{ad:0}
Ağırlıklı olarak Nevşehir'in ilçelerini kapsayan Kapadokya bölgesi, doğal oluşumlar ve yeryüzü şekilleri ile ünlüdür. Bu şekiller ortalama 60 milyon yıl önce aktif volkanik dağlar olan Erciyes Dağı'ndan, Hasandağ'ından ve Güllüdağ'dan püsküren lavların ve küllerin birikmesi sonucu oluşmuştur. Oluşumlar, volkanik dağlar patladıkça yumuşak bir tüf tabakası oluşturan küllerin üzerini zamanla sert bazalttan oluşan lavların kaplamasıyla başlamıştır. Doğal süreçlerin de etkisiyle iyice sertleşip çatlayan bazalt tabaka, yağmur, rüzgar, sel suları gibi doğa olaylarının etkisi ve karasal iklimin bir sonucu olan anlık sıcak hava ve soğuk hava değişimleri ile bugünkü şapkalı peri bacası görünümlü kayaların oluşmuştur.
Böylesine farklı ve masalsı bir coğrafyaya sahip Ürgüp'e bağlı Karain Köyü'nün hikayesi ise yaklaşık 40 yıl öncesine dayanıyor. Peri bacası olarak adlandırılan oluşumlarla dip dibe bir yaşamın sürdüğü Karain Köyü'nün, ne daracık sokaklarında koşuşturan çocuklarının sesi ne de hayvanlarını güden çobanlarının ıslıkları artık duyulmaz olmuş.
18 - 21 Mayıs tarihleri arasında sponsorlarından biri olduğumuz Cappadox festivalinde Kapadokya bölgesinde keşif yaparken tamamen tesadüf eseri rastladığımız bu köyün güzelliği ilgimizi çekti. Tam ne kadar da hoş bir köy derken buranın terk edilmiş bir yer olduğunu fark ettik. Ana yolundan günde sadece birkaç aracın geçtiği köyü, bir taraftan gezmeye bir taraftan da neden terk edildiğini sizler için araştırmaya başladık.
Peri bacaları, yemyeşil doğası ve pınarları ile Karain Köyü, bir zamanlar Ürgüp'ün en kalabalık ve gözbebeği olarak nitelendirilen köylerinden sadece birisiymiş. Köy evlerinin hemen üzerinde bir film dekoru gibi yükselen peri bacaları, kaya evleri, bol suyu ve bolca üzüm yetiştirilen verimli toprakları ile Karain yıllar önce yaşamın ve üretimin tüm hızıyla devam ettiği bir yermiş. Türkiye'de ilk köy kütüphanelerinden birine, çiftçilere hizmet veren Tarım Kredi Kooperatifi'ne, sağlık ocağına ve PTT şubesine sahipmiş. Ki bu binalar ve binaların tabelalarını halen sokaklarında gezerken görmeniz mümkün. Bölgede keşif yaparken rastladığımız ve çocukluğu burada geçmiş olan Ali Bey bize geçmişinin ne kadar eskiye dayandığını bilmediğini ancak en az 250 yaşındaki evini gezmemiz için kapılarını açtı. Adımımızı attığımız andan itibaren buram buram tarih kokan evde 50 yıl önce yapılan betonarme 2 oda dışında kalan tüm odalar en orijinal haliyle kalmış ve bundan 20 yıl öncesine kadar da kullanılıyormuş. Orijinalliğini koruyan bu mağara odalar arasında mutfak, hayvanların kaldığı ahır ve yiyeceklerin depolandığı kileri sayabiliriz. Dışarıdaki hava sıcaklığı kaç derece olursa olsun, tüm bu mağara odaların sıcaklığı hep 15 - 16 derece ve nemsiz.
Daha sonra köy hakkında sohbet etmeye başladığımız Ali Bey bizlere köyün neden terk edildiğini anlatmaya başladı. 1970'lere kadar köy, çevre köylerin hepsinin merkezi konumundaymış. Gün içinde civar köylerden buraya gezmeye ve işlerini halletmeye gelenler olurmuş. Hayat normal bir şekilde akmaya devam ederken bir anda artan kanser vakalarına rastlanmaya başlanmış. Hatta neredeyse köy nüfusunun yarısının yakalandığı bu amansız hastalık ani ölümlerle sonuçlanmaya başlamış. 1970'li yıllarda köyde görev yapan öğretmenlerin bu durumu Ankara Hacettepe Üniversitesi’nden görev yapan bir doktora anlatmasıyla köyde bilimsel araştırmalar başlamış.
Bilim insanları tarafından yapılan araştırmaların sonucu ise oldukça ilginç. Halkın kanser hastalığına yakalanmasının en büyük sebebi bölgedeki toprakmış. Bu köydeki toprakta; evlerin yapımında, zemininde, duvarlarında kullanılan ve volkanik küllerden oluşan kayaların içindeki mineraller neden oluyormuş. Köydeki topraklarda farklı isimlerle bilinen ve doğal silikat minerali olan asbest maddesine rastlanmış. Bu maddenin etkisiyle görülen ölümlerin nedeni; akciğer zarında görülen bir kanser türü olan 'Mezotelyoma' olduğu tespit edilmiş. Ali Bey bize öyle bir şey daha anlattı ki vakaların nasıl bu kadar artmış olduğunu anladık. Ali Bey'in dediğine göre köyde yeni doğan çocuklar buranın toprağı ile kundaklanırmış.
Karain'de görülen kanser hastalığının nedeninin anlaşılmasının ardından TBMM'de oluşturulan Kanser Araştırma Komisyonu'nun da meclise sunduğu raporlar doğrultusunda köyün taşınmasına karar verilmiş. Bunun üzerine köy halkı ya büyük kentlere ya da yurt dışına göç etmeye başlamış. Hatta, 40 yılda yaklaşık 400 kişinin hayatını kaybettiğini söyleyen Ali Bey, daha araştırmaların başlamadığı yıllarda yaklaşık 900 kişi olan köy nüfusunun, günümüzde 100 kişiye kadar düştüğünün de altını çizdi. Son olarak da aldığı bir duyuma göre; Karain'in üzerini toprakla örtüp ağaçlandırılma çalışmalarının yapılması düşünülüyormuş.
{product:45059}{search:urgup-otelleri,Ürgüp Otelleri}