İstanbul’a Yakın Günübirlik Rotalar: İznik

Baharın tetiklediği en baskın hislerden biri de ‘kaçmak’. Birkaç saatliğine, birkaç günlüğüne mümkünse sıkılıp dönene kadar yer değiştirebilmek! Ama işlerin elverdiği, izinlerin ayarlandığı günlerde tam da kaçacakken parmak sallayan pandemi yüzünden uzun soluklu yolculukları sanki biraz unuttuk. Kısa geziler, yakın rotalar, izole doğa ve iç açıcı manzaraların peşine düşüp, arabanın bagajını kişi sayısınca kamp sandalyesiyle doldurduk.

İşte o iç açan manzaralı, termostaki çayı soğutmadan varacağınız kadar yakın yerlerden biri de İznik. Şehrin stresinden gerilmiş bir İstanbulluysanız İznik’e Osmangazi Köprüsü’nden geçerek 2 saatte ulaşabiliyorsunuz. Bursalıysanız İznik zaten Bursalı, Yalova’dan gelecekseniz de komşu kapısı. Kendinize ayıracak bir gününüz varsa buyurun gidelim, göl kıyısında bir demli çay içelim! Ne dersiniz? İznik’in Upuzun Tarihiyle Kısacık Selamlaşalım!

{ad:0} Çünkü uzun uzun anlatırsak işin içine Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar ve çok ötelerden M.Ö. 5000’li yılların adı olmayan avcı toplayıcıları girecek. Yani İznik bilinenden de eski, yaşlı ve görmüş geçirmişliğiyle eli öpülesi bir şehir.

Antik Dönem kaynaklarında, M.S. 4. yüzyıl konsillerinin burada yapıldığı ve İsa - Tanrı gibi hassas konuların burada tartışıldığı belirtiliyor. Hatta İncil’in Matta, Luka, Markos ve Yuhanna gibi ana bölümlerinin ayrıldığı yer olarak da burası gösteriliyor. Gel zaman git zaman Selçuklu himayesine geçtiğinde ise İznik’in devlete 22 yıl başkentlik yaptığı, Osmanlılar zamanında kültür ve sanat ile halen süregelen çiniciliğin de merkezi olduğu biliniyor.

Dört tarafından surlarla çevrili eskilerin antik kenti, şimdilerin ilçesi İznik’te bu tarihi önemi hissedeceğiniz pek çok yapı kalıntısıyla karşılaşacaksınız. Bu yapılardan en cezbedici olan birkaç tanesini görmeniz sadece birkaç saatinizi alıyor. İznik o kadar küçük ki eğer içinde geziyorsanız her yere yürüyerek gidilebiliyor. İznik Bir Günde Nasıl Gezilir?

Öncelikle gittiğiniz her yeri acele etmeden gezebileceğiniz, gereken ilgi ve alakayı gösterebileceğiniz kısa bir rota çizmenizi öneriyoruz size! Tabii bu rotanın değişkenleri de gittiğiniz mevsim ve ayırdığınız vakit olmalı. Bizce İznik demek göl demek ve şöyle parmak ucunuzla değseniz bile el sıkışmış oluyorsunuz bu eski kentle! İznik Gölü

İznik Gölü Marmara Bölgesi’nin en büyük, ülkemizin 5. büyük gölü. Hem gölü hem de ilçeyi kuşatan surları kuşbakışı izleyip en güzel fotoğraflayacağınız nokta ise Abdulvahap Tepesi. Fakat biz diyoruz ki gölü sadece tepeden görmek yetmez, hele hele göldeki o enfes günbatımını görmeden İznik’ten asla gidilmez. İznik’te yapmadan, denemeden, hissetmeden dönmeyin listesinin en başında da bu unutulmaz günbatımları geliyor.

Ama günü batırana kadar yapabileceğiniz bir dolu şey de var. Örneğin bir kano kiralayabilir, tekneyle gezebilir, çevresinde yürüyebilir ya da sahildeki yeşilliklerde gözlerinizi kapatıp stres detoksu yapabilirsiniz.

Bu arada göl hakkında onlarca efsane anlatıldığını da söylemeden geçmeyelim. 16. yüzyılın müderrislerinden Hoca Saadettin Efendi’nin bundan 400 yıl önce dediğine göre sular alçalınca altındaki büyük yapılar görünürmüş. Balıkçıların dediğine göreyse balık ağları aşağıdaki gizemli şehrin minarelerine takılır parçalanırmış. Yüzyıllarca efsane misali anlatılıp duran bu söylentilerin gerçek olabileceğini ise bilimsel araştırmalar kanıtlamış. Evet, gölün altında batık bir şehir var ve ne olduğu halen de araştırılıyor. Kanoyla, tekneyle yanına gideyim, ben de göreyim deseniz de alan güvenlik şeridiyle çevrilmiş ve girilmesi yasak, maalesef göremiyorsunuz. Tarihi Surlar ve Kapılar (İstanbul ve Lefke Kapıları)

İznik’in etrafını çevreleyen surların uzunluğu ortalama 5 kilometre. Helenistik Dönem’den itibaren haç şeklinde çevrilmiş şehre 4 ana giriş, 22 adet de küçük giriş kapısı yapılmış. Ana kapılardan sadece krallar ve devlet erkanı yürür, küçük kapılardan ise halk gelip geçermiş. Çağlar öncesinin hiyerarşisi bir yana, krallar için yapılan o kapılardan iki tanesi sağlam halde günümüze gelmeyi başarabilmiş. Bu kapılardan biri girişi İstanbul yönüne bakan İstanbul Kapı. Diğeri ise İznik’in en sağlam kalıntısı olan Lefke Kapı ki İznik’in en fotojenik köşelerinden biri de burası. İznik Çarşısı

Eğer çarşıdaysanız İznik’in gezilesi görülesi tarihi yapılarının çoğuna da çok yakınsınız demektir. Osmanlı Dönemi’ni yaşamış bir şehir olarak gözleriniz eski cumbalı ahşap evlerden arasa da İznik surlarına doğru giden yol dışında başka yerde göremeyeceğinizi de üzülerek belirtelim. Izgara şeklindeki sokak düzenini bir parçası olan çarşıda en seyirlik olan manzara ise hediyelik eşya ve çini satan dükkanlar. Dilerseniz alışveriş yapabilir, çini galerilerini gezebilir ya da birkaç saatim sanatla geçsin deyip saatlik çini boyama kurslarına katılabilirsiniz. Ayasofya Orhan Camii

Şehir merkezinden bahsetmişken İznik’in en önemli eserlerinden Ayasofya’yı görmeden olmaz. Tanıtırken kilise mi yoksa cami mi yazılmalı diye çok düşündüren bu yapı ilk önce kilise olarak inşa edilmiş. Hatta M.S. 787’de konsillerin burada yapıldığı düşünüldüğünden Hristiyanlar için de her daim önemliymiş. Şehri fethederek Osmanlı hakimiyetini başlatan Orhan Gazi’ye kılıç hediyesi olarak bahşedilmiş kilise sonradan mozaiklerinin üstü boyanarak camiye dönüştürülmüş. İlk restorasyonunu Mimar Sinan yapmış. 2007 yılında yapılan son restorasyondan bu yana da ibadete açık durumda. II.Murad Hamamı ( Hacı Hamamı)

Ayasofya Orhan Camii’nden çıktıktan sonra yol üzerinde göreceğiniz II. Murad Hamamı (Hacı Hamamı) ise 15. yüzyıldan bu yana kullanımda. Hem kadınlar hem de erkekler hizmet alabiliyor. Süleyman Paşa Medresesi

Osmanlı zamanında, 14. yüzyılda yapılan ilk medrese ve içi renk cümbüşü çini atölyeleriyle dolu olmasından dolayı listeye burayı da ekleyin. Orhan Gazi bu medreseyi müderris olan oğlu Süleyman Şah için inşa ettirmiş ve yapının asıl işlevi de hukuk öğretmekmiş. Yüzyıllar önce derslik olarak kullanılan 10 hücre şimdilerde çini sanatçılarının atölyesi olarak kullanılıyor. Nilüfer Hatun İmareti (İznik Müzesi)

Orhan Gazi’nin eşi olan Nilüfer Hatun adına14. yüzyılda inşa edilmiş ilk ‘T’ planlı yapı bugün kent müzesi olarak kapılarını açıyor. İçeride ise şehirden gelip geçmiş 4 medeniyete ait eserler sizi bekliyor. Arkeolojik buluntuların yanı sıra seramik ve çini eserleriyle de cezbedici müzenin bahçesindeki eserlerin çoğu ise Roma dönemini yansıtıyor.

İznik’te restore edilmiş, edilmeyi bekleyen ve restorasyonu halen süren başka noktalar da var. Yeşil Camii, Antik Tiyatro, Şeyh Kutbuddin Camii bu noktalardan sadece birkaçı. Ama naçizane fikrimiz toprağından tarih fışkıran bu küçük şehrin daha özel bir ilgi alaka beklediği!

Gezi rotasına başka eklemeler de yapabilir, yorulduğunuzda göl kıyısındaki restoranlardan birinde balıkların tadına bakabilirsiniz. Dönerken kendinize ve eşe dosta ne almalıyım diye düşünüyorsanız İznik’in bir çini ve zeytin şehri olduğunu da tekrar hatırlatalım. İznik'te Nerede Kalınır? {product:35421} {product:29494} {product:31926}