Balıkesir’de güne başlamak bir seremoni gibidir. Bu şehirde kahvaltı, sadece karın doyurmak için değil, damakları şenlendirmek ve güne neşeyle başlamak için yapılır. Türkiye’nin “peynir cenneti” olarak anılan Balıkesir, tam 30 çeşit peyniriyle kahvaltı sofralarını bir lezzet şölenine dönüştürür. Ama bu kadarla da kalmaz! Zeytin ağaçlarının gölgesinde yetişen zeytinler, yöresel zeytinyağları, meşhur höşmerimi ve ekşi maya ekmekleriyle Balıkesir kahvaltısı, adeta bir gastronomi harikasıdır. Şimdi, bu büyüleyici sofranın tadını keşfetmeye ne dersiniz?
{facility:0}Besiciliğin önemli merkezlerinden biri olan Balıkesir, kasap sucuğuyla kahvaltı sofralarına eşsiz bir tat sunar. Şehrin doğal ortamında yetiştirilen büyükbaş hayvanlardan elde edilen taze kırmızı et, özenle seçilen baharatlarla harmanlanır ve fermente edilerek benzersiz bir lezzete dönüştürülür. Bazı tariflerde manda eti de kullanılarak sucuğa daha yoğun bir aroma kazandırılır. Balıkesir kasap sucuğu, hem yerel mutfağın hem de kahvaltı sofralarının baş tacı olmayı hak eden bir gelenektir.
{ad:0}Kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi beyaz peynir, Balıkesir’de bambaşka bir lezzete bürünür. Şehrin doğal ortamında beslenen keçi, koyun ve ineklerin sütleri, geleneksel yöntemlerle bir araya getirilir. Ustaların maharetli ellerinden geçen bu özel karışım, üç aylık bir olgunlaşma sürecinin ardından tam kıvamına ulaşır. Kendine has aroması ve zengin dokusuyla Balıkesir’in üç sütlü beyaz peyniri, her lokmada doğanın saflığını hissettiren bir tat sunar.
Balıkesir mutfağının incisi üç sütlü tulum peyniri, doğanın ve ustalığın harmanlandığı özel bir lezzettir. İnek, koyun ve keçi sütlerinin özenle birleştirilmesiyle başlayan bu lezzet yolculuğu, doğal yöntemlerle peynire dönüşüp, ideal nem ve sıcaklık koşullarında en az 12 ay boyunca sabırla olgunlaştırılır. Orta sert kıvamı, zengin aroması ve damakta bıraktığı unutulmaz tadıyla Balıkesir’in kahvaltı sofralarını bir adım öteye taşır. Her lokmada bölgenin doğasını ve zanaatını hissettiren bu peynir, lezzet tutkunları için gerçek bir ziyafettir.
Bahar aylarının taptaze sütlerinden hazırlanan Saganaki Peyniri, ismini Yunanca’da “iki kulplu küçük tava” anlamına gelen “sagan” kelimesinden alır. Cunda’nın balık sofralarının yıldızı olan bu peynir, komşu Yunan adalarında “Kefalotiri” olarak da bilinir. Lezzetiyle olduğu kadar çok yönlülüğüyle de dikkat çeker; zeytinyağında hafifçe kızartıldığında ortaya çıkan aroması, damaklarda unutulmaz bir iz bırakır. Sade haliyle kahvaltı masalarını süsleyen bu özel peynir, cevizli, kekikli, acı biberli, çörek otlu ve damla sakızlı çeşitleriyle sofralara renk ve lezzet katmayı başarır.
2. Dünya Savaşı’nın zorlu yıllarında, kıtlık Türkiye’yi de derinden etkiler. Kuzey Ege’de yaşayan kadınlar, mutfaklarında et ve şarküteri ürünleri bulunmadığı için çocuklarını mutlu edecek yaratıcı çözümler üretmek zorunda kalır. İşte fakir sucuğu tam da bu dönemin ürünü olarak ortaya çıkar. Rivayete göre, beş çocuklu bir anne, her zamanki gibi ekmek, zeytin ve peynirle hazırladığı kahvaltı sofrasına bu kez bir yenilik katmak ister. Sucuk yapımında kullanılan baharatları ve bölgeye özgü tuzlu lor peynirini bir araya getirip sahanda pişirir. Çocuklarına “sucuk” diye sunduğu bu basit ama yenilikçi tarif, sofraya adeta bayram havası getirir. Çocukların uzun zaman sonra farklı bir tatla karşılaşmanın heyecanını yaşadığı bu tarif, kısa sürede yörede yayılır.
Bugün fakir sucuğu, yokluktan doğan bu özgün hikâyeyi yaşatmaya devam ederek, Kuzey Ege mutfağının nostaljik ve lezzetli miraslarından biri olarak sofralarda yerini alıyor.
Edremit Körfezi’nin eşsiz hediyesi: yeşil kırma zeytin. Bölgenin sembolü haline gelen bu zeytinler, özel bir işçilikle özenle kırılır ve yalnızca limon tuzu ile zeytinyağı eşliğinde doğal yollarla olgunlaştırılır. Tuzla lezzeti dengelenen bu benzersiz zeytinler, çekirdeklerinden kolayca ayrılan yapısıyla diğerlerinden ayrılır. Hasat mevsiminin ilk ürünleri arasında yer alan yeşil kırma zeytin, doğal yapısını ve hafif meyvemsi acılığını korurken sağlık açısından da sayısız fayda sunar.
Balıkesir’in zeytin bahçelerinden gelen sıra dışı bir tat: zeytin reçeli. Hem bölge halkının hem de ziyaretçilerin favorisi olan bu özel lezzet, yöresel hediyeliklerin gözdesi. Hasat edilen yeşil zeytinlerin sadece küçük bir kısmı, ustalıkla işlenerek reçele dönüştürülür. Çekirdekleri çıkarılıp acılığı özenle giderilen zeytinler, doğal pancar şekeriyle tatlandırılır ve mandalina kabuğu ile karanfilin aromasıyla zenginleşir. Günler süren bu zahmetli süreç, kahvaltı sofralarına ve çay saatlerine eşlik eden benzersiz bir lezzetle sonuçlanır. Zeytinden böylesine tatlı bir sürpriz yaratmak, Balıkesir’in yenilikçi mutfak kültürünün bir kanıtıdır.
Balıkesir’in Havran ilçesinden çıkan bu benzersiz pide, Anadolu’nun zengin mutfak kültürünün lezzetli bir örneği. Havran yağlı pidesi, zeytinyağı, süt, lor peyniri, yumurta, mevsiminde toplanan taze otlar, susam ve çörek otunun en dengeli şekilde bir araya gelmesiyle hazırlanır. Hamurunda kullanılan zeytinyağı, bölgenin verimli zeytinliklerinden elde edilir ve pidenin dokusunu hafif, lezzetini ise unutulmaz kılar. İç harcında kullanılan lor peyniri, yörenin süt ürünleri konusundaki ustalığını yansıtırken, mevsimsel otlar pideye hem aromatik hem de sağlıklı bir dokunuş katar. Üzerine serpiştirilen susam ve çörek otu ise çıtır bir dokuyla birlikte pideye görsel bir şölen sunar.
Genellikle odun fırınında, geleneksel yöntemlerle pişirilen Havran yağlı pidesi, altın sarısı rengi ve iştah açıcı kokusuyla daha fırından çıktığı an baş döndürür. Kahvaltı sofralarından çay saatlerine kadar her öğüne eşlik edebilecek bu lezzet, özellikle doğal malzemelerle hazırlanan yiyecekleri sevenler için bir vazgeçilmezdir. Havran’a yolu düşenlerin mutlaka denemesi gereken bu yerel tat, sadece bir pide değil, aynı zamanda yörenin kültürel mirasının da bir yansımasıdır.
Seferberlik çöreği, geçmişten günümüze taşınan bir hikâyeyi sofralara getiriyor. Tarhana, zeytinyağı, yoğurt, un ve şekerin bir araya geldiği hamur, ekşi maya ile fermente edilerek geleneksel yöntemlerle hazırlanır. Özenle şekillendirilen ve üzeri bol susamla kaplanan bu yöresel çörek, hem besleyici hem de uzun ömürlü oluşuyla dikkat çeker. Kurutularak saklandığında 2 aya kadar bayatlamayan bu dayanıklı lezzet, savaş yıllarında önemli bir erzak kaynağı olmuş, adını da bu zorlu dönemlerden almıştır.
Savaştepe’de asker uğurlamalarında, bayramlarda ve düğünlerde sıklıkla ikram edilen seferberlik çöreği, kahvaltı sofralarının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Bu çörek, kesildiğinde içinden yağ damlayan ve bu yüzden “Ağlayan Peynir” olarak anılan ünlü Mihaliç Kelle Peyniri ile buluştuğunda eşsiz bir tat sunar. Pişerken yayılan tarhana ve susam kokusu, bu çöreğin lezzetini daha da unutulmaz kılar.
Savaştepe’nin mutfak kültürünün bir sembolü olan seferberlik çöreği ve Mihaliç Kelle Peyniri, yalnızca birer yiyecek değil, aynı zamanda bölgenin tarihini ve geleneklerini yaşatan birer değer olarak sofralarda yer buluyor.