Amasya’da konaklama yapabileceğiniz çok sayıda alternatif yer alıyor. Bizim önerimiz ise Amasya Merkez’de konaklamanız yönünde olacak elbette. Hatta bütçeniz uygunsa, otel ya da pansiyon olarak hizmet veren tarihi konaklar, farklı atmosferleriyle size Amasya’nın dokusunu bir hayli hissettirecektir. Amasya otelleri arasında seçim yapmakta zorlanabilirsiniz, bu noktada ayırdığınız bütçeye göre de bir alternatif seçebilirsiniz.
{product:20657}Akşam otelinize yerleştikten ve yemeğinizi yedikten sonra, şöyle çevreyi turlayabilirsiniz. Otel çalışanlarından bölge hakkında birkaç bilgi de edinebilirsiniz. Sonrasında da yarının uzun bir gün olacağını anımsayıp, erkenden uyku moduna geçin deriz.
Müze ziyaretiniz sonrasında Amasya’nın görülmesi gereken yerlerin başında gelen II. Beyazıt Cami ve Külliyesi’ne gidin. 1485 yılında yapılmış olan külliyenin içerisinde yer alan camii, mimari açıdan dönemin en önemli örneklerinden birini teşkil ediyor bu cami. II. Bayezid’in talimatıyla şehrin sancak beyi Şehzade Ahmed’in 1486 yılında yaptırdığı eser imaretler, medrese, şadırvan, türbe ve çeşmeleriyle büyük bir külliye. Bahçesinde göreceğiniz çınar ağaçları ise caminin yapımına başlanırken dikilmiş olup 500 yaşındalar. Avludaki Amasya Minyatür Müzesi’ni gezebilir, ibadete açık camide namaz kılabilirsiniz.
Şehri ikiye bölen Yeşilırmak nehrinin kıyısındaki Şehzade Yolu’nda yürüyün. Yol boyunca karşınıza çıkan şehzadelerin büstleri hayranlık uyandırıyor. Bilindiği gibi bu şehzadeler, Osmanlı döneminde eğitim için Amasya’ya gönderilmişler. Ayrıca Ferhat ile Şirin’in dillere destan aşklarını simgeleyen çeşme ve heykeller de göz kamaştırıyor.
Artık karnınızın acıkmış olabileceğini tahmin ediyoruz. Yemek için bizim önerimiz Amaseia Mutfağı olacak. Burada şehrin en has yöresel yemeklerini deneyimleyebilirsiniz zira. Yemeğinizin ardından ise Anadolu’da müzikle tedavi yapılan ilk hastane olma özelliği taşıyan ve açık avlulu bir medrese olan Bimarhane (Darüşşifa)’yi görün.
Günün son durağı ise Amasya Kalesi olacak. 4 adet kapısı olan kalenin içinde sarnıç, su kuyusu ve zindanlar yer alıyor. Sayarken nefesinizin kesileceği yüzlerce basamak çıkıp ulaşacağınız kalenin, 700 metre yüksekteki manzarası her yorgunluğa değer. Amasya Kalesi, tarihi Romalılarla başlayan bir zaman yorgunu. Cenevizliler, Bizanslılar, Selçuklular ve en son olarak da Osmanlılar döneminde kullanılmış. Tabii gelinen yol çok uzun olunca da birçok kez restore edilerek yenilenmiş. İçinde Osmanlı’dan kalan hamam kalıntıları, sarnıçlar, burçlar ve Pontus Kral Mezarları ile karşılaşacağınız kale, pembe kiremitli Amasya evlerinin arasından süzülen Yeşilırmak’ı izlemek için en güzel seyir yeri. 2013’den bu yana UNESCO Geçici Miraslar Listesi’nde bulunan Amasya Kalesi, üzerinde bulunduğu dağın adı olan Harşena Kalesi olarak da biliniyor. Oldukça yorucu bir gün oldu ancak dolu dolu geçirdiniz. Şimdi otele gidip, akşam yemeğinizi yiyip dinlenmeniz gerekiyor. Yarın dönüş yolu ne yazık ki ancak görmenizi istediğimiz bir yer daha var.
Havalimanına gitmeden önce eğer vaktiniz varsa, eşsiz bir doğal güzellik olan Borabay Gölü’nü de görmenizi tavsiye ediyoruz. Amasya’nın Taşova ilçesi sınırlarındaki göl, şehir merkezine de 63 km uzaklıkta. Deniz seviyesinden 1050 metre yüksekte bulunan vadi içindeki bu güzelliği keşfedebileceğiniz en güzel zamanlar da elbette ki ilk ve sonbaharlar! Etrafında yürümek, kamp ve piknik yapmak, ya da hiç bir şey yapmadan sessizce oturup zümrüt yeşili suyunu izlemek kendinize yapacağınız en şifalı terapilerden. Borabay çok büyük bir göl değil, 300 metre boyunda ve bazılarının nesli tükenmek üzere olduğu çeşit çeşit ağaçlarla çevrili. Bu ağaçların suya yansımasındaki güzelliğin ona armağanı bir diğer isim de ‘Aynalı Göl’. Göl kenarında birkaç fotoğraf çektikten sonra artık geri dönüş yoluna koyulabilirsiniz.
Elbette ki minik ve kırmızı, bol sulu meşhur Amasya elmasını yemeden, satın almadan ve Amasya’nın gece manzarasını görmeden dönmeyin. Kral Kaya Mezarları ve Yalıboyu Evleri’nden süzülen renkli ışık huzmeleri aklınızı başınızdan alacak kadar güzel görünüyor. M.Ö. 333 – M.S 26 yılları arasında ‘buralar benden sorulur’ buyuran Pontus kralların yattığı yerler olan Amasya Kaya Mezarları, dünyanın en büyük anıtları arasında kendine sağlam bir yer bulmuş. Sebep kralların hep yüksekten bakma egosu mu, yoksa ‘ya mezarımı soyup her şeyimi alırlarsa’ korkusu mudur bilinmez, mezarların hepsi ırmak seviyesinden 100 metre yükseğe, ulaşması zor yerlere oyulmuş. Amasya’da Harşena Dağı eteklerindeki 21 mezarın en dikkat çekenleri ise Büyük Kral Mezarı’yla Kızlar Sarayı’ndaki Üçlü Kral Mezarları. Öldüklerinde tüm dünyalıklarıyla gömülen krallar ahirette yine zengin uyanacaklarına inanırlarmış. Fakat ne yazık ki mezarları soyulmuş.
Amasya’nın en fotojenik köşelerinden biri olan Yeşilırmak kıyısındaki bu Yalıboyu Evleri ise çoğu restoran, otel ve kafeye dönüştürülmüş tarihi Osmanlı evlerinden oluşuyor. İçlerinden en çok ziyaret edilip, en çok çok fotoğraf çekilenleri ise Hazeranlar Konağı ve Şehzadeler Müzesi. Bazıları eski olsa da restore edilmiş binaların çoğu 19. Yüzyıldan kalmış. Bağdadi ve Hımış denilen mimari tekniklerle yapılmış olan evlerin düzeni ise bitişik nizam olarak planlanmış. Hepsi avlulu veya bahçeli olan bu evlerin çoğu iki katlı ve ikinci katı da cumbalı. Amasya’nın tarihsel kimliği tam da budur diyeceğimiz Yalıboyu Evleri Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın koruması altında.Not: Seyahatinize çıkmadan önce mutlaka Amasya hava durumunu kontrol edin. Yağış olasılığına karşı şemsiye, yağmurluk gibi eşyalarınızı yanınızda götürün. Rahat ve su geçirmeyen ayakkabılar tercih edin. Son olarak, fotoğraf makinenizi ve yedek pillerinizi yanınıza almayın unutmayın. Şimdiden keyifli bir hafta sonu tatili geçirmenizi dileriz.