Görmüş olduğunuz fotoğraf, Cibali taraflarından Galata ve Haliç’e ait. Henüz Unkapanı Atatürk Köprüsü yok. Bilmeyenler için söyleyelim; Unkapanı Köprüsü 1936 yılında bir fırtına felaketi sonucu yıkılıyor ve 1940 yılında yeniden yapılıyor. Yani bu fotoğraf da aradaki döneme ait muhtemelen. Yüzyıllar geçmesine rağmen İstanbul hala daha dünyanın en güzel şehirleri arasında gösteriliyor. Ancak fotoğraflardan siz de göreceksiniz ki, geçmişin tadı bir başkaymış İstanbul’da. Eski İstanbul’da yaşamanın ne demek olduğunu dedelerimiz daha iyi bilirler elbette. O dönemlerde yaşayan takipçilerimizi biraz hüzünlendireceğiz bu sefer. Yeni nesil olan bizler ise neden İstanbul’un taşı toprağı altınmış, şimdi daha iyi anlayacağız. En azından elimizde kalan güzelliklerin kıymetini belki bir nebze daha iyi bilerek yaşayacağız bundan sonra. Haydi o zaman, Eski İstanbul sokaklarına doğru bir zaman yolculuğuna çıkaralım sizleri…
{facility:0}Fotoğraf 1920 yılına ait. Sanıyoruz ki Büyükada’da değişmeyen tek şey fayton kültürü. Arkadaki evlerin güzelliğine bir bakın. Fotoğrafın Büyükada’da tam olarak nerede ve kim tarafından çekildiği bilinmiyor. Ancak şu an böyle bir görüntüye sahip olmadığı kesin.
{ad:0}Evet, burası Beşiktaş ama Beşiktaş’ın neresi? Kaç kişi tahmin edebildi bilemiyoruz, ancak sizi daha fazla merakta bırakmadan hemen söyleyelim. Burası Beşiktaş İskelesi. Şu anki görüntüsünden çok çok daha farklı olduğunu görebiliyoruz. Gerçekten de buralar hep dutlukmuş. Fotoğrafın hangi tarihte kim tarafından çekildiği belirtilmemiş.
1947 yılından bir Karaköy fotoğrafı. Galata Kulesi olduğu gibi duruyor. Anladığımız kadarıyla o dönemlerden bu döneme kadar değişen tek şey Karaköy Meydanı’nın trafiği olmuş diyebiliriz. Bir de belki şimdiki pahalı ve lüks mekanlardan eser yoktur tabi, o ayrı bir konu.
Bizler Ortaköy’de kumpir yiyip, İstanbul Boğazı’nı seyrediyoruz şu an. Ancak fotoğrafın çekildiği 1950’li yıllarda neler yapılıyordu Ortaköy’de, büyüklerimiz anlatsın. Sanki o zamanlarda daha mı bir yeşilmiş Ortaköy?
Şimdiki nesil Tophane’ye nargile içmeye gidiyor. Bazıları ise İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde sergi gezip Karaköy’de yemek yemeye geçiyor. 1955 yılına ait olan bu fotoğrafta Tophane istimlaklerini görüyorsunuz. Tramvay da şu an biraz daha farklı görünüyor.
İtiraf etmeliyiz ki, bizler Kadıköy’ü hiç bu kadar boş görmemiştik. Fotoğrafın görüldüğü nokta şu an araba ve insan trafiğinden geçilmiyor. Fotoğraf 1955-65’li yıllara ait. Ne hoş olurmuş o dönemlerde Kadıköy’de dolaşmak.
1960’lı yıllarda Taksim Meydanı böyle görünüyordu. Şimdiki görüntüsünden oldukça farklı. Taksim Gezi Parkı’nın meydana kattığı yeşil rengin güzelliği tartışılmaz. Arabalar oyuncak araba misali… Herhalde o dönemlerde belediye otobüslerine binmek bildiğin eğlenceli bir aktiviteydi.
1962 yılından bir Tarabya fotoğrafı. Şu an fotoğrafın çekildiği bölgeye büyük bir marina inşa ediliyor. Galiba o dönemlerde Tarabya, İstanbul’un şirin bir kıyı kasabasıydı. Görüntü o yönde çünkü.
1965 yılının Mayıs ayında çekilmiş bu fotoğraf. Asıl yeşil ile mavi buluşması Maçka’daymış da biz pek görememişiz. Son dönemlerde Maçka Demokrasi Parkı’nda vakit geçirmek, biz İstanbulluların en sevdiği aktivitelerden biri. Charles W. Cushman ismindeki bir fotoğrafçının ellerinden çıkan bu fotoğraf, İstanbul’un yitip giden yeşilliğine de bir örnek teşkil etmiş.
Sanırız Charles W. Cushman ismindeki fotoğrafçı 1965 yılının Mayıs ayında bir İstanbul turuna çıkmış olacak ki, bu fotoğraf da tıpkı Maçka gibi aynı tarihe ait. Cihangir’de değişen çok bir şey olmamış sanırız. Belki birkaç restoran ve kafe dışında, hala aynı dar ve yokuşlu sokaklar.
Şimdilerde balık restoranlarıyla ünlü olan Arnavutköy, o dönemlerde bu denli lüks mekana ev sahipliği yapmıyordu hiç şüphesiz. Fotoğraf 1967 yılında çekilmiş.
Günümüzde Levent, fotoğrafta gördüğünüzden çok daha yüksek binalarla dolu. Yollar ise hiçbir zaman bu kadar boş değil. Görmüş olduğunuz binalar ise Levent’te yükselen ilk gökdelenler ve büyük ihtimalle Yapı Kredi bankasına ait. Akın Kurtoğlu 1991 yılında fotoğraflamış bu kareyi.
Evet, Ali Sami Yen Stadı bizim de gözlerimizi doldurdu. Zira şu an stadın bulunduğu yerde 3-5 büyük bina yükseliyor. Sene 1991, fotoğraftan anlaşıldığı üzere İstanbul o zamanlardan itibaren yapılaşmaya başlamış yavaş yavaş. Fotoğraf Akın Kurtoğlu’na ait.
1974 senesinden bir Eminönü karesi. Belki şimdiki kadar olmasa da yine kalabalık. Bizim burada dikkatimizi çeken, insanların güzelliği. ‘Ah o dönemlerde İstanbul’da yaşamak varmış’ dedirten bir fotoğraf olmuş.
Bu fotoğrafın hangi tarihe ait olduğu bilinmiyor. Burası Fenerbahçe Burnu. Görünen o ki, İstanbul’da nefes alınabilecek pek çok noktadan biriymiş o dönemlerde Fenerbahçe. Hala daha şehrin en nezih semtlerinden biri ama şu an böyle görünmediği bir gerçek.
Galiba İstiklal Caddesi’ne takım elbiseyle gidilmesi bir efsane değilmiş. Biz bu fotoğraftan onu anlıyoruz. Fotoğrafta bir asker belirmiş. Sanıyoruz ki bu fotoğraf harp dönemine tekabül ediyor.
Hangi tarihten olduğu bilinmeyen bir Kabataş fotoğrafı. Burası da tam olarak Kabataş İskelesi. Vapurlarımızın bir kısmı buna benzer şekilde şu an. Yeni vapurlar pek iç acıcı değil malum, umarız toplu bir değişime gidilmez. Bu fotoğrafı gördükten sonra tek temennimiz o yönde.
Tabelalar Türkçe değil. Demek ki henüz harf devrimi olmamış. Sanki eski bir Türk filminin içinde gibi hissettik kendimizi bu fotoğrafı görünce. Şu an adım atmanın oldukça zor olduğu Kapalı Çarşı, eskiden böyleymiş.
Maalesef bu fotoğrafın da hangi tarihte çekildiği bilinmiyor. Ancak Rumelihisarı gerçekten de oldukça heybetli bir yapıymış, onu görebiliyoruz. Etrafındaki bina sayısının azlığındandır belki de.
İşte Eski İstanbul Evleri’ne Sarıyer’den bir örnek. Arkada görünen bina bir Ermeni Kilisesi ve olduğu gibi duruyor hala. Binalar değişeli çok oldu tabi.
Fotoğrafın hangi tarihte çekildiğini bilmiyoruz, ancak burada atlı tramvaya dikkatinizi çekmek istiyoruz. Tabi insanların şık kıyafetlerine de dikkatlice bir bakın isteriz.
Yine bir 1965’in Mayıs ayı ve yine bir Charles W. Cushman fotoğrafı. Sultanahmet Camii tüm heybetiyle poz vermiş.
Tabi o zamanlar Bebek’te magazinciler cirit atmıyor, yürüyüş yapan ünlüler de yok. Bu fotoğraf hangi tarihe ait bilemiyoruz ama şu an bu fotoğrafın çekildiği yerde bir sürü kafe, restoran ve bar bulunuyor, sahilde ise lüks yatlar…
Görmüş olduğunuz yer Üsküdar Meydanı. Fotoğrafın hangi tarihe ait olduğu bilinmiyor. Otobüslerden anlayabildiğimiz kadarıyla 70’ler olabilir. Meydan boş, manzara muazzam.
Görmüş olduğunuz otel hala yerli yerinde duruyor. Ancak otelin hemen aşağısında yer alan uçurumlu kısım doldurulmuş. Kıyı boyunca fenere kadar yürüyebiliyorsunuz.
Karşınızda 1983 tarihinde Galatasaray Adası’nın görüntüsü. O zamanlar farklı bir isimle işletilen bir mekanmış anladığımız kadarıyla. Gece kulüpleri bu denli yoğun değildi herhalde.