Üsküdar’ın şirin mi şirin semti Kuzguncuk'ta şehrin yüksek binaları, çarpık kentleşmesi, ürkütücü modernizasyonundan uzaklaşıp çocukların sokaklarda oynadığı, teyzelerin kapı önünde oturduğu, ahşap çerçeveli pencerelerin, Arnavut kaldırımlı sokakların ortasında, her köşesi nostalji kokan bir şehir kasabasında buluverirsiniz kendinizi. Kuzguncuk sokaklarında gezerken bizi geçmişe götüren sadece bu değil elbet. Benim yaşım tutmamıştı ama 80'lerin sonlarında annelerimizin çok sevdiği Perihan Abla dizisi ile bizlerin de bildiği, her bölümünde ilginç bir hikâye dinlediğimiz, birbirinden ünlü oyuncuların rol aldığı Ekmek Teknesi dizisi de Kuzguncuk'ta çekilmiş. Eh, oraları da görünce geçmişi yad etmemek mümkün mü?
{ad:0}İstanbul’un Anadolu yakasında, en samimi, en şirin, en eski ve en fotojenik semtlerin başında geliyor Kuzguncuk. Çınar ağaçları ve 2-3 katlı ahşap evlerle çevrelenmiş caddesinde yürürken "bir zamanlar İstanbul" nostaljisini yaşayabiliyor, Boğaz’ın mavi kokusunu dolu dolu içinize çekebiliyorsunuz. Peki huzur modundaki Kuzguncuk’u İstanbul’un en keyifli semt rotalarından yapan özellikleri neler merak ediyor musunuz?
Üsküdar’ı İstanbullu olmayanlar bile az çok tanıyıp biliyor. Kuzguncuk da Üsküdar’a 1,5 km mesafede ve boğaza paralel sahil yolundan yürüyerek bile 10 dakikada ulaşabileceğiniz yakınlıkta. Eğer tercihiniz yürümek değil de toplu taşımadan yana olacaksa Üsküdar’dan Beykoz yönüne giden herhangi bir İETT otobüsüne ya da dolmuşlara binip kolayca ulaşabilirsiniz. Özel araçla gelecekseniz hem ana caddesi İcadiye’de hem de sokak aralarında park edecek alanlar bulabiliyorsunuz. Kuzguncuk deniz kıyısında bir semt olduğu için vapurla ulaşım da mümkün. Seferler ve saatler için İstanbul şehir hatlarının sitesine göz atabilirsiniz.
{search:kuzguncuk-otelleri,Kuzguncuk Otelleri}
Kuzguncuk’un adıyla ilgili çeşitli rivayetler var. Bunlardan biri, semtin eski adının “Altın Kiremit” anlamına gelen Hrisokeramos olması. Ancak, zamanla bu isim birçok kez değişmiş. Evliya Çelebi’ye göre ise semtin adı, Fatih Sultan Mehmet döneminde buraya yerleşen ve Kuzgun Baba olarak bilinen bir ermişten geliyor. Kuzguncuk, Museviler için kutsal topraklara gitmeden önceki son durak olarak kabul edilmiş ve bu nedenle birçok Musevi burada yaşamaya başlamış. Zamanla, Rumlar ve Ermeniler de bu mahalleye yerleşmiş; böylece, Kuzguncuk’un etnik ve kültürel yapısı oldukça zenginleşmiş ve bu özellik günümüze kadar korunmuş.
Eskiden Türkler için pek bir anlam ifade etmeyen Kuzguncuk, daha çok gayrimüslimlerin yaşadığı, farklı bir semt olarak görülürmüş. Üsküdar’ın geleneksel Türk mimarisiyle dolu havasının aksine, Kuzguncuk bambaşka bir atmosfer sunmuş. Bu semtte evlerin yanı sıra kiliseler ve sinagoglar gibi pek çok dini yapı görmek mümkün. Zamanla azınlık nüfusu azalmış ve yerlerini Türkler almaya başlamış; bununla birlikte camiler de semtin mimari yapısına eklenmiş. Yıllar boyunca birçok kültür ve dine kucak açan Kuzguncuk, İstanbul’un geri kalanından farklı, kendine özgü bir ruha sahip. Bana sorarsanız, adeta İstanbul’a bile benzemiyor.
Kuzguncuk, eski İstanbulluların iyi bildiği, gençlerin ise son yıllarda keşfetmeye başladığı özel bir semt. Son dönemdeki popülaritesinin büyük bir kısmı ise televizyon tarihinin iki kült dizisine dayanıyor. 1986-1988 yıllarında yayınlanan ve Perran Kutman ile Şevket Altuğ’un başrolünde olduğu “Perihan Abla” dizisi, annelerimizin vazgeçilmez favorilerinden biriydi. Daha yakın tarihlerde, 2002-2005 yılları arasında yayınlanan ve Savaş Dinçel’in de yer aldığı “Ekmek Teknesi” ise Kuzguncuk’un ününü daha da artırdı.
Bu dizilerdeki çekim noktaları birbirine oldukça yakın; örneğin, İcadiye Caddesi’ne girince solda göreceğiniz Asude Cağ Kebap, “Perihan Abla” dizisinden adını almış. Aynı mekân “Ekmek Teknesi” dizisinde de fırın olarak kullanıldığı için bugün hâlâ kapısında bu dizinin ismini taşıyan bir tabela bulunuyor. Ayrıca Kuzguncuk, sanatçıların ve yazarların da yaşamak için tercih ettiği bir yer; entelektüel dokusuyla hem dinlendiren hem de ilham veren bir atmosfer sunuyor.
Üsküdar’a bağlı semtin tarihi oldukça renkli. Bir köşesinde sinagogla karşılaşırken, başka köşelerinde tarihi cami ve kiliselerine çıkıyor yolunuz. Renkleriyle cezbedici ve içindeki yaşamlarla merak edilesi ahşap evlerinin önünde kendinizi tutamıyor ha bire fotoğraf çekiyorsunuz. Bazı sokaklarına sapar sapmaz nostaljik dizileri anıyor, ''keşke Perihan abla gibi sağlam bir komşum olsa'' diye iç geçiriyorsunuz. Hele bir de İstanbul’da böyle yer mi kaldı diyeceğiniz bir bostanı var ki burayı görünce canınız kendinizi doğaya adayıp patlıcan biber yetiştirmek istiyor. Kedilerden ise özellikle bahsettim çünkü Kuzguncuk gerçekten de hayvan sever bir semt, istisnasız herkes sokak hayvanlarını koruyup kolluyor. Günün istediğiniz vaktine yayabileceğiniz semt rotasında bakın sizi nereler, ne hikayeler bekliyor!
Semti gezerken karşılaşacağınız yapıların birçoğu 19. Yüzyıl mimarisini yansıtıyor. İskelenin karşısında göreceğiniz 1835’te yapılmış Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi ve 17 yıl sonra bahçesine inşa edilen Kuzguncuk Camii dinlerin kardeşliğini simgelerken, İcadiye Caddesi üzerinde Beth Yaakov Sinagogu da bu kardeşliğe yeni bir halka ekliyor. Ama Kuzguncuk’taki dini yapılar bunlarla da sınırlı değil, toplamda 2 camii (diğeri de tarihi Üryanizade Camii), 3 kilise ve 2 sinagoguyla küçücük coğrafyasına kalabalık cemaatler sığdırıyor. İcadiye Caddesi üzerinde yürürken karşınıza çıkan Ayios Panteleimon Rum Ortodoks Kilisesi’ni ayin zamanlarında girip görmeniz mümkün. Ama girmeseniz bile yol üzerinde objektifinize en iyi görüntü veren yerler arasında ilk sıralarda bulunuyor. İşte Kuzguncuk'ta gezilecek yerler!
Bu semtin en güzel taraflarından biri evleri ve köşkleri. O yüzden, Kuzguncuk’ta gezilecek yerler listemize mimarisi ile başlıyoruz! Her ne kadar bugüne kadar çıkan yangınlarda çok büyük oranda zarar görse de aslına uygun şekilde restore edilebildiği için Kuzguncuk halen nostaljik yanını koruyor. En klasik görüntü Simitçi Tahir Sokak’ta. Rengarenk, en fazla 2-3 katlı, yeri varsa bahçeli, bahçesinde eski tip şemsiyeli cumbalı evler… Süslü kapılar ve pencereler bu semtin en güzel yanı. Sokaklarında yürümeye başladığınız an her gelende olduğu gibi en acilinden buraya taşınmak istiyorsunuz. Eh, haksız da sayılmazsınız.
İcadiye, Kuzguncuk’un ana caddesi. Yani, sahilden karşıya geçip, sağ köşedeki Dilim Pastanesi’nden yukarı doğru yürüyeceğiniz yer. Birçok kafenin, restoranın, kitapçı, galeri ve antikacının yeri bu cadde üzerinde ya da paralelinde. Bahar aylarında ve özellikle yaz mevsiminde Kuzguncuk en güzel halinde. Çünkü, İcadiye’nin sağını solunu kaplayan çok yeşilli dev ağaçlar bu caddenin en güzel süsü.
Nostaljik mimarisi ile her köşesi bir dizi platosunu andıran Kuzguncuk, en sevilen dizilerin de çekim merkezi olmuş. Kuzguncuk’un en çok ziyaret edilen yerlerinden biri Perihan Abla Sokağı. Bu sokağın köşesindeki Asude Kebap, Ekmek Teknesi tabelası ile dizinin mirasını sürdürüyor diyebiliriz.
Ah şu nostaljik İstanbul semtlerinin tarihi fırınları! Tarihi Kuzguncuk Fırını’nın her şeyi güzel ama en lezzetlisi muhtemelen şu meşhur Kuzguncuk Mantarı. Sadece fındık unu ve badem unu yapılan bu koca kurabiye, her gidişimizde aldığımız bir klasik.
Nail Kitabevi, Kuzguncuk’ta gezilecek yerler yazılarının olmazsa olmazı! İcadiye Caddesi’nde Asude’yi geçince sağ tarafta, şirin beyaz binasıyla sizi kucaklayan hem kitapçı hem kafe. Dışarıda üç beş masası var ama esas güzellik içeride. Dar ve uzun bir binadaki kitabevinin mümkün olan her yeri kitap raflarıyla dolu. Ortada boş kalan kısımlarda ise mini mini masalar yer alıyor. Tam da kafa dinlemelik, kahve içerken yeni hayaller kurmalık bir yer. Özellikle, üst katında binanın cumba kısmındaki geniş koltuğu erken saatte gidenler kaçırmasın.
Nail Kitabevi’nin sol çaprazında Bostan Cafe’yi göreceksiniz. Kafenin solundaki kapıdan gireceğiniz yer Kuzguncuk Bostanı. Pardon ama, siz hiç şehrin ortasında bir bostan gördünüz mü? Kuzguncuk’ta var! İlk tapusu Sultan Mehmed Reşat döneminden kalmış ve uzun yıllar zaten bostan olarak kullanılmış. En son Rum İspiro Şore’den çıkan tapu 77’de Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne geçmiş. Ancak, bostanın sahibi İspiro Şore’nin oğlu İlya’dan dolayı burası halen İlya’nın Bostanı olarak da anılıyormuş. Baya domates, biber, ıspanak dikilen, üstelik bu sebze ekimlerini mahallelinin, çocukların elleriyle yaptığı, Kuzguncuk’ta sık rastlayacağınız patili dostların da evi olmuş kocaman bir bahçe. Gidin gözlerinizle görün gerçekten. Mahalleli burayı bostan haliyle korumak için yıllardır hem hukuki hem de manevi açıdan büyük çaba sarf ediyor.
Kuzguncuk’un dini yapıları sahildeki Üryanizade Camii ile başlıyor. 1800’lerin sonlarına doğru II. Abdülhamit Dönemi’nde yaptırılan bu cami, köşk mimarisine benzeyen yapısıyla sahil yolunda sizi karşılıyor. İcadiye Caddesi üzerindeki Ayios Panteleimon Rum Kilisesi ve caddenin paralelindeki Beth Ya’akov Sinagogu ve yanındaki Ayios Yeorgios Rum Ortodoks Kilisesi, Kuzguncuk’un gayrimüslim tarihinin hatıraları. Bu yapıların haricinde, Boğaz hizasındaki Büyük Ermeni Kilisesi ve Kuzguncuk Camii de Kuzguncuk’un herkesi kucakladığının birer kanıtı gibi.
Üsküdar’dan Kuzguncuk’a yürüyerek gelenler Paşalimanın’da, sahil kıyısında ışıldayan Fethi Ahmet Paşa Yalısı’nı görecek. 1840 yılında inşa edilen yalıyı özenle dekore eden Fethi Ahmet Paşa’nın ardından Sultan Abdülmecit yalının içini öyle beğenmiş ki Beşiktaş’taki Dolmabahçe Sarayı’nın dekorasyonunu da kendisinin yapmasını istemiş. Osmanlı mimarisini yansıtan ahşap yalı, Fethi Ahmet Paşa’nın ölümüyle önce damadı Sait Paşa’nın torunu Şevket Mocan’a, sonrasında da onun kızlarına kalmış. Günümüzde ise korusuyla birlikte İBB Fethipaşa Sosyal Tesisleri olarak hizmet veriyor.
''Kuzguncuk’ta oturuyorum, martılarla aynı katta'' diyen Şair Can Yücel’e de ilham veren bu eski semtin en çok da kahvaltıyla anıldığı bir namı var. Çınaraltı Kafe ünlü şairin bir zamanlar müdavim olduğu mekan. Çayınızı yudumlarken şiir tadında deniz manzarası eşliğinde mütevazi bir kahvaltı yapabilirsiniz. Ama mükellef bir balık sofrası isterseniz boğaz hattında oldukça tanınan İsmet Baba’dan da şöyle deniz manzaralı bir masa rezerve ettirebilirsiniz. Semtin sokaklarında karşınıza çıkacak butik ev yemekleri dükkanlarında menü her gün yenileniyor ve zeytinyağlı konusunda da bolca alternatif sunuluyor. Kahvesiz yapamam derseniz közde Türk kahvesinden yeni nesil tatlara bir yolculuğa da çıkabilirsiniz. Mekanlar sadece lezzetleriyle değil, mütevazi konforlarıyla da fark yaratıyor. Geleneksel ve hiç bozmayan tatlarda ise adres Tarihi Kuzguncuk Fırını ve buradan fırına has lezzetli kurabiyeler alabilirsiniz.
{search:kuzguncuk-otelleri,Kuzguncuk Otelleri}