Seyahat etmek ve farklı kültürlerle harmanlanmak her gezginin tutkusudur. Farklı kültürler tanımak insan ruhunu geliştirse de o tarihi yaşadığımız destinasyonların ruhlarının bozulmadan kalması için sorumlu bir turist olmak gerekiyor. Bu bağlamda ortaya çıkan "overtourism" ve "sorumlu turizm" olguları, sürdürülebilir bir gelecek için kilit nokta oluşturuyor. Peki, nedir bu overtourism ve önleyebilmek adına neler yapabiliriz?
{ad:0}Hava yoluyla seyahat etmenin ucuzlaması, konaklama ve şehir içi ulaşım alanlarında görülen kolaylığın kültürler arası çeşitliliği arttırdığını söyleyebiliriz. Ancak, bir kısıtlama koyulmadan yapılan bu kalabalık turlar ve dayatılan turizm anlayışı ne yazık ki birçok turistik bölgeyi olumsuz etkilemekte. Son yıllarda ulaşım ve iletişim alanındaki teknolojik gelişmelerin hız kazanmasıyla ortaya çıkan "overtourism" kavramı, dilimize "aşırı turizm" veya "turizm fazlası" olarak geçmiş durumda. Herhangi bir turistik bölgenin taşıyabileceğinden fazla kapasitede ziyaretçi alması nedeniyle ortaya çıkan bu kavram, önlem alınmadığı takdirde yerel halk ve yerel işletmecilerde "turist-fobi" oluşturabiliyor.
Turizm fazlasının yarattığı tahribatı en aza indirmek için yapılabilecek şeylerin başında sürdürülebilir turizm anlayışı geliyor. Bu anlayış bağlamında seyahat ettiğiniz turistik bölgenin yerel işletmecilerini desteklemek, bölgeye karşı sorumlu davranmak ve karbon ayak izinizi azaltmak gibi pek çok önlem alınabilir. Kalabalık turlardan ve sezon tatillerinden kaçınmak hem turizm bölgesi için hem de sizin için rahat ve keyifli bir seyahat deneyimi oluşturabilir. Sürdürülebilir turizm hakkında daha detaylı bilgi almak isterseniz de Sürdürülebilir Turizm İçin Doğa Dostu Bir Gezgin Olmanın 8 Yolu yazımıza göz gezdirebilirsiniz.
Dünya çapındaki pek çok kent veya kültürel miras, turizm fazlalığı ya da kontrolsüz gelişim/büyüme gibi sebeplerden ötürü ciddi sorunlar yaşıyor. İşte overturizm'den etkilenen yerlerden bazıları:
Bu sorundan en çok etkilenen turistik şehir maalesef ki hepimizin bildiği üzere Venedik. Bazı günler yerel halktan bile daha fazla sayıda turistin geldiği bu şehrin hali hazırda yaşadığı alt yapı sorunu her geçen gün daha da artmakta. Bu konuda önlem almak adına ise yerel yetkililer, günübirlik ziyaretçilerden vergi almayı planlıyor.
Eyfel Kulesi altında fotoğraf çektirmek veya Lourve Müzesi’ni gezmek artık seyahatseverler için olmazsa olmazlar arasında. Hal böyle olunca şehrin taşıma kapasitesinin dolması kaçınılmaz bir olaya dönüşüyor. Gelen insan akını hem tarihi yapıyı hem de şehrin kültürel yapısını tehdit ediyor.
Nüfusu 1 milyon civarında olan İspanya’nın en turistik şehri Barselona’yı, 2017 yılında tam 30 milyon turist ziyaret etmiş. Önlenemez şekilde artan turist etkilerinden dolayı şehrin birçok yerinde turist karşıtı eylemler düzenleniyor.
Doğa harikası Peri Bacaları’nın bulunduğu turistik belde Kapadokya da ülkemizden verilebilecek örneklerden. Her yıl sezon fark etmeksizin yerli – yabancı turist akınına uğrayan bölge ne yazık ki çevre tahribatıyla karşı karşıya.
Tahmin edebileceğiniz üzere ne yazık ki Amsterdam’da da durum farklı değil. Yerel halk, mülklerini kiralarken uzun süreli kiralamalardan çok, daha kazançlı olan Airbnb gibi kısa süreli konut kiralama seçeneklerini tercih etmeye başlamış. Yönetim bu konuda yaptırım yapmaya hazırlanıyor.
Büyüleyici bir atmosfere sahip olan Pamukkale Travertenleri de turist akınından zarar gören bir dünya mirası. Son zamanlarda belediye tarafından alınan karar, termal sulara giriş için bir kısıtlama getirmiş.
Sanatsal ve arkeolojik mirası azımsanamayacak kadar çok olan Roma, bu yapıların bakımı ve restorasyonu için bütçe sıkıntısı yaşamaya başlamış. Bu nedenle tahribatı engellemek adına büyük tur araçlarının şehir içine girmesi yasaklanmış.
Tayland’da bulunan Mae Klong Demiryolu Pazarı’na yabancı turistlerden gelen ilgi o denli büyük ki, turistler canları pahasına fotoğraf karesi yakalamak için çabalıyor. Bölgedeki kirlilik nedeniyle Tayland yönetimi, turizmi sınırlandırma kararı almış.