Bir sobanın etrafında toplanıp sohbet etmek, 592 bitki ve 224 kuş türü arasında yürüyüş yapmak, salaş bir balıkçı lokantasında keyfin dibine vurmak ve her adımda farklı bir şey keşfetmek kulağa nasıl geliyor tahmin edebiliyoruz. Bu hafta sonu size böylesine huzurlu ve sonsuz keyif alacağınız bir tatil önerisi sunuyoruz. Adım adım kışa yaklaşırken, sonbaharın keyfini boş geçmeyin istedik. İşte sizler için hazırladığımız hafta sonu tatil önerisi: İğneada.
{ad:0}Güney rotalarına pek benzemeyen ama denizi ve doğasıyla da güneyi pek özletmeyen İğneada’nın en karakteristik yeri Longoz Ormanları. Milli park statüsündeki ormanların içindeki birbirinden güzel 6 göl, bozulmamış yaban hayatı, tertemiz Karadeniz plajları ve kamp olanakları da İğneada’yı çekici kılan özelliklerden. Burası ayrıca Avrupa’nın ilk üç ekosisteminden birisi ve doğaseverlerin de gözbebeği. Longoz su basmış ormanlar için kullanılan bir tanım olup, İğneada dışında Sakarya Acarlar ve Sinop Sarıkum’da da bu sulak ormanlarla karşılaşabiliyorsunuz.
{search:igneada-otelleri,İğneada Otelleri}
Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğneada, Bulgaristan sınırının da tam yanı başında. İstanbul’la mesafesi yaklaşık 230 km ve TEM’den özel aracınızla bu yolu ortalama 3 saatte gidebiliyorsunuz. İğneada’ya giderken yol dümdüz akmıyor, yarı yolu biraz geçtiğinizde Istıranca Dağları’nın kavisli yollarında iniş çıkışlar başlıyor ve biraz zorlanıyorsunuz. Otobüsle gitmek isterseniz buraya direkt sefer düzenleyen firmalar var fakat çevresindeki yerleri de gezmek istiyorsanız aracınızla gitmenizin büyük kolaylık olacağını da belirtmek istiyoruz.
Kırklareli’ne bağlı olsa da İğneada şehir merkezine 97 km uzaklıkta. Haziran – ağustos arası planlayacağınız deniz tatilleri ve doğa keşifleri için İstanbul’a en yakın rotalardan olan İğneada’ya giderken yollardaki ayçiçek tarlalarının muhteşemliğini de bir izleyin deriz.
Trakya'nın bu saklı cenneti; eşsiz longoz ormanları, berrak denizi ve zengin biyoçeşitliliği ile her mevsim ziyaretçilerine benzersiz bir deneyim sunuyor. İğneada, sakin atmosferi ve doğal zenginlikleriyle hem dinlenmek hem de macera arayanlar için ideal bir destinasyon. Şimdi İğneada'da gezilecek yerleri keşfetmeye başlayalım.
İğneada ormanlarını diğer ormanlardan ayıran özellik ağaçların ve bitki örtüsünün suyun içinde yeşermesi. Yani burası fantastik, bambaşka bir dünya ve dünyanın da bu anlamda sayılı yerlerinden. 2007 yılında koruma altına alınarak milli park ilan edilen ormanda çok şükür ki tek bir ağaç bile kesilemiyor. Ekosistemi ise çeşitliliğiyle burayı daha da özel kılıyor.
Ormanın keyfine varmak ve en doğalından bir keşif yapmak için önereceğimiz birkaç alternatif var ki bunlardan ilki kulağınıza ruhunuzu dinlendirici bir müzik takıp yürümek. Göllerin etrafında işaretli parkurlar var ama orman içindeki yollar kaybolmaya çok müsait olduğundan bir rehber eşliğinde yürümek bu keşfi daha güvenli kılıyor. Yürürken buranın bakir doğa olduğunu hatırlayıp kapalı ayakkabı ve pantolon giymeniz de rahat etmeniz için önem taşıyor. Ayrıca sineklere karşı önlem almanız da iyi olur.
Bir diğer seçenek olarak da orman içindeki en güzel göllerden biri olan Mert Gölü’nde kanoya binebiliyorsunuz. Gölde kanoya gün batımına en az iki saat kala başlarsanız tur bitiminde güneşin batışını da izlemiş oluyorsunuz. Uykunuzdan feragat ederseniz gün doğumunda da turlar düzenleniyor. Kanoya tek veya iki kişi binebiliyorsunuz. Tura çıkarken mutlaka bir can yeleği veriliyor ama rehber isterseniz ayrıca ücret ödüyorsunuz. Gölün en derin yeri 2 metre, ‘düşmekten değil, cep telefonu vb. şeyleri düşürmekten korkun’ diyor kano kiralayanlar. Kano deneyimi kendinizi biraz Indiana Jones gibi hissetmenize sebep oluyor ve uzun bir süre yetecek kadar da ruh terapisi yapıyor. Orman içinde direkt Mert Gölü’ne gitmek isterseniz park girişinden 3 km ötede yer alıyor.
Bir diğer önerimiz ise biraz daha hızlı ve aksiyonlu bir keşif yapabileceğiniz ATV’ler. Çamurlara bata çıka giden, bazen sahilin kumlarında bazen de engebeli arazide yol kat eden ATV’ler, heyecanlı keşiflerden hoşlanıyorsanız tam size göre.
Her mevsim ayrı bir güzellik sergileyen ormanda Karadeniz iklimi hakim olduğu için kışın soğuk oluyor. Eğer yazın gidecekseniz ormanın içindeki patikalardan ilerleyip Karadeniz’in dalgalı sularıyla buluşabiliyorsunuz. Kamp yapmak isterseniz Mert Gölü kıyısında kendi çadırınızı kurabileceğiniz ya da çadır kiralayabileceğiniz alanlar da var.
Demirköy’e girince kahverengi yön tabelasını göreceğiniz Dupnisa Mağarası bilimin tahminlerine göre yaklaşık dört milyon yaşında ve gelişimi de halen sürüyor. Trakya’nın turizme açılmış ilk ve tek mağarası olma özelliğine sahip bu mağaranın bizlere çok değişik gelen ismi ise Bulgarca ‘delik’ anlamını taşıyor. Biz mağara desek de birbiriyle bağlantılı 2 kat ve 3 mağarasıyla (kuru mağara, sulu mağara ve kız mağarası) bir sistem oluşturan Dupnisa’nın uzunluğu 2720 metre ama içinde 500 metre yürüyebiliyorsunuz. İğneada’ya mayıs – kasım ayları arasında giderseniz bu mağara süt renginden kahveye çalan bir renk skalasındaki sarkıt ve dikitleriyle gerçekten görülmeye değer. Diğer aylarda ise içindeki yarasalar kış uykusu uyuduğundan girişe izin verilmiyor.
Dupnisa Mağarası, İğneada’nın merkezine 53 km. Mağaraya gelirken biraz hırpalayan kavisli yollardan geçiyor ve yol üstünde dere kıyısına dizilmiş mesire yerleri görüyorsunuz. Kafelerden yiyecek bir şeyler almak isterseniz ekmek arası sunumlar lezzetli ve fiyatları da uygun. Ayrıca buradan yörede çok meşhur olan karadut ve hardaliye de alabiliyorsunuz.
İstanbul’un fetih hikayesinin bir parçası olan bu dökümhanede bir zamanlar neyin nerde olduğunu biraz hayal gücünüze bırakmanız lazım. Çünkü dökümhaneden görsel olarak pek bir şey kalmamış, sadece camisi kendini ortaya koyacak şekilde restore edilmiş. Demirköy’e 4 km mesafedeki Fatih Dökümhanesi’nin İstanbul’a uzak olmasındaki sebep top güllelerinin dökümü için gereken demirin buradan çıkarılmasıymış. Arnavut kaldırımlı bir yoldan ulaşacağınız dökümhaneyi ücretsiz gezebiliyorsunuz. İsterseniz yol üzerindeki kafelerde kahvaltı da edebiliyorsunuz.
Kilometrelerce uzanan kumlu sahilinde mutlaka bir tenhalık bulabileceğiniz, şemsiyeyi – şezlongu uygun fiyata kiralayabileceğiniz, o da olmazsa çadırınızı kurup, havlunuzu atıp kendi alanınızı yaratabileceğiniz bir yer İğneada Plajı. Haziran – ağustos aralığında en uygun dönemini yaşayan plajın dezavantajı, bir Karadenizli olmasından kaynaklanan dalgası. Kimi zaman az, kimi zaman çok olan bu hırçınlık durumu biraz da sizin şansınıza bağlı.
Plaja girişler ücretsiz, yeme – içme yerleri de yakın ve fiyat açısından normal düzeyde. Gitmişken serinleyeyim derseniz konum olarak Demirköy ilçesine 26 km mesafede.
Ülkemizin Karadeniz’deki en batı noktası olan bu köy Bulgaristan’ın Rezovo Köyü’nün komşusu. İğneada’ya 17 km mesafedeki bu köye geldiğinizde sınırda olduğunuzu dalgalanan Türk ve Bulgar bayraklarından da anlıyorsunuz. Köyü İğneada gezi rotasına ekleten özelliği 3 km uzunluğundaki muhteşem sahili. Suyu temiz, sahili kumlu ve izole bir tatil arayanlar için her daim uygun. Fakat çocukla gidiyorsanız huyu suyu belli olmayan Karadeniz’de yüzmek için tedbir gerekiyor. Burada kamp yapmak isterseniz mütevazi bir tesis de bulabiliyorsunuz.
İğneada Limanı’nın yani Limanköy’ün şehir merkezine uzaklığı 7 km. Buraya geldikten sonra Dalyan Koyu’nda bir deniz molası verebilir ardından bölgenin en simgesel yapısı olan Fransız Feneri’nde fotoğraf çekebilirsiniz. Fener 1866 yılında ülkedeki tüm aynı dönem fenerleri gibi Fransızlara yaptırılmış. 44 metre boyundaki fener denizde 20 millik mesafeden bile görülebiliyormuş. Hem tarihi hem de görsel bir değer olmasına rağmen fener maalesef bakımsız kalmış.
Trakya’nın cenneti İğneada’da ağustos sonuna kadar yüzebiliyorsunuz. Sonbahar ise longoz ormanlarının en renkli olduğu mevsim. Şimdiden keyifli geziler dileriz.
Cuma iş çıkışı aracınıza atlayın. Otobandan İstanbul – Saray – Vize – Poyralı – Demirköy – İğneada istikametini takip edin. Otobandan karşınıza çıkan ilk Çerkezköy sapağından girin ve Saray’a kadar devam edin. Yol oldukça güzel. Saray’ı geçin ve Vize – Poyralı’dan sonra İğneada istikametine sapın. Bir diğer alternatif olarak Lüleburgaz üzerinden de gelebilirsiniz. Ancak bu yolu tercih edersiniz 30 dakika kadar sürenizi uzatmış olursunuz.
Uyarı: Poyralı’dan sonra yollar oldukça dar ve virajlı. Yıldız Dağları’ndaki yollar da bir o kadar tehlikeli. Dikkatli olun! Otobüsle gelmeyi düşünüyorsanız İstanbul Esenler Otogarı’ndan İğneada’ya düzenli olarak seferler gerçekleştiriliyor. Otobüsle yaklaşık 4,5 saat sonra İğneada’dasınız. İğneada, İstanbul’a 224 km, Kırklareli’ne 98 km ve Demirköy’e 26 km mesafede bulunuyor.
Akşam otelinize yerleştikten sonra biraz civarı turlayın. Tesis yetkilisinden İğneada hakkında birkaç bilgi edinin. Sonrasında da biraz dinlenin.
Sabah erkenden kalkın. Sabah otelinizde güzel bir kahvaltı yapın. İğneada Longozu’nda uzun bir yürüyüş sizi bekliyor. Yürüyüşünüz sırasında karşınıza birçok göl ve ıssız patika çıkacak. Cesaretiniz yerindeyse bu ıssız patikalardan birine mutlaka girin. Böylece sürpriz keşifler yapabilirsiniz. Önerdiğimiz yürüyüş rotası ise şu şekilde; Bulanık Dere Longozu, Hamam Gölü ve Longozu, Saka Gölü Longozu ve Bulanık Meşe Ormanı. Toplamda 7 km olan bu rotanın yaklaşık 3 saat süreceğini bildirelim. Tabana kuvvet durumu yani.
Uyarı: yürüyüşünüz sırasında karşınıza onlarca mantar çeşidi çıkacak. Her ne kadar mantarların görüntüleri büyüleyici olsa da, kimi zehirli ve öldürücü olabiliyor. Yanınızda mantardan anlayan birileri yoksa yalnızca fotoğraflarını çekmekle yetinin.
Yürüyüşünüzün ardından öğle yemeği için İğneada Merkez’e gelin. Burada otantik bir evin alt katından dönüştürülmüş bir kafe bulunuyor. İsmi, Kofra Koliba. Yöre mutfağı oldukça leziz. Uzun ve yorucu bir trekkingin ardından bir yorgunluk kahvesini hak ettiniz. Öğle yemeğinin ardından İğneada’da bulunan kahvehanelerden birine girin, soba kenarında bir kahve keyfi yapın, sohbet edin. Otelinize dönün. Biraz dinlendikten sonra akşam yemeği için hazırlanmaya başlayın.
Akşam yemeği için İğneada’nın Liman mevkiinde bulunan İğneada Liman Restaurant’ı öneriyoruz. Burası son dönemlerde popülaritesini iyice arttırdı. ‘Denizden babam çıksa yerim’ diyenlerdenseniz eğer, oldukça keyif alacağınız bir akşam yemeği sizi bekliyor demektir. Akşam yemeğinden sonra kısa bir yürüyüşün ardından otelinize geri dönün ve kendinize güzel bir uyku çekin.
Sabah erkenden kalkın ve otelinizde güzel bir kahvaltı yapın. Kahvaltının ardından Demirköy’e doğru yola çıkın. Demirköy’de önce, ormanın içinde bulunan Sislioba Kalesi’ni, tarihi dökümhaneyi ve Dupnisa Mağarası’nı görün. Demirköy’ün ardından Beğendik Köyü’ne doğru yola koyulun. Burada da sazdamlı tek katlı yapıları inceleyin. Geri dönüş yoluna çıkmadan önce Limanköy’e uğrayın ve burada meşe balı ile marmelatları tadın. Hatta birkaç kavanoz da sevdiklerinize götürün. Bu noktadan sonra hafta sonu tatilinizi sonlandırabilirsiniz. İğneada’da, bol yürüyüşlü, bol sohbetli ve doğayla iç içe bir hafta sonu geçireceğiniz için 4 ya da 5 kişilik arkadaş grubunuzla çok daha keyifli olacaktır. Sonbahar bitmeden arkadaşlarınızı ikna etmeye başlayın deriz.
Önemli hatırlatma: İğneada bol yürüyüşlü bir rota olacağı için yağmurluğunuz, altı kaymayan spor ayakkabılarınız, hatta varsa lastik çizmeleriniz mutlaka yanınızda olsun. Bununla birlikte fotoğraf makineniz ve yedek pillerini almayı sakın unutmayın. Şimdiden keyifli bir hafta sonu tatili geçirmenizi dileriz.
İğneada’da konaklama açısından pek çok alternatif bulunuyor. İğneada’ya 7 km mesafede bulunan İğneada Limanköy’de, insanların evlerinden dönüştürdükleri pansiyonlar var. İğneada’nın merkezinde de çok sayıda otel, pansiyon ve yine evlerden dönüştürülmüş pansiyonlar yer alıyor. İğneada Otellerinden ya da İğneada Pansiyonlarından size en uygun olanını seçebilirsiniz.