Her köşesinde simgesel bir yapı ya da arkeolojik bir alana rastlayabileceğiniz Mardin kısacık bir turla özetlenecek bir şehir değil. Ezan sesleriyle çan seslerinin birbirine karıştığı bu şehir farklı dinlerden birçok insanın da ortak vatanı.
{ad:0}Mardin denilince ilk akla gelen yapılardan olan Ulu Cami, bu taştan şehrin en eski camisi. Bazı kaynaklar ona Cami-i kebir de diyor. Ve dışardan bakıldığında pek de anlaşılmayan tarih yaşı, içinde yüzyılların görmüş geçirmişliğini barındırıyor. Duvarları arasında kaç milyon insan ellerini semaya açmış, ne niyetler dilenmiş ve nelere gözyaşı akmış bilmesek de, adı gibi ulu olduğu aşikar caminin geçmişinde kısa bir tur atmaya ne dersiniz? Yazımıza geçmeden önce Mardin Gezilecek Yerler’i merak ediyorsanız bu yazımızı okumanızı tavsiye ederiz.
Ulu Cami’nin ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmiyor. Ama 16 değişik kitabe arasında, minaresinin kaidesindeki bir yazıt 1176 yılında Diyarbekir Meliki II. Kutbüddin İlgazi dönemini işaret ederken, avludaki kitabe ise 1186’da Artuklu Hüsameddin Yavlak Arslan’ın ismini veriyor. Diğer 14 kitabede ise sadece onarımlardan bahsediliyor. Mimari özellikleri yapının 12. Yüzyıl Artuklu döneminden kaldığını düşündürse de, bazı Süryani yazarlar aslında kilise olarak yapıldığını, sonradan da camiye çevrildiğini söylüyor.
Artuklu döneminde çok kullanılan enine genişleyen cami planına uygun yapılmış yapı, döneminin de en önemli tasarımlarından biri sayılıyor. Cami tam olarak 58 x 18 metrelik bir alana yayılıyor. Tıpkı diğer Mardin yapıları gibi kesme taştan örülmüş cami, planıyla da sonradan yapılanlar için örnek model oluşturmuş. Caminin kubbesindeki dıştan yivleme tekniği de ilk kez burada kullanılmış ve yavaş yavaş gelenekselleşmiş. {product:918}
Ulu Cami’nin dikdörtgen formdaki avlusu yüksek duvarlarla çevrelenmiş olup, biri batıda diğeri doğuda olan basık kemerli ve sade tarzdaki iki kapısından giriş yapılabiliyor. İlk yapıldığında iki katlı olduğu sanılan avluyu çevreleyen yapılar ise farklı farklı zamanlarda eklenmiş. Caminin minberi 14. Yüzyılda Artuklu Davud döneminde kündekari denilen bir teknikle hiç çivi çakılmadan yapılmış ve malzeme olarak da masif ağaç kullanılmış. Camiye avludan 4 kapıyla girilebiliyor ve bu kapıların iki tarafındaki bitkisel ve geometrik süslemeler de oldukça dikkat çekiyor.
Dilimli bir kubbeye sahip Mardin Ulu Cami aslında iki minareli olarak yapılmış ama günümüze yüksek silindirik formdaki tek minaresiyle gelebilmiş. Batıda konumlanan diğer minare 15. Yüzyılda Mardin’i almayı kafasına takan, fakat her istilada hezimete uğrayan Timur tarafından yıkılmış. Ama başka söylentiler var ki bazısı depremle bazısı da düşen bir yıldırımla minarenin yıkıldığı yönünde. Sağlam kalan doğudaki minare şehadet (işaret) parmağı formunda yapılmış ve üzerine kabartma hat yazısıyla ‘la ilahe illallah’ ile müjdelenmiş on sahabenin adı yazılmış. Ve tabii ki bugüne gelene kadar da birtakım onarımlar geçirmiş. Caminin iki minareli olması onu Kızıltepe Ulu Cami ile birlikte Anadolu’nun en eski çifte minareli camileri arasına da sokuyor.
Eski dönemlerde Anadolu’da birçok cami yapılmış olsa da bunların çoğu mescit görevi görmüş ve cuma namazı kılınmamış. Cuma namazının kılınacağı camide minber olması şartı aranırmış ki, hutbede hükmeden hükümdarın adı okunabilsin. Mardin Ulu Cami minberli olduğu için o dönemin Sultanahmet ya da Selimiye’si gibi… Döneminde ayrı bir önem verilen cami bu yüzden merkez alınmış ve kent dokusu ona göre şekillendirilmiş. {product:47249}
Bu caminin minaresinin şahsına münhasır bir özelliği var ki başka hiçbir yapıda aynısıyla karşılaşmıyorsunuz. Damla şeklindeki süslemeler ustaların mı, yoksa onları yönlendiren bir mimarın mı içinden gelenleri yansıtıyor bilinmese de bir anlam taşıdığı kesin. Ama bu şekli en çok da Süryanilerin kullandığı biliniyor.
Elbette ki burası da mescit dışındaki her cami gibi cemaatle ibadet yapmak için inşa edilmiş. Ama dinlerin kardeşçe yaşadığı ve kiminin çan, kiminin ise ezan sesiyle dua ettiği bu coğrafyaya yakışır şekilde hoşgörü timsali olarak da nam salmış. Şöyle ki; Mardin Ulu Cami’de Şafi ve Hanefilerin aynı anda ayrı ayrı saf tutabilecekleri iki ayrı bölüm var. Ve aslında İslamiyet’in dört büyük mezhebinin hepsine hitap ediyor. Zaten planı da bu yüzden enlemesine yapılmış ki saf tutan herkes imama eşit mesafede saf tutabilsin! {product:47253}
Bu arada caminin mimarı kim bilmesek de, minaresini bir Müslüman, bir Süryani ve bir de Ermeni usta birlikte yapmış. Minaredeki kufi harflerle yazılmış kelime-i tevhit’in yanında çanlardaki sekizgen şekiller Hristiyanlığın, güneş arması güneşe tapan Şemsilerin, damlalar da Süryanilerin kullandığı motifler.
Camide avlunun kuzeyine düşen köşede, eyvan içinde Artuklu’dan kalma bir çeşme bulunuyor. Ve bu çeşme de tıpkı kentin başka yapılarında karşılaştığımız gibi yaşamı simgeliyor. Su, kaynağından doğup önce çocukluğu ve sonra yetişkinliği yansıtan küçük havuzlara doluyor. Ölümü temsil eden son havuzdan sonra da yatağını bulup toprağa karışıyor. Yani bu çeşmenin suyu, insanoğlunun gelip geçiciliğini anlatan ve ömrü özetleyen bir derviş hikayesi gibi…
Zamana direnmek elbette kolay değil. Ulu Cami de tarihi boyunca birçok kez onarılmış. Selçuklular, Akkoyunlular, Memlük ve Osmanlılar onun yıkılmaması için ellerinden geleni yapmış. Caminin minaresinde bilinen en yakın restorasyon 1888 – 1889 yılları arasında olmuş. Bugünkü görünümünü ise 1967’deki onarımıyla kazanmış. 2005 – 2010 arasında cami komple bir onarım geçirmiş ve özgün kapıların birçoğu değiştirilmiş.
Cami ibadete açık ve hatta peygamber efendimizin Sakal-ı Şerif’i de burada sergileniyor. Yan birimler ise kuran kursu olarak hizmet veriyor. {product:5194}
Şehrin merkezinde, başınızı kaldırdığınızda leb-i derya bir kale manzarası göreceğiniz Zinciriye Medresesi’nin hemen altında konumlanıyor Ulu Camii. Arazi olarak meyilli bir konumda ve kentsel sit alanı içinde bulunuyor. Caminin bulunduğu mahalle de kendi ismini taşıyor. Çarşıdaki labirenti andıran sokakların sıkışık evleri arasında minaresiyle yerini işaret eden camiye merkezden yürüyerek gidebiliyorsunuz.
Eğer fotoğrafçıysanız cami minaresinin oldukça fotojenik bir duruşu olduğunu ve hangi açıdan bakarsanız bakın gülümseyerek poz verdiğini söylemeden geçmeyelim. Zaten camiyi görmeden önce minaresini görüyor ve yönünüzü de ona bakarak buluyorsunuz. Şehirde konaklayacaksanız ışıklandırılmış hali de oldukça etkileyici. Karşısındaki kafelerden de muhteşem siluetini izleyebiliyorsunuz.
Mardin otelleri seçkimizin yanı sıra, Mardin'deki bütün oteller arasından kendi seçiminizi yapmak isterseniz Mardin Otelleri listesi sizin için bir tık yakında! {product:19057}{search:mardin-otelleri,Mardin Otelleri}