Yüzyıllardır farklı dinlerin, kültürlerin ve geleneklerin bir arada, hoşgörü içinde yaşadığı Beyoğlu, İstanbul’un en özel bölgelerinden biri. Bu kadim semt, sadece sokaklarının hareketliliğiyle değil, aynı zamanda geçmişten günümüze uzanan zengin tarihiyle de dikkat çekiyor. İstiklal Caddesi’nin ve çevresinin göz alıcı yapıları arasında yer alan kiliseler, Beyoğlu’nun çok kültürlü yapısını en iyi yansıtan unsurlardan. Tarih boyunca gizemini korumuş, tüm ihtişamıyla dikkat çeken Beyoğlu kiliseleri, mimarileriyle de herkesi kendine hayran bırakıyor. Beyoğlu kiliselerin büyülü dünyasına bir yolculuk yapmaya ne dersiniz? Beyoğlu'nun öne çıkan kiliselerini sizin için derledik
{facility:0}{search:beyoglu-otelleri,Beyoğlu Otelleri}
İstanbul’un en büyük Katolik kilisesi olan St. Antuan Kilisesi İstiklal Caddesi’nde yer alıyor. 1912 yılında İstanbul doğumlu İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından inşa edilen yapı, İtalyan Neogotik tarzının en güzel örneklerinden biri. Kilisenin kırmızı tuğlalarla örülmüş cephesi, hem zarafeti hem de sağlamlığı bir araya getirirken, loş iç mekanı ve otantik süslemeleri huzurlu bir atmosfer yaratıyor. Özellikle Noel döneminde yapılan süslemelerle kilise, sıcak bir görünüme kavuşuyor.
St. Antuan Kilisesi, yalnızca Katolik cemaati için değil, farklı dinlerden ziyaretçiler için de önemli bir buluşma noktası. İstiklal Caddesi’nde yer alan diğer kiliselerle kıyaslandığında, en bilinen ve sık ziyaret edilen yapılar arasında açık ara öne çıkıyor. St. Antuan Kilisesi, Beyoğlu’nun tarihi ve manevi atmosferini hissetmek isteyen herkesin görmesi gereken bir yapı.
Sent Antuan Kilisesi’nin kökleri, 13. yüzyıla kadar uzanıyor. İlk olarak 1230 yılında Assisili Aziz Fransua adına inşa edilen kilise, 1639’da çıkan bir yangınla büyük hasar görmüş ve onarılarak yeniden ibadete açılmıştır. Ancak bu süreç, peşi sıra gelen talihsizliklerle doludur. 1660 yılında bir yangın daha kiliseyi harap etmiş, 1696’daki üçüncü yangın ise yapıyı tamamen kullanılamaz hale getirmiş. Art arda yaşanan felaketler, halk arasında kilisenin “lanetli” olduğu düşüncesini yaymıştır. Bunun üzerine kilise terk edilerek, 1724 yılında Beyoğlu’nda yeni bir konumda tekrar inşa edilmiş, bu dönemde Aziz Antuan adını alarak Osmanlı İmparatorluğu’nun izniyle ibadete açılmıştır.
1904 yılında yeni tramvay yolu yapılması için yıkılması ile birlikte rahipler, İstiklal Caddesi üzerinde yeni bir kilise yapımı için arayışa girmiş ve 1905 yılında Giuseppe Caneve’nin rehberliğinde yeni proje onaylanmış. 1907’de temeli atılan kilisenin yapımı, maddi sorunlar nedeniyle bir süre aksasa da 1912 yılında tamamlanarak Hristiyan cemaati için ibadete açılmıştır. Türkiye’de ilk kez bir papanın 1967 yılında ayin düzenlediği kilise, bugün Sent Antuan Kilisesi adıyla tanınıyor ve İstiklal Caddesi’nin en önemli dini ve tarihi simgelerinden biri olarak ziyaretçilerini ağırlıyor.
Pazar günü
Hafta içi her gün İngilizce ayin saatleri 08.00; Salı, Perşembe ve Cuma günleri Türkçe ayin saati; 19.00’da yapılıyor. Ayrıca Cumartesi günü sabah 08.00’de İngilizce ve İtalyanca ayin yapılıyor aynı gün 19.00'da Türkçe olarak yapılıyor.
{ad:0}Bölgenin önemli dini yapılarından biri olan Santa Maria Draperis Kilisesi, İstiklal Caddesi’nde yer alıyor. İlk olarak 1584 yılında Galata’da gerçekleşen büyük bir yangında yok olan kilise, Madam Draperis’in bağışladığı bir arsa üzerinde 1590’lı yıllarda yeniden inşa edilmiştir. Ancak 1660 ve 1678 yıllarında peşi sıra yaşanan yangınlar nedeniyle kilise büyük zarar görmüş ve bu olayların ardından Galata bölgesinden Beyoğlu’na taşınmasına karar verilmiştir. Talihsizlikler, Beyoğlu’na taşındıktan sonra da kiliseyi bırakmaz. 1870 yılında yine büyük bir yangında zarar gören kilise, bugünkü yerine yeniden inşa edilir. Şu anki yapısı, tüm bu trajik olayların ardından şekillenen son hali. .
Taksim Meydanı’nın güneybatısında, İstiklal Caddesi ve Sıraselviler Caddesi’nin kesişiminde yer alan Aya Triada Kilisesi, 19. yüzyılda inşa edilen İstanbul’un en büyük Rum Ortodoks kiliselerinden biri. İsmi “Kutsal Üçleme” anlamına gelen kilise, Rum Ortodoks cemaati tarafından aktif olarak kullanılmaya devam ediyor. Büyük bir bahçe ve avluya sahip olan Aya Triada, tarihi boyunca orijinal haliyle korunmuştur. İnce işçilikle inşa edilen yapının iç mekanında, kubbeyi taşıyan dört pandantifin üzerinde altı kanatlı Seraf meleklerinin freskleri bulunuyor.
Kilisenin bulunduğu arazi, geçmişte eski bir Rum Ortodoks mezarlığı ve Aya Yorgi’ye adanmış ahşap bir kiliseye ev sahipliği yapmıştır. Ancak dönemin Rum Ortodoks cemaatinin ihtiyaçlarına cevap veremediği düşünülen yapılar yıkılarak, yerine daha görkemli bir kilise inşa edilmiştir.
Beyoğlu’nun göz alıcı yapılarından biri olan Kırım Kilisesi, Sultan Abdülmecit tarafından 1868 yılında, Kırım Savaşı anısına inşa ettirilmiştir. “Kırım’ı Anma Kilisesi” olarak da bilinen Anglikan kilisesi, dönemin mimari inceliklerini yansıtıyor. Tasarımı, Londra Adalet Sarayı’nın ünlü mimarı G.E. Street tarafından yapılmış olan kilise, Kumbaracı Yokuşu’ndan inerken yeşillikler arasında konumlanıyor. Kilisenin girişinde sağ tarafta yer alan Mehveş Demiren’in “1314” adlı eser yer alıyor. 41 farklı renk tonunun kullanılan eser, 1314 seramik rozetten oluşuyor. Kırım Kilisesi, açık olduğu saatlerde ücretsiz ziyaret edilebiliyor.
Beyoğlu’nun dikkat çeken dini yapılarından biri olan Üç Horan Ermeni Kilisesi, Surp Yerrortutyun Ermeni Kilisesi adıyla da biliniyor. İnşa sürecine dair net belgeler bulunmasa da, kilisenin kökeninin 16. yüzyıla kadar uzandığı düşünülüyor. Günümüze ulaşan belgeler arasında 1503 tarihli, “Üç Horan” adlı bir elyazması ve Osmanlı sultanının mührünü taşıyan bir senet bulunuyor.
1805 yılında kilise, Surp Eçmiyadzin Çocuk Okulu olarak kullanılmış, ancak 1836’da ünlü mimar Garabed Amira Balyan’ın çabalarıyla yeniden inşa edilmiştir. Yenilenen haliyle 1838 yılından itibaren ibadete açılan Üç Horan Kilisesi, Ermeni cemaati için önemli bir ibadet ve kültür merkezi olmaya devam ediyor.