İtalya'nın diğer şehirlerine kıyasla Rönesans izlerini daha az taşıyan, daha sanayileşmiş, keşfedilmesi birazcık daha zorunlu olan bu şehrin büyüsüne kapılınca favori şehrinize dönüşmesi an meselesi.
1 - Duomo Katedrali
{ad:0}
Şehrin merkezinde yer alan bu gotik katedralin yapımına 1386 yılında başlanmış, ancak 1905 senesinde tamamlanmış olup Avrupa’nın en büyük dördüncü katedarali olma unvanına sahiptir. Gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olan bu katedral 90 metre yüksekliğindendir ve ihtişamıyla Milano’nun göz bebeklerinden birisidir. Üzerindeki her heykel birbirinden farklı olup çatısında Hz. Meryem’in som altından heykeli bulunmaktadır. Söylentilere göre defalarca helikopterle çalınmaya çalışılmış bu heykeli Duomo’nun çatısına çıkarak yakından görmek mümkündür.
2 - Galleria Vittorio Emanuele
Milano’nun ilk alışveriş merkezi olarak adlandırılan bu pasaj Prada’nın ilk mağazasının açıldığı yer olarak da bilinmektedir. Duomo Meydanı'ndan ve ünlü La Sacala Tiyatrosu'nun meydanından girişi olan bu galeride Prada, Louis Vitton, Gucci gibi pek çok ünlü markanın yanı sıra kafelerde bulunmakta. Çatısı tamamen camdan kubbe şeklinde yapılmış bu yapının ortasında yerde bulunan boğa figüründe topuğunuzu üç kere çevirmenin şans getirdiğine inanılıyor.
3 - La Scala
Dünyanın en eski tiyatro binalarından olan bu yapı neoklasik tarzın örneklerinden biri olup kapılarını 1788’de açmıştır. Dış cephesinin aksine içinin epey gösterişli olduğunu söylemek mümkün. İmkan olursa gösteri izlemeye gidilmesi gereken yerlerden biri olduğunu belirtmek isterim. İçi kadar müzesinin de bayağı etkileyici olduğunu eklemeden geçemeyeceğim.
4 - Brera
Brera Bölgesi eski Milano olarak da nitelendirebileceğimiz, parke taşlı bir lokasyon olup yanyana sıralanmış olan restoranlarında İtalyan mutfağının doyurucu lezzetlerine ulaşmanız mümkündür. Gene bu bölgede yer alan “Amorino” isimli dondurmacı, dondurmaları çiçek şeklinde koymasıyla ünlü olup denemeye değer lezzetleriyle uğranması gereken bir durak.
5 - Navigli Milano
Leonardo Da Vinci tarafından ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla açılan bu iki kanal bugün hala kullanımda olup aynı zamanda Milano’nun en canlı yeridir. Naviglio Grande ve Naviglio Martesana adıyla ünlenen bu iki kanalda Büyük Navigli anlamına gelen Naviglio Grande kanal boyunca yan yana sıralanmış restoranları ve barlarıyla hem turistlerin hem yerlilerin vazgeçilmez uğrak noktalarından biridir. Aperitivo kültürünün hakim olduğu bu şehirde bir içki alıyorsunuz ve sadece içkinin ücretini ödeyerek restoranın kurmuş olduğu açık büfeden veya servis edilen yiyeceklerden sınırsız olarak yiyebiliyorsunuz. Genelde 18.30 gibi başlayan aperitivo 22.00 civarı sona eriyor.) Navigli en zengin büfelere en uygun fiyatlarla ulaşabileceğiniz bir nokta. Navigli Grande’nin sonunda yeni açılmış olan Mercato di Milano ise eski bir fabrikanın yerine kurulmuş olup açık havada “street food” konseptini isteyenlerle buluşturuyor.
6 - Darsena
Navigli'den kalkıp Duomo'ya doğru yürümeye karar verdiğinizde sizi Darsena isimli bir kanal daha karşılıyor. Navigli kanallarının buluşma noktası olan Darsena kanalı hem etrafındaki oturma yerleri hem de barlarıyla her kesimden insana hitap ediyor.
7 - Corso Porta Ticinese ve Colonne di San Lorenzo
Darsena’dan yukarı doğru yürümeye başladığınızda biraz daha alternatif dükkanların olduğu Porta Ticinese’ye varıyorsunuz. Kesinlikle yürünmesi gereken bir cadde. Buradan düz devam ettiğinizde Colonne olarak bilinen bölgeye geliyorsunuz. Colonne diye anılan yer aslında bünyesinde iki restoran, dört bar ve bir kilise bulunduran bir meydancık. Colonne diye anılmasının sebebi ise meydanda bulunan ve 2. yy’dan kalma olan kolonlar. Muhtemelen eski bir pagan tapınağından alınmış olan kolonların oraya konmasının sebebi ise orada yer alan Basilica di San Lorenzo’yu korumak. Milano’daki en eski Katolik kiliselerinden biri olan bu yapının yapım tarihi ise 4. yy olarak kayıtlara geçmiş. Colonne’nin diğer enteresan bir özelliği ise buranın gençlerin takıldığı yer olması. Tüm İtalyan gençliği ellerinde içkileriyle akşam üzerinden itibaren buraya gelerek yerde oturarak bar konseptine yeni bir boyut getirmişler.
8 - Via Monte Napoleone
Neoklasik tarzda binaların yer aldığı bu caddenin Milano’nun moda şehri olarak anılmasındaki yeri yadsınamaz. Tamamen lüks markaların bulunduğu bu cadde Napolyon zamanında aristokratlara ev sahipliği yapıyormuş. Akla gelebilecek her türlü lüks mağazanın bulunduğu bu cadde aynı zamanda “fashion event”lere de ev sahipliği yapmasıyla ünlü.
9 - Corso Como ve Via Moscova
Milano’nun kuzeyinde yer alan bu şık bölge hem mağazaları hem de restoranlarıyla fazlasıyla meşhur. Bölgenin en ünlü mağaza ve restoranı ise Corso Como. Küçük bir girişi olan bu yer sizi bol yeşillikli bir avluyla selamlıyor. Avlusunda yer alan restoranında kahvenizi yudumlarken mağazasını gezip en üst katında yer alan galerisine göz atabilirsiniz. Eğer Eataly lezzetlerini seviyorsanız buradaki Eataly’e de bir göz atabilirsiniz. Corso Como’nun devamında yer alan Via Moscova restoranları ve barlarıyla ünlü bir cadde. Caddenin bir kısmı eğlence merkezi olarak bilinirken diğer kısmı ise finans merkezi olarak biliniyor.
10 - Castello Sforzesco
15. yy’da Milano dükü Francesco Sforza tarafından, 14. yydan kalma kalenin surları üzerine inşa edilen şatodur. 4 ana girişi bulunan şato bugün içinde Antik Çağ Sanatları Müzesi, Müzik Aletleri Müzesi ve Resim Galerisi gibi bölümlerde sergilenen çeşitli sanat koleksiyonlarını barındırmaktadır. Michelangelo'nun yarım kalan son yapıtı "Rondanini Pietàsı" da buradadır.
11 - Zona Tortona
Eskiden sanayi bölgesi olarak bilinen bu bölge kentsel dönüşüm projesiyle artık bir “design” bölgesi. Adım başı galeriler, design shoplar olan bu bölgedeki en hareketli iki sokak Via Savona ve Via Tortona. Bu bölgedeyken uğranması gereken bir durak ise “Design Library”. Eğer bu konuların meraklısı iseniz çeşitli kitaplar ve leziz İtalyan kahveleri ile tam aradığınız yeri bulmuş olabilirsiniz. Değişik bir sergi içinse sürekli değişen koleksiyonları ile Super Studio Group ve Mudec güzel alternatifler oluşturabilir.