İstanbul’un en eski semtlerinden biri olan Beyoğlu’nun tarihi, Osmanlıların son dönemlerine dayanıyor. O zamanlar daha çok yabancıların yaşadığı semte ‘öte taraf’ anlamına gelen "Pera" denilirmiş ve buradaki halk da Tarihi İstanbul Yarımadası’nın semtlerinde yaşayan halktan ayrı tutulurmuş. İstanbul’un ilk tiyatrosu burada oynanmış, ilk banka ve ilk stadyum burada kurulmuş, ilk tramvay da Beyoğlu’nda inşaa edilmiş.. Yani Beyoğlu sadece bir semt değil; bir kültür, vizyon ve yıllarca süren bir değişim hikayesi. Bir gününüzü sadece ona ayırıp inceliğiyle, zerafetiyle tanışmaya, tarihi sokaklarında dolaşmaya ne dersiniz? Cevabınız "evet" ise haydi o zaman Beyoğlu kalabalığına karışmaya!
{ad:0}İstanbul gezginlerinin rotasına mutlaka giren İstiklal Caddesi, şehrin metropollüğünün de bir simgesi. Bakmayın şimdi pandemi, normal zamanlarda iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalığın ve milyonlarca farklı sesin gök kubbesi olan cadde, Taksim Meydanı’ndan başlayıp Tünel’e doğru uzanıyor. Caddenin başladığı yerden kalkıp sonuna kadar giden tarihi tramvay İstiklal Caddesinin atmosferini yaşayacağınız nostaljik bir değer. Sağlı sollu dizilmiş mağazalar ve eski zaman ruhunu hissedeceğiniz tarihi pasajlar da cadde yolcuğunuza heyecan katacak yan rotalar! Tarihi Pasajlar’da ne var ne yok diye merak ediyorsanız Eski Beyoğlu Pasajları yazımızı mutlaka okuyun.
Büyük bir şehir meydanı olan Taksim’in biraz inziva, biraz hatıra, biraz da huzur köşesi diyelim Gezi Parkı için. Hazır henüz İstiklal Caddesi başındayken yorulduğunuzda dinleneceğiniz, bir nefes alabileceğiniz Taksim Gezi Parkı, beton plazaların arasına sıkışmış, Beyoğlu’nun en yeşil köşelerinden biri. Bina siluetlerini izlemek, ağaç altında oturup gözlerinizi kapayarak şehri dinlemek için semtin sunduğu fazla seçenek de zaten yok.
Sazı sözü bol gece ve gündüz eğlencelerinin, keyifli sofra muhabbetlerinin adresi Çiçek Pasajı, İstiklal Caddesi üzerinde konumlanan tarihi pasajlardan bir tanesi. 1870’li yıllara kadar sultanların da izlediği bir tiyatro olarak kullanılan yapı geçirdiği yangınla Rum bir banker tarafından yeniden yapılandırılmış. İtalyan bir mimarın tasarımı olan binalar dükkanlı - daireli olarak planlasa da günümüzde pasaj olarak kullanılıyor.
Balık kokusuna aşina bir şehir İstanbul! Beyoğlu’nun bu noktası da hem balık ve deniz ürünlerinin, hem de mis gibi kokan baharatların, egzotik meyvelerin envai çeşidinin sergilendiği bir pazar. Tarihi tıpkı Çiçek Pasajı gibi 1870’li yıllara kadar uzanan bu pazarda balığı kızartarak servis eden yerler olduğu gibi kokoreç, midye tava, sakatat servis eden mekanlar da bulunmakta. Sokağın sonunda ise sokak çalgıcılarının kanınızı kaynatan ritimleri eşliğinde yemek yiyebileceğiniz meyhaneler diyarı Nevizade Sokağı ile karşılaşacaksınız. Özellikle geceleri ışıl ışıl parlayan bu sokak Beyoğlu’nda eğlence rotasını çizerken aklınızda olsun.
Eskilerin Mekteb-i Sultani olarak andığı Galatasaray Lisesi’ne artık sultanlar değil, parlak zekalı çocuklar gidiyor. Fatih Sultan Mehmet’in babası II. Beyazıd tarafından kurulan okulun orjinal binası depremdi, yangındı derken günümüze kadar maalesef gelememiş. Günümüzdeki yerleşke binası ise 19. yy. da inşaa edilmiş. Ülkemizde ve dünyada sanat ve bilim insanı olarak isim yapmış birçok öğrenci yetiştiren okulun üniversitesi de Ortaköy’de bulunmaktadır.
Galatasaray Müzesi 1915 yılında Ali Sami Yen’in kurduğu ülke sınırlarındaki ilk spor müzesi. Galatasaray Lisesi öğrencilerinin takım üniformalarından, şimdiye dek kazanılan kupalara kadar birçok eşyanın sergilendiği müze binası 3 katlı. ‘Sarı kırmızı akar kanımız, Galatasaray bizim canımız’ diyen taraftarlardansanız ya da takım kardeşliği ruhu taşıyanlardansanız buyurun bu müzeyi gezmeye gidiyoruz!
Takım tutar gibi yazmışlar demeyiniz, Beyoğlu Galata’yı da kapsayınca okulu, müzesi derken Galatasaray Hamamı’ndan da bahsetmeden olmaz. Galatasaray Lisesi’nin arka kapısına çok yakın konumlanan hamam 1481 yılından bu yana hizmet vermeye devam ediyor. Günübirlik bir Beyoğlu gezisinde hamam sefası yapmak isterseniz tarihi hamamın kese köpük derken günün tüm yorgunluğunu atabileceğiniz bir nokta olduğunu da bilmenizi isteriz.
Fransız ekol okulu Galatasaray Lisesi’nin arkasındaki sokağın ismi Cezayir Sokağı olarak da geçiyor. Restoranları, butik kafeleri ve sanat galerileriyle oldukça entellektüel bir atmosfere sahip sokaktaki tüm binalar restore edilerek renk renk boyanmış. Bu da hem fotoğraf çekmek hem de kahve yudumlarken nostaljik bir yolculuğa çıkmak için harika bir fon yaratmış. Merdivenlerle inilen dar bir sokak olan bu rota, sakin kahve buluşmaları için ideal bir ortam sunuyor.
Dini inancınız ne olursa olsun, kapısından baksanız bile etkileneceğiniz ve içeri girmek isteyeceğiniz Saint Antuan Kilisesi kentin en büyük Latin Katolik kilisesi. İlk inşası yine aynı semt sınırlarında fakat başka bir noktada 1724 yılında yapılan kilisenin bugünkü binası 1906 - 1912 yılları arasında Neogotik üslupta yapılmış. İçeri giriş serbest ama elbette cemaat ayindeyken saygı gösterilmesini istiyorlar. Taksim’den Tünel’e yürürken Galatasaray Lisesi’nin yakınlarında sol tarafta göreceğiniz kilisede 3, 5, ve 7 haftaya tamamlamak suretiyle salı ve perşembeleri mum yakılırsa dileklerin gerçekleşeceğine dair bir inanış var. Denemedik, bilmiyoruz ama iyi niyetle yapılan her duanın nerede ederseniz edin kabul edileceğine yürekten inanıyoruz.
Beyoğlu’nun cadde dokusunun en dikkat çeken unsurlarından biri de apartmanları. İstiklal Caddesi ve çevresinde 1800’lü yıllarda ön plana çıkan yabancı mimar imzası bu yapıların ortak özelliği mermer sütunlar ve cumbalı pencerelerden oluşması. Mısır Apartmanı da cadde üzerinde ve Sent Antuan Kilisesi’nin hemen yanında göreceğiniz o tarihi apartmanların en gözdesi. 1910 yılında apartmanı yaptıranlar ise, Hidiv Kasrı ve adı Hidiv ile başlayan birçok eserden hatırlayacağınız Mısırlı Hidiv Ailesi. Şimdilerde içinde sanat galerilerinin olduğu bir bina konumundaki apartman, Mehmet Akif Ersoy’un bir müddet yaşadığı ve öldüğü evi olarak da tanınıyor.
Taksim’den Galata Kulesi’ne doğru inerken Serdar-ı Ekrem Sokak’ta karşılaşacağınız binadan İstanbul’dan bir tane daha yok. Kimilerinin Paris tarzı bulduğu "U" şeklindeki bina İtalyan mimarisini yansıtıyor ve her birinin girişi birbirinden ayrı dört bloktan oluşuyor. Apartman 1894 yılında Belçikalı Helbig adında bir banker tarafından zengin ailelere kiralamak amacıyla yaptırılmış. Şimdilerde ise birçok ünlü sanatçının burada dairesinin olduğu ya da burada oturduğu biliniyor.
Beyoğlu demek Yeşilçam mazisiyle biraz da sinema demek. Sinemanın duayenlerinden Türker İnanoğlu’nun kurduğu müze de tam yerine yakışır şekilde Beyoğlu’nda, Galata Meydanı’nda konumlanıyor. Ülkemizin tek sinema ve televizyon müzesi olma ünvanına sahip müze beş kata yayılan, dokuz salondan oluşuyor. Sinema makinelerinden, oyuncu kostümlerine, Yeşilçam film afişlerinden, ünlü aktrislerin balmumu heykellerine kadar sinemaya dair her şeyi bulacağınız müze pazartesi hariç her gün gezilebiliyor.
Tepebaşı’ndaki Pera Müzesi 2005 yılında Kıraç Vakfı tarafından açılmış bir kültür noktası. İçinde bulunduğu bina restore edilmiş tarihi bir yapı olup, sergi ve eğitim salonları, oditoryum, kafe gibi bölümlere ayrılmış. Müzenin katlara yayılmış salonlarında şimdiye kadar sergilenen birbirinden ünlü eserler ise oldukça fazla. 17 - 19. yüzyıllar arasındaki Osmanlı eserleri, Frida Kahlo, Picasso, Diego Rivera, Çarlık Rusyası eserleri ve neler neler! Birçok uluslararası serginin duraklarından olan müzeyi pazartesi hariç her gün ücetli olarak gezebiliyorsunuz.
Hani denir ya tünelin ucundaki ışık diye, Taksim’den Tünel’e doğru yürüdüğünüzde göreceğiniz o ışık Galata Kulesi. 67 metre uzunluğuyla XIV. Yüzyıldan bu yana İstanbul’u izleyen ve zaman zaman köklü restorasyonlardan geçen bu zarif kule tam 9 katlı. Dilerseniz kapısından bilet alıp katları gezebiliyor, muhteşem manzarasını izleyebiliyorsunuz.
Osmanlı döneminde, 1491 yılında İskender Paşa’nın yaptırdığı Galata Mevlevihanesi İstanbul’un en eski mevlevihanesi. Mevlevi kültürünü asırlar boyunca koruyarak bir yolculuğa çıkarmış bu tarihi hatıra 1973 yılında Divan Edebiyatı Müzesi’ne dönüştürülmüş. Binanın bahçesinde bulunan mezarlıkta bir zamanlar buranın şeyhi de olmuş divan şairlerimizden Şeyh Galip ve Mevleviler uyuyor. Yapının içinde ise kütüphane, şeyh konutu, semahane gibi bölümler bulunuyor. Galip Dede Caddesi üzerinde konumlanan müzeyi pazartesi hariç diğer günler gezebiliyorsunuz.
Semtin en merkezi noktalarından birinde bulunan Kırım Kilisesi 1853 - 1856 yılları arasındaki Kırım Savaşı’nda ölen İngiliz askerlerin anısına yapılmış bir kilise. İngilizler ve Fransızlarla müttefik olup Ruslara karşı savaşan Osmanlıların 1868 yılında yaptırdığı bir dostluk eseri olan bu yapının inşası sırasında İngiliz Florance Nightingale’de İstanbul’a gelmiş. Kilisenin kapıları ayin yaparken kapatılıyor ama diğer zaman dilimlerinde ziyaret edilebiliyor.
Şehrin en hareketli, en renkli, en ışıklı yerlerinden olan Beyoğlu’nda rotayı biraz daha genişletir ve sunduğumuz günlük rotaya Cihangir, Çukurcuma, Karaköy, Tophane gibi semtleri de eklerseniz 4-5 güne muhteşem bir Beyoğlu turu sığdırabilirsiniz. Günübirlik konaklama önerilerimiz öğrenmek isterseniz Neredekal.com'un listelediği Beyoğlu Otelleri sayfasına bakabilirsiniz. Eğlenceli, keyifli ve bol keşifli bir Beyoğlu günü geçirmeniz dileğiyle…
{search:beyoglu-otelleri,Beyoğlu Otelleri}