Kastamonu tarih boyunca görmüş geçirmişliğinden kalan izleri, parmak yedirten lezzetleri ve yemyeşil dağları tepeleriyle Karadeniz'in itibarı yüksek kentlerinden biri. Doğal yapısı gereği Küre Dağları’na çıkan ve yüzüne saf oksijen çarpan birçok gezgini de oldukça şaşırtan bir şehir. Kastamonu ile henüz tanışmadıysanız ve sunduğu güzellikler görenleri neden bu denli şaşırtıyor merak ediyorsanız sizi önce kanyonlara alalım. Ardından birbirinden harika diğer doğal güzelliklere!
{ad:0}12 km uzunluğundaki bu kanyon dünyanın en derin ikinci kanyonu ve biraz da korkutucu. Çünkü aşağı baktığınızda başınız dönebiliyor, rüzgârı biraz sallayabiliyor, ya düşersem diye evham yaptığınız bile oluyor. Kanyonun 800 – 1200 metrelik sarp duvarlarla çevrelendiği öyle yerler var ki, buralara hiç güneş ışığı girmiyor ve deli şelaleler girdaplar yüzünden tabii insanlar da giremiyor. Teçhizatlı profesyonel bir sporcu olsanız ve ben geçerim diye inatlaşsanız da bu kanyon oldukça fevri, öyle kolay geçit vermiyor.
Kanyona sabah giderseniz derinleri bulutla dolmuş bir sisler ülkesiyle karşılaşıyor ve sanki Artvin yaylalarına ışınlanıyorsunuz. Sonra gökyüzü yeniden ışıyor ve gökyüzünün canlı maviliğiyle selamlaşıyorsunuz. Yol üzerindeki yabancı mantarlar, anıt ağaçlar, yeşil bitki örtüsü ve mis gibi doğa parfümü ruhunuza terapi yaparken, en iyi görüş noktasına da Bakacak Tepesi’ne giderek ulaşıyorsunuz. Ama şunu da belirtelim ki kanyonda uzunlamasına yürümek isterseniz profesyonel tur rehberleriyle hareket etmeniz gerekiyor.
Oluşumunda Devrekani Çayı’nın büyük rol oynadığı Valla Kanyonu Cide ve Pınarbaşı ilçeleri arasında uzanıyor. Kanyona giriş Pınarbaşı ilçesine 25 km mesafedeki Muratbaşı Köyü’nün Kanlıçay bölgesinden yapılıyor ve ücretsiz. Aracınızı park edip yaklaşık 1,5 km yürüdükten sonra ahşaptan ve 3 burgulu kattan oluşan gözlem kulesine ulaşıyorsunuz. Bu kulenin tam da Instagram’lık bir fon olduğunu da söylemeden geçmeyelim.
{search:pinarbasi-otelleri,Pınarbaşı Otelleri}
Kastamonu’dan Bartın’a kadar uzanan Küre Dağları Milli Parkı’nın hazinelerinden biri de Horma Kanyonu. Burası Valla Kanyonu gibi gezerken dolaşırken yüksek risk içeren bir yer değil; 4 km uzunluğundaki kanyonun yaklaşık 3 km’sini kayalara tutunmuş ahşap yürüyüş platformlarından geçerek gezebiliyorsunuz. Altınızda ise sizi bazen nazlı, bazen coşkulu bir edayla karşılayan Zara Çayı akıyor. Bu ahşap patikalar "Kuyu" ve "Kazan" adıyla anılan kanyonun en girdaplı yerlerini tam üzerinde durup seyretme imkanı da sağlıyor.
Horma Kanyonu, Pınarbaşı ilçesi sınırlarında başlıyor. Dik duvarlarını saran sarmaşıklar ve ağaçlık yapısı, hele de kuzey girişine yakın göreceğiniz Ilıca Şelalesi burayı ürperten bir kanyon olmaktan çıkarıp gizli bir cennet havasına sokuyor. İsterseniz aralara serpilmiş tahta masalarda oturup bu muhteşem doğa portresini izleyebiliyor, 10 metre yüksekten akan şelalenin göletine girebiliyorsunuz. Horma Kanyonu’nda yürümek için ekipmanlı bir sporcu olmanız gerekmiyor, kanyon parkuru herkesin yürümesi için uygun bir platform.
Küre Dağları’nın eteklerinden doğan Devrekani Çayı’nın kanyonlar arasından kıvrılarak Karadeniz’e kadar süren uzun yolculuğunun güzergahlarından biri de Çatak Kanyonu. Bu kanyon aslında Çatak 1 ve Çatak 2 olarak da adlandırılıyor. Çatak 1 Azdavay’ın çıkışındaki Karyatağı, Karakuş ve Kurtgirmez Dağları’nın arasındaki kanyon ve Devrekani Çayı burada coştukça coşuyor. Bu yüzden de 6 km’lik bu geçit vermez kanyona profesyonel ve teçhizatlı sporcular dışında pek kimse giremiyor.
3 km’lik Çatak 2 Kanyonu ise Çatak 1’in bittiği yerde, Nalbant Köyü girişinde başlıyor. Sonra gittikçe genişliyor ve Pınarbaşı ilçesinin Gültepe Köyü’nde son buluyor. Gezginlerin "müthiş bir oluşum" olarak tanımladığı Çatak Kanyonu’nun güzelliğini en iyi görebileceğiniz yer, belediyenin yerden 900 metre yükseğe kurduğu cam teras. Muhtemelen aklınızdan geçen ilk düşünce "ya kırılırsa" olup ilk adımlarda biraz ürpertse de sonra sonra ilerilere gidiyor ve hatta uzun süre aşağıyı seyrediyorsunuz. Derinliği 400 ila 800 metreyi bulan bu kanyonda çok hızlı bir yaban hayatı da var. Ayılar, ceylanlar, kartallar, tilkiler ve nice canlı için burası mutlu bir yaşam merkezi.
Endamlı Çatal Kanyonu yanında Azdavay’ın güzelliklerinden biri de kadınların yöresel kıyafetleri ve siz bir seyir noktası ararken bu kıyafetlerle donanmış yöre kadınlarıyla bol bol karşılaşıyorsunuz yollarda. Gökkuşağının renklerini üzerlerinde taşıyan yöre insanlarıyla selamlaşmak ve fotoğraf çektirmek de Kastamonu kanyon hikayelerinin bir parçası aslında.
Malyas Kanyonu'na Cide-Bartın güzergâhı üzerinde bulunan Kumluca Mahallesi’nden gidilebilir. Cide merkeze yaklaşık 25 km mesafde bulunan Malyas, yaklaşık 4 km uzunluğundadır. Yaz aylarında sıklıkla tercih edilen Malyas Kanyonu çevresinde yürüyüş alanları ve piknik yerleri mevcuttur. Bu özelliği sayesinde fotoğrafçılar ve doğa tutkunlarının da sevdiği adreslerden biridir.
Güneydoğu-kuzeybatı istikametinde adeta kayalık bir boğaz yaratan kanyonuna araçla gidilebilir. Fakat yol toprak ve taştan oluşuyor. Gökçeler Köyü tabelasını takip ederek gideceğiniz yolda sizi yemyeşil bir orman ve içine adeta serpiştirilen evler karşılıyor.
{search:cide-otelleri,Cide Otelleri}
Ilıca, Kastamonu Pınarbaşı’na 12 kilometre uzaklıkta Ilıca Köyü sınırlarındadır. 15 metre yükseklikten dökülen şelale, suyun döküldüğü yerde oluşan doğal havuzu ile de dikkat çekiyor. Ayrıca bölgenin çeşitli bitki örtüleri ile kaplanmış olması da çevreye son derece egzotik bir hava katıyor. Ilıca Şelalesi, kentin doğa turizmi açısından en popüler noktalarından biri.
Gideros Koyu'ne hem deniz hem de kara yolu ile ulaşabilirsiniz. Cide'ye 12 km uzaklıkta bulunan koy, bir Karadeniz harikası. Birçok doğal güzelliğe sahip bölge, farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmasına rağmen, henüz yeterince arkeolojik çalışmaya konu olmadı. Bu yönüyle hâlâ daha gizemini koruyor. Yapısal özelliklerine bakıldığında ise koyun denize açılan ağzı 130 metre, koyun çapı ise 514 metre genişliğindedir.
Şimşir, kestane, kayın, meşe ve çam ağaçları ile örtülü çevresi sayesinde de Gideros, Kastamonu'nun nadide bir doğa harikası noktası. Dahası burada yapılan araştırmalar bölgede Orta Kalkolitik'e ait çanak çömlek parçaları olduğunu da göstermektedir. Koyun eski dönemlerde korsanlardan saklanmak ve korunmak için de kullanıldığı bilinir.
Ilgaz Dağı Milli Parkı, Çankırı ve Kastamonu illeri sınırları içinde yer alır. Zengin flora ve faunası ile beraber dikkat çeken park, 51 familyaya ait 234 tür ve türaltı seviyede taksona sahiptir. Ayrıca boz ayı, yaban domuzu, kızıl geyik, yabani tavşan, küçük orman kartalı, böcek türleri gibi hayvanlar ile de Ilgaz Dağı, zengin faunasını konuşturur.
Park, kültürel değerler açısından da zengindir. Kurtuluş Savaşı sırasında, 1921 yılında, Ilgaz Dağı Derbent Karakolu'nda görev yaparken şehit düşen 5 jandarma erinin anısına 1957 yılında bir abide dikilmiştir. Ayrıca park içerisinde 1990 yıllarından bu yana kış turizmi faaliyetleri yürütülümekte. Kayaktan doğa yürüyüşüne, çadır kampından botanik gezisine kadar pek çok aktiviteye imkân tanır.
Dilerseniz, Kastamonu Trekking Rotalarını da keşfedebilirsiniz.
{search:kastamonu-otelleri,Kastamonu Otelleri}