervansaray, şehri gezmeye gelenlerin ziyaretine açık bir yerdi.
Yaşanan deprem felaketinin ardından hasar alan kervansarayda, kışlık denilen bölgede çatlaklar ve yıkıntılar bulunuyor. Büyük hasar alan binanın kervansaray bölümünün dış kısmında bulunan bazı bacalar yıkıldı.
(Gizem Ağma yazdı.) “Doğu’nun Paris’i” olarak adlandırılan Diyarbakır, adeta moda sahnesinden çıkmış caddeleri ve modern şehir hayatı ile ülkemizin en nadide şehirlerinden biri. Birçok konuda ilk olma ve çevre şehirlere öncülük etme özelliği olan Diyarbakır tarihi ve kültürel özellikleri ile şu an maalesef bilinenin çok dışında bir şehir haline geldi.
Çin Seddi’nden son en uzun surlara sahip olan Diyarbakır, 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremi sonrasında en büyük hasar alan yerler arasında yer alıyor. Depremin yarattığı yıkıcı etkiden en çok etkilenen şehirlerden biri olan Diyarbakır’ın yaşadığı bu yıkımı tüm kalbimizle hissediyoruz. Yüzyılın belki de en büyük depremini yaşayan tüm şehirlerimize seferber olarak hem şehir merkezi hem de tarihi bölgelerde alınan yaralara merhem olmaya çalışıyoruz ve elimizden geldiğince de buna devam edeceğiz.
Diyarbakır Ulu cami tarihi dahil olmak üzere Diyarbakır Dicle Nehri ve daha birçok tarihi bölgede büyük hasarlar bulunuyor. Yüzyıllar boyunca birçok kültüre ev sahipliği yapan Diyarbakır ve depremden etkilenen diğer tüm şehirlerimize sahip çıkmak ve yeniden eski yüzünü kazandırmanın boynumuzun borcu olduğunu düşünüyorum. Daha önce Diyarbakır gezi rehberi yazısı ile gezip görülmesi için yer verdiğimiz tarihi yerlerin deprem sonrasındaki son durumlarını incelemek için bu yazıyı hazırlamak istedik. En kısa sürede yine eskisi gibi planlar yapıp turistik gezilere çıkabileceğimiz günlerin gelmesini diliyoruz.
Tarihe yaklaşık 8 bin yıl boyunca tanıklık etmiş olan Hevsel Bahçeleri, yüzyıllar boyunca burada bulunan medeniyetleri bahçe kültürleri üzerinden tanımamıza olanak sağlayan en büyük kanıtlardan biri. 30’dan fazla uygarlığın dönemlerine göre yetiştirdiği ürünler ve yaşam şekillerine dair izleri bulabildiğimiz 700 hektarlık bu bölge günümüzde hala yaşayan verimli topraklara sahip.
İpek yolu güzergahında da bulunmasından dolayı bu yolu kullanarak ticaret yapan kervanlara eşlik eden Hevsel Bahçeleri, yaşanan deprem felaketinde Diyarbakır’da hasar gören bölgelerden biri. Deprem sonrası burada bulunan birkaç binanın yıkılması bahçenin etrafındaki diğer kale ve binalar için de tehdit oluşturabilir nitelikte görünüyor.
Ortadoğu’nun en büyük Ermeni kilisesi olan Surp Giragos Kilisesi, hem dünya hem de Diyarbakır için oldukça büyük bir önem taşıyor. Geçirdiği büyük bir tadilat sonrasında 2022 yılında tekrar hizmete açılan kilise, tarihi süreci boyunca birçok kez hasar alarak ve her defasında yeniden inşa edilerek adeta zamana kafa tutmuş. Hangi tarihte inşa edildiği kesin olarak bilinmese de 1610 yıllarında Polonyalı Simeon’un Seyahatnamesi’nde adı geçen kilise, yıllar içinde defalarca tadilat görmüş ve 10 Haziran 1881 yılında çıkan bir yangında büyük bir hasar almış. 1883 yılında yeniden inşa edilen Surp Girigos Kilisesi’nin eski mimarisi korunmaya çalışılmış ve büyük önem taşıyan 9 adet taş kitabe kurtarılmış.
Güzel bir haber vermek gerekirse; depremden zarar görmeyen tarihi yerlerden biri olan Surp Giragos Kilisesi, depremzedelere kapılarını açtı. Geçmişten günümüze adeta bir direniş hikayesine sahip olan kilise, 7 aileyi kiliseye yerleştirerek destek oldu.
Diyarbakır surları tarihi içinde büyük bir öneme sahip olan Keçi Burcu, adeta açık hava müzesi görevi görüyor. Surları birbirine bağlayan, en büyük ve en eski burçlardan biri olan Keçi Burcu’da görülmeye değer yapısı ile hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgi odağı oluyordu. 7 bin yıllık tarihe tanıklık eden burcun yan cephesinde büyük bir tahribat oluştu.
Uzunluğu ile Çin Seddi’nden sonraki en uzun ikinci alan olan Diyarbakır Surları’nın en büyük yapısı Keçi Burcu, ziyarete açık şekilde hizmet veriyordu. Diyarbakır’ın simgelerinden biri olan Keçi Burcu, depremin en çok hasar verdiği yerlerden biri.
Diyarbakır tarihi camileri arasında bulunan en gözde yapılardan biri olan Dört Ayaklı Minare (Şeyh Mutahhar Camii, adından da anlaşılacağı gibi dört sütun üzerinde inşa edilmiş en ilginç binalardan biri. 1500 yılında Akkoyunlu Kasım Bey tarafından inşa ettirilen cami, Şeyh Mutahhar’ın kabrinin de bulunduğu arsaya inşa edilmiş.
Türkiye’deki tek dört ayaklı minare örneği olan Dört Ayaklı Minare, 6 Şubat tarihinde yaşanan büyük deprem sonrasında en büyük hasar alan camilerden biri oldu. Yapının kuzey cephesindeki sütunda derin çatlaklar oluşan cami, olası bir deprem için hala tehdit oluşturuyor.
(Ecem Esken yazdı.) Tarihi ve kültürel yapısı ile oldukça çeşitli dönemlerden geçen Kahramanmaraş, yüzyıllar boyunca birçok medeniyetten etkilenmiş ve bu sayede de zengin bir tarihe sahip olmuş bir şehir. Akdeniz’in en gözde şehirlerinden biri olan Kahramanmaraş tarihi yerleri ve doğal güzellikleri ile göz dolduran bir şehir iken ülkemiz için büyük bir doğal felaket ile sonuçlanan 6 Şubat 2023 depreminde oldukça büyük hasar alan bölgelerden biri oldu.
12. yüzyıldan itibaren birçok medeniyet tarafından yönetilen Kahramanmaraş, 1114 tarihinde büyük bir deprem yaşamış ve bu büyük afette yaklaşık 40 bin kişinin vefat ettiği, şehrin yok olduğu ve hiçbir tarihi eserin kurtarılamadığı biliniyor. Tarih tekerrürden ibarettir sözünü tekrar ettiren bu durum ne yazık ki 6 Şubat 2023 günü bir felaketin daha yaşanması ve sadece bir şehrin kaybolması değil bir tarihin de gözlerimizin önünde yıkılmasına neden oldu. Akrabalarımız, sevdiklerimiz, eş ve dostlarımızdan uzun süre haber alamadığımız, belki de kaybettiğimiz bu deprem diğer ülkelerde yüzyılın felaketi olarak adlandırılsa da ateş düştüğü yeri yakıyor.
Yeni bilgiler ışığında hazırladığım bu yazıda Kahramanmaraş depreminden etkilenen tarihi değerlerimizi de anmak ve son durumlarına göz atmak istedim… Güzel şehirlerimizi ve tarihi değerlerimizi yitirdik belki ama yeniden inşa etmememiz için hiçbir sebep yok. Kaybettiğimiz sevdiklerimizin anısına yeniden kuracağımız bu şehirlerde eskisi gibi birbirinden güzel hatıralar biriktireceğimiz günlerin olmasını diliyorum.
Tüm milletimizin başı sağ olsun…
Antik çağlardan beri kutsal olarak kabul edilen Eshab-ı Keyf ya da diğer adıyla Eshabü’l Kehf, bir mağaranın çevresine yapılmış, hem Hristiyanlar hem de Müslümanlar için önemli bir ziyaret yeri haline gelmiş bir külliye. Selçukluların fethinden günümüze kadar tarihi ve kültürel önemini koruyan külliye, Kahramanmaraş tarihi yerler sıralamasında en üstlerde yer alıyor.
1215 -1234 yılları arasında inşa edilen bu yapı, Dulkadiroğulları Beyliği Hükümdarı Alauddeyle Bey tarafından yaptırılan bir buk ile genişletilse de, inşa edilen buk günümüze kadar gelememişti. Bölgenin önemli bir ilim ve kültür merkezi olan Eshab’ı Keyf Külliyesi’nin 6 Şubat tarihinde yaşanan deprem felaketinde büyük hasar aldığı düşünülüyor.
Şehrin göbeğinde bulunan ve bölgenin yapı taşlarından biri olarak sayılabilen Kahramanmaraş Kalesi, güneyi sivri ve yüksek kuzeyi ise hafif meyilli olan bir tepe üzerinde kurulmuş. Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde de çeşitli tadilatlardan geçerek günümüze kadar getirilen kale, bölgeyi ziyarete gelen turistlere hizmet veriyordu. Kahramanmaraş tarihi eserleri arasında oldukça değerli olan Maraş Aslanı’nın da bulunduğu kale, yaşanan büyük deprem sonrası büyük hasar gördü.
Kahramanmaraş’ın en eski tarihi yapılarından biri olan Ulu Cami, Dulkadiroğlu Beyi Alaüddevle tarafından adeta 1501 yılında yenilenircesine yaptırıldı. Bu nedenle de onarım tarihi caminin inşa ediliş tarihi olarak kabul ediliyordu. Yapılışı ile şehrin yaklaşık 500 yılına şahitlik eden Ulu Cami, 6 Şubat depreminde hasar gören yerlerden biri oldu.
Estetik ve zarafetin bir arada bulunduğu Eski Maraş Evleri, ahşap görünümleri ve iki katlı yapıları ile Türk kültürünün en iyi yansıtıldığı yapılar oluyor. Dönemin ihtiyaçlarına göre tasarlanmış olan bu evler; iç içe iki kapıdan oluşan ve dış avluya sahip olan dış giriş kapısına sahip. Oldukça kullanışlı olan bu evlerde; küçük kapı insanlar tarafından eve giriş – çıkış olarak kullanılırken, büyük kapı ise hayvanların kullanımı için yapılmış. Her ev içinde mutlaka bir havuz ve meyve ağacı bulunuyordu.
Bu şehri gezmeye gelenlerin burada geçmişten günümüze yaşayan insanların hayatından sahnelere şahit olduğu Maraş evleri, yaşanan deprem felaketinden en çok etkilenen bölgelerden biri. Tespit edilen ilk bilgilere göre Eski Maraş evleri ve Maraş Kapalı Çarşısı enkaza dönmüş durumda.
(Ecem Esken yazdı.)
Tarihi dokusu ve kültürü ile Türkiye’nin en büyüleyici şehirlerinden biri olan Adıyaman, yüzlerce yıllık tarihi ile hala ayakta durmaya devam etti. M.Ö 4000’li yıllara dayanan tarihi ile birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Adıyaman neredeyse artık yok. 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş depremi ile geçmişten günümüze ziyaretçilerini büyüleyen ve her metrekaresinde bambaşka hayat hikayeleri olan Adıyaman, geride acı hikayeler bıraktı.
Tüm dünyada Adıyaman Nemrut Dağı tarihi ile bilinen bu eşsiz şehir; bölgedeki taş heykeller, yazıtlar, tarihi eserler ve müzeleri ile zengin bir tarihe sahipken şimdi geride maalesef ki birçok yerde sadece kalıntılar kaldı. Adıyaman tarihi yerler arasında en çok bilinen Yenikale Ören Yeri, Kaya Anıtı, Adıyaman Kalesi ve Adıyaman gezi rehberi yazımızda yer verdiğimiz, ülkemizin değerlerini oluşturan birçok tarihi yer büyük hasar aldı ya da tamamen yıkıldı.
Ülkece dayanışma içinde geçirdiğimiz bu zor günlerde yaralarımızı birlikte sarmaya devam edecek ve ardından tarihe tanıklık eden her yeri yeniden birlikte inşa edeceğimize inancımız tam. “Dünyada sadece bir yere bak deseler Adıyaman’a bak” diyenlerin ne kadar haklı olduğunu tüm dünyaya bir kez daha göstermek için medeniyetler şehrini yeniden hep birlikte kuracağız. Canımızın acısı olan kalbimizin orta yeri Adıyaman ve tarihi yerlerinin son durumuna bu yazı ile yeni gelişmeler ışığında tekrar bakalım.
Kommagene kralı Antiochos Theos’un atalarına ve tanrılara minnettarlığını göstermek için M.Ö 62 yılında yaptırdığı heykeller, Adıyaman denince akla ilk gelen yer oluyor. Nemrut Dağı’nın tepesinde bulunan bu heykeller, Hellenistik Dönem’in en önemli kalıntıları arasında bulunuyor. Her biri yaklaşık 8-10 metre yükseklikte olan heykeller; doğu, batı ve kuzey teraslarına yayılmakla birlikte batı terasında tarihte bilinen en eski aslanlı horoskopu da burada bulunuyor.
Eskikale, Yenikale, Karakuş Tepe ve Cendere Köprüsü milli parkı sınırları içinde bulunan ve oldukça görkemli olan bu heykeller, ne yazık ki 6 Şubat 2023 tarihinde büyük hasar aldı. Her yıl yerli ve yabancı yüzlerce turistin ziyaret ettiği bu görkemli heykellerin birçoğunun hasar aldığı biliniyor. Kar ve tipiden dolayı ören yerine ulaşım sağlanamadığından net bir hasar tespiti yapılamasa da havadan yapılan ilk incelemede . Nemrut Dağı’na yakın olan Kahta Yenikale Ören Yeri ve Arsemia Antik Kenti’nde büyük hasarların olabileceği düşünülüyor.
Adıyaman şehir merkezinde bulunan Adıyaman Ulu Camii’nin Dulkadiroğulları Beyliği zamanında yapıldığı biliniyor. Minare kasidesinin doğuya bakan yüzünde caminin 1863 yılında yaptırıldığı yazıyor olsa da inşa tarihi ile ilgili net bilgi bulunmuyor. Bu tarihten itibaren birçok kez restore edilen cami, yüzyılın depremi olarak gösterilen 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depreminde tamamen yıkıldı. Adıyaman’da yıkıcı bir etkiye sahip olan bu depremde daha birçok caminin daha yıkıldığı söyleniyor.
Adıyaman gezilecek tarihi yerler listesindeki bir diğer önemli ziyaret yeri olan Adıyaman Yeni Pınar Camii, şehir merkezindeki konumu ile kolay bir lokasyonda bulunuyor. İnanç turizminin yapı taşlarından biri olan Yeni Pınar Camii, minare kaidesinde bulunan kitabedeki bilgiye göre Hicri 1133 (Miladi 1720) yılında Hacı Mahmut tarafından inşa edilmiş. Hem iç hem de dış dekorasyonu ile dikkatleri üzerine çekiyordu. 6 Şubat öncesinde en çok ziyaret edilen ibadethanelerden biri olan Yeni Pınar Camii tamamen yıkılan camilerden biri.
Kommagene Krallık Ailesi’nin kadınları için yapılan bir anıt mezar olan Karakuş Tümülüsü, Adıyaman’ın Kahta ileçesinde bulunuyor. Çay taşlarının yığılması ile oluşan ve 20 metre yüksekliğindeki tümülüsün civarında dikili bulunan sütun üzerine yapılan kartal heykelinden dolayı halk buraya “karakuş” adı vermiş. Tümülüsün batı tarafında bulunan Kommagene Kralı I. Antiochous’un oğlu Mithridates ve kız kardeşi Laodike’nin tokalaşma kabartması, Türkiye’nin yaşadığı büyük depremde maalesef ki tamamen yıkılmış durumda.
Nemrut dağı eteklerinde bulunan yaklaşık 2 bin yıllık bu yapının üzerinde Grekçe yazılar bulunuyordu. Tarihe tanıklık eden 10 metre uzunluğundaki kabartmanın restorasyonunun yapılıp yapılamayacağı ise zamanla belli olacak gibi görünüyor.
Adıyaman’a 25 km uzaklıkta bulunan Beştepeler, Ilıcak köyü sınırlarında yer alıyor. Yığma taşlar yardımı ile yapılan Beştepeler, 6 tane tümülüs mezara sahip. Kommagene Krallığı için yapıldığı düşünülen Beştepeler’in depremde büyük hasar gördüğü düşünülüyor.
Adıyaman’a 25 km uzaklıkta bulunan Adıyaman Kalesi, VII. yüzyıl ortalarında Bizans saldırılarına karşı koymak için kurulmuş bir kaledir. Emevi Komutanı Mansur İbn-i Cavana tarafından yaptırılan bu kaleye komutan Hısn-ı Mansur’un adı verilmiş. Adıyaman şehrinin oluşmasına neden olan en büyük etkenlerden biri bu kaledir. Uzun yıllar boyunca kullanılan bu kale en son VIII. yüzyılda Harun-ür Reşit tarafından onarılmıştır. Günümüzde yıpranmış bir görüntüye sahip olsa da en eski tarihi eserlerden biri olan Adıyaman Kalesi, deprem öncesinde en çok ziyaret edilen yerlerden biriydi.
Efsanelere konu olan Adıyaman Hısn-ı Mansur Kalesi, yüzyıllara meydan okusa da 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremine dayanamayan yapılardan biri oldu. Kale için şimdilik net bir hasar tespiti belirlenemese de süreç içinde restorasyon çalışmalarının yapılabilir olmasını umuyoruz.
Kahramanmaraş depremi sonrasında ayakta kalmayı başaran Cendere Köprüsü, bu süreçteki en önemli ve bizler için umut verici haberlerden biri oldu. Hasar bile olmadığı tespit edilen Cendere Köprüsü, iki kaya üzerinde oturtulmasının yanı sıra harç kullanılmadan yapılmış olması ile dikkatleri üzerine çekiyor. Köprünün yapılışı ve tarihi hakkında bilgi vermek gerekirse;
Bir kanyondan akan çayın iki tarafını birleştirdiği için Cendere Köprüsü adı verilen bu yapı, Cenrede Çayı üzerinde yer alıyor. Roma İmparatoru Septimius Severus’un emri ile XVI. Lejyon tarafından inşa edilmiştir. Antik Roma mimarisinin etkileri görülen bu yapı; biri ana kemer biri de tahliye kemeri şeklinde kurgulanarak tamamlanmıştır. Her iki taraftan da yokuş şeklinde yükselerek birleşen köprü bu özelliği ile de daha dayanıklı bir yapıya sahip olmakla birlikte zengin bir görsellik kazanıyor. Her detayında mutlaka bir özellik bulunan bu köprü, güney girişinde bulunan iki sütunla da dikkatleri üzerine çekiyor. Sütunlar üzerinde yer alan yazıtlardan birinin köprüyü yaptıran Roma İmparatoru Septimius Severus, diğerinin ise eşi Julia Donna adına dikildiği biliniyor. Kuzeydeki girişinde bulunan sütundaki yazıtın ise oğulları Caracalla adına dikilmesi aile birliğine önem verildiğine işaret ediyor.
Adıyaman’a yaklaşık 60 km uzaklıkta bulunan Yenikale Ören Yeri, Kahta ilçesinin Kocahisar Köyü’nde bulunuyor. Yenikale’nin Hititler döneminde Kommagene’ler tarafından inşa edildiği bilinmekle birlikte bugünkü şekli Memluklular tarafından verilmiştir. Osmanlıların da bir dönem kullandığı Yenikale, Adıyaman tarihi ve turistik yerleri arasındaki en eski yapıtlar arasında bulunuyor.
Adıyaman tarihi eserleri arasında büyük bir öneme sahip olan bu kale, en son 1970’lerde onarım görerek bölgeyi görmek isteyen turistlerin ziyaretine açılmıştı. Tarihte koruma alanı olarak görülen bu kale içinde bulunan çarşı, cami, mescit, hapishane, zindan, posta güvercinlerinin eğitildiği bir kule, hamam ve sarnıçların ülkemizi derinden etkileyen deprem felaketinde büyük hasar aldığı düşünülüyor.
Yüzyıllar boyunca yıkıldıkça yeniden kurulan şehirlerden biri olan Adıyaman’ı hep birlikte yeniden kuracağımıza dair olan inancımızı yitirmeyeceğiz.
Tüm milletimizin başı sağolsun…
(Alper Kaya yazdı.) 5 Şubat’ı 6 Şubat’a bağlayan gece yaşadığımız, 10 şehrimizi etkileyen iki büyük deprem ve peşinden gelen artçı sarsıntılar; ülkece kayıplar ve üzüntülerle dolu bir şubat ayı geçirmemize neden oldu. Yaşam alanları kadar, tarihi ve kültürel alanlar da bu depremlerden etkilendi. Depremin yoğun hissedildiği şehirlerimizden Gaziantep’te depremden etkilenen, tamamen veya kısmen yıkılan tarihi ve kültürel değerlerimizi bu yazı ile anmak; onların hatıralarını tıpkı depremde yitirdiğimiz yurttaşlarımız ve şehirlerde yaşayan evcil / yabani canlılarımız gibi yaşatmak istedik.
Kayıplarımızın acısını, depremle gerçek anlamda mücadele etmeye başlayana kadar yoğun hissetmeye devam edeceğiz. Başımız sağ olsun…
6 Şubat 2023’te, sabaha karşı 04.17 sularında merkez üstü Kahramanmaraş olan 7.7 büyüklüğündeki deprem ile yüksek ölçüde tahribata uğrayan Gaziantep Kalesi’nin büyük bir bölümü yıkıldı.
Gaziantep’in merkezindeki bir tepeye kurulan kalenin, Hititler döneminde gözlem amaçlı kullanıldığı bilinmekteydi. Tarihi boyunca pek çok kez restorasyon geçiren kale; zamanla genişletilerek son hâlini M.S. 6. yüzyılda Bizans İmparatoru Justinyanus döneminde almıştı. Günümüze gelene dek en son 2000’li yılların başında restore edilen kale tarihi Mezopotamya halkı için büyük önem taşımaktaydı.
Kahramanmaraş merkezli depremde Gaziantep’te etkilenen yapılardan birisi de Gaziantep Şirvan Camii oldu. Gaziantep Kalesi’nin güneybatısına, 1677 yılında Şirvani Mehmet Efendi tarafından inşa ettirilmişti. Minaresi iki şerefeli olan Gaziantep’teki tek camii olarak bilindiği için halk arasında “İki Şerefeli Camii” olarak da anılan camiinin bir de efsanesi vardı…
Gün olup yapı yıkıldığı takdirde, temelinde yeniden inşası için kullanılabilecek altın ve gümüşlerin yer aldığı rivayet edilen Gaziantep Şirvan Camii, ilk depremde minaresi ve doğu cephesinde çökme yaşarken ikinci depremde ise ciddi hasarlar aldı.
1909 yılında Bayaz Ahmed Efendi tarafından yaptırılan Bayaz Han, Gaziantep’in simge mekânları arasında başta geliyordu. Osmanlı han mimarisinin geleneklerine uygun inşa edilen bu yapı, iki katlı ve tek avlulu hanlardan biriydi. Dikdörtgen şeklinde tasarlanan han, 2009 yılında Gaziantep kent kültürü ve tarihini yansıtan bir mekân olması nedeniyle müze olarak hizmete açılmıştı. Bayaz Han’da ziyaretçilerin Gaziantep’in turistik mekânları, el sanatları, mutfak kültürü ve doğal güzellikleri hakkında bilgi almaları ve şehri tanımaları için tasarlanan iç yapılar bulunmaktaydı. Bayaz Han 6 Şubat 2023’te yaşadığımız depremlerde hem Gaziantep’teki hem de depremden etkilenen diğer şehirlerdeki pek çok yapı gibi hasar gördü.
Köklü kültürü ile başta Gaziantep’in Tarihi Hamamları olmak üzere pek çok yapıda şehir kültürünün gözlendiği Antep’in ülkemizin depremden etkilenen bütün şehirleri ve yurttaşlarımız gibi bir an önce toparlanması en büyük dileğimiz.
El birliğiyle, güzel günleri inşa edeceğiz.
(Ecem Esken yazdı.) Hem tarihi hem doğası hem de birbirinden lezzetli yemekleri ile kendine aşık eden Adana, 6 Şubat 2023 depremini en fazla hisseden şehirlerimizden biri. Akdeniz’in en büyük, en modern ve en aktif şehirlerinden biri olan Adana ve cıvıl cıvıl sokakları yerine enkazdan yıkılmış binalar karşılıyor bizi…
Sadece şehir merkezi değil Adana tarihi ve turistik yerleri bakımından da zarar gördü. Yaralarını birlikte saracağımız 11 ilimizden biri olan Adana ve diğer şehirlerimizi en kısa sürede el birliği ile eski güzel günlerine getirecek ve yeniden eski neşesine kavuşturacağız. Umarız ki en kısa sürede Adana’ya gidecek, kebabından yiyip şalgamından içeceğiz…
Çok katlı yapılaşmalar olmadan önce şehrin birçok yerinden görülen 67 yıllık Mehmet Nur Cami, Adana’daki en bilindik camilerden biri. Kahramanmaraş depreminin ardından minareleri hasar gören Mehmet Nur Cami, ibadete tamamen kapatıldı. Ayrıca caminin hasarlı olan minareleri için yıkım işlemi yapılacağı bilgisi var.
Adana’da 150 camide daha deprem sonrasında büyük ve küçük ölçeklerde hasar meydana geldiği biliniyor. Bununla birlikte Türkiye’nin 2. Ortadoğu’nun ise 4. en büyük camisi olan Sabancı Merkez Cami’de hiçbir hasar olmaması sevindirici bir haber oldu.
Adana Kozan ilçesinde bulunan Anavarza Antik Kenti, inşa edildiği tarih belli olmasa da M.Ö yapıldığı biliniyor. Romalılar’ın M.Ö 1 yüzyılda burayı kral olarak atadıkları Tarkondimotos’a bıraktıkları yapı, zamanla gelişerek Anadolu’nun günümüze kadar gelen en önemli metropollerinden biri. Antik bir kent olan bu yapı, içinde hamamdan kiliseye, antik yoldan havuza hatta Ortaçağ kalesine kadar adeta bir şehirde ihtiyaç olan her şeyi barındırıyor. Adana’nın tarihi yerleri arasında en önemlilerinden biri olan bu antik kent, yaşanan deprem felaketini az hasarla atlatan tarihi yapılardan biri oldu. Binlerce yıllık yapı, dünyanın en büyük yıkıcı depremlerinden biri olan Kahramanmaraş depreminde ayakta kalarak ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gösterdi.
Binlerce yıllık tarihe sahip olan ve birçok medeniyetin izlerini taşıyan Adana, geçmişten günümüze kadar gelen tarihi, kültürü ve yaşam biçimi ile oldukça zengin bir envantere sahip. Adana ve bu güzel şehre dair ne varsa toplanan eserlerin sergilendiği Adana Arkeoloji Müzesi ile bu zengin koleksiyonun sergilendiği Türkiye’nin en eski müzelerinden biri. 1924 yılında kurulan Adana Arkeoloji Müzesi, Hititlerden Osmanlı’ya hatta Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze kadar birçok tarihi eserin ev sahipliğini yapıyor.
Bu kadar önemli ve binlerce yıllık tarihin sergilendiği müze, deprem bölgesinde bulunmasına ve eski bir yapı olmasına rağmen hasar almayan tarihi yerlerden biri oldu. Adana tarihinin zarar görmeden korunmaya devam edeceği bu yapı önümüzdeki günlerde daha detaylı kontrollerden geçiyor olacak.
(Ecem Esken yazdı.) Peygamberler şehri Şanlıurfa… Şimdi geriye kalan ise Hz. İbrahim ve diğer peygamberlerin emaneti bu şehirdeki enkaz görüntüleri. Arz-ı Mevdut olan bu şehri koruyamamak, içinde yaşayan binlerce insanı derman olamamak canımızı acıtan.
Peygamberlerin atası olan Hz İbrahim’in Şanlıurfa’da yaşamasından dolayı tarihi ve manevi yönümüz açsından önemli olan Şanlıurfa, doğuyu batıya bağlayan ticari ve askeri yollara sahip olması ile de stratejik bir nokta konumundaydı. Etnik kökenlerin fazla olduğu ve bir arada kardeşçe yaşadığı bu şehir, 6 Şubat 2023’te yaşanan büyük deprem felaketi ile en büyük darbeyi alan şehirlerden biri oldu. Şanlıurfa tarihi ve turistik yerleri de bu depremden en çok etkilenen yerler arasında. Depremden olumsuz etkilenerek hasar alan Şanlıurfa tarihi yerler varken aynı zamanda şiddetli sarsıntıyı hasarsız atlatan Göbeklitepe gibi önemli tarihi lokasyonlar da sevindirici bir haber niteliğinde.
Güneşin çocukları deprem sonrası yaralarını sararken biz de onlarla birlikte elimizden ne gelirse yapmaya devam ediyor olacağız. Kadim şehrin evlatları olarak bu güzel şehri yeniden eski yapısına kavuşturmamız imkansız değil. Şimdi gelin birlikte turistik ve tarihi önemi olan yerlerin son durumlarını birlikte inceleyelim.
İbrahim Peygamberin ateşe atıldığına inanıldığı ve bu gölde bulunan balıkların kutsal sayıldığı için yasak olduğu Balıklıgöl, İslam alemi için oldukça büyük önem taşıyan merkezlerden biri. İslam’ın yanı sıra Yahudi ve Hristiyan dinlerinde de kutsal sayılan bu göl, Şanlıurfa’nın adeta simgesidir.
Tarihi ve turistik öneme sahip olan gölün 6 Şubat depreminde fiziksel bir hasar almaması sevindirici olsa da masmavi bir renge sahip olan suyunun çamur rengine bulandığı görüldü. Ayrıca bu görüntü ile birlikte burada bulunan binlerce balığın da burayı terk ettiği gözlendi. Balıkların yeniden gelmesi için göle yem atılmaya başlandı.
Balıklıgöl’ün hemen kuzey dibinde bulunan Rızvaniye Camii, ziyaret yerinde bulunması nedeniyle de şehrin en önemli camilerinden biri. Osmanlı İmpartorluğu’nun Rakka ValisiRıdvan Ahmet Paşa tarafından 1736 yılında yaptırılan cami, binlerce yıldır yerli ve yabancı birçok turistin ziyaretine açıktı. Son yaşanan deprem felaketi ile birlikte, Balıklıgöl’de bir hasar yaşanmamakla birlikte Rızvaniye Cami’nin minaresinin yıkıldığı ve revakların da hasar aldığı görüldü.
Medeniyetin doğduğu yer olan Göbeklitepe, tarihin bilinen en eski ve en büyük tapınağı olarak kabul ediliyor. O dönemin şartlarına göre sahip olunan araç gereçlere ve yaşantıya bakıldığında hala çözülemeyen sırların olduğu Göbeklitepe, uluslararası alanda da önemli bir konuma sahip. UNESCO Dünya Mirası yerler arasında bulunan Göbeklitepe, yaşanan deprem felaketi sonrasında durumu en çok merak edilen Şanlıurfa’nın tarihi ve turistik yerleri arasında oldu. Tarihin sıfır noktası olarak kabul edilen ve her şeyin burada başladığı söylenen Göbeklitepe, Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 şiddetindeki büyük depremden hasarsız kurtulan önemli noktalardan biri. 12 bin yıllık bir geçmişe sahip olan bu tarihi yerde yapısal ve fiziksel herhangi bir hasar olmadığı belirtildi.
Şanlıurta tarihi ve yaşantısına dair ne varsa gezerken deneyimleyebileceğiniz Şanlıurfa Müzesi, ilk olarak 1969 yılında ziyarete açılmış. Fakat binlerce yıllık değere sahip olan eserlerin buraya sığmamasından ve bu kadim şehrin hikayesini daha iyi anlatılması gerektiğinden dolayı 2015 yılında 29 bin metrekarelik bir alanda yeni Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi ziyaretçilerine hizmet veriyordu.
Şanlıurfa’da da büyük bir şiddetle hissedilen depremin ardından yapılan kontrollerden sonra Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde de herhangi bir hasarın olmaması sevindirici haberlerden biri oldu.