Mezopotamya Ovası’nın eşsiz silueti, sarı duvarların arkasına gizlenmiş saraydan hallice evleri, havada takla atan güvercinleri, sokakları temizleyen kadrolu merkepleri ve nice nice farklılıklarıyla başka şehirlerden azade, coşkulu bir şark masalı Mardin. Medeniyetlerin doğuşunu simgeleyen antik kentler ve o medeniyetleri yeşertip yücelten yapılarla bezeli şehir tıpkı bir açık hava müzesi gibi. Mardin’i gezerken izleyeceğiniz kalabalık rotada ise medreselerin ayrı bir yeri var. Mardin Gezilecek Yerler arasında mutlaka ziyaret edilmesi gereken, Mardin’i ''Mardin'' yapan Medreselerden bu yazımızda bahsedeceğiz.
{facility:0}Çoğu kişi medreseleri bir ibadethane olarak tanıyıp bilse de, Arapça bir kelime olan medresenin anlamı ‘okul’. Fıkıh (İslam hukuku), hadis, tefsir, Arapça gibi konuların yanında matematik, tıp ve astronominin de öğretildiği bu eski zaman okulları şimdilerin üniversitelerine denk geliyor. Medreselerin 1924’de kapatılmasının sebebi de zaten devlet üniversitelerinin kurulması oluyor. Eski zamanlarda Anadolu’da eğitime verilen önemi simgeleyen medreseler Mardin’de sizi bir kültür şöleniyle karşılıyor. Hele bir de tarihini bilerek geziyorsanız derin bir felsefenin içine dalabiliyor, taş duvarları arasında müderris peşine takılıp giden mahcup bir öğrenciye dönüşebiliyorsunuz. Mardin’in tarihine damga vuran ve yaşadığı çağa çok şey katmış olan bu medreselerde kısa bir tur atmaya ne dersiniz?
{ad:0}1385 yılında ismi oldukça uzun okunup akılda zor kalan Artuklu Sultanı Melik Necmeddin İsa Bin Muzaffer Davut Bin El Melik Salih (biz kısaca Sultan İsa diyelim) tarafından yaptırılan bu medresenin ilk dikkat çeken yeri girişte göreceğiniz kufi, madalyon ve bitkisel şekillerdeki taş işlemeler. Yapılış tarihinin bu kadar net bilinmesinin sebebi ise içinde o devirden kalan birçok kitabenin olması. Şehrin merkezinde Ulu Camii’ye çok yakın Medrese Mahallesi’nde bulunan yapı rasathane olarak da kullanıldığı için ovaya hakim yüksek bir tepede kurulmuş. Yapının içinde bulunan uzun ve silindir taş rasathanenin icatlarından olsa gerek, bugüne kadar hiç kıpırdamasa da deprem olduğunda dönüyormuş. Ayrıca caminin iç kısmında ışık tutulduğunda parlayan taşlar ve içerde okunan ezanın mikrofonsuz dahi olsa geniş bir alana yayılmasını sağlayan akustik de döneminin tasarım harikasıymış desek yalan olmaz. {product:27460}
Medrese, çağdaşı diğer yapıların tersine avlu çevresinde dizilen yapı planından uzaklaşıp tüm mekanlarıyla dışarıya doğru geniş bir alana yayılmış. Çok uzaktan baktığınızda bile dilimli kubbeleriyle diğer yapılardan ayırabileceğiniz yapı iki katlı, iki avlulu olup cami, Sultan İsa’nın türbesi ve etrafındaki eklentilerle büyük bir kompleks olarak düzenlenmiş. Günümüzde bir süre Mardin Müzesi olarak da kullanılan medrese 14. Yüzyılda Timur’la savaşan Melik İsa’nın hapsedildiği yer olarak da biliniyor. Mardin’deki birçok tarihi noktada karşılaşacağınız doğum yetişkinlik – ölümü simgeleyen tasavvufi çeşme Zinciriye Medresesi’nde de var. Ve eğer medreseye gece giderseniz gölgesi havuza düşen yıldızları da görebilirsiniz.
Mardin’in en büyük yapılarından biri olan Kasımiye Medresesi’nin yapımına Artuklular döneminde Zinciriye Medresesi’yle eş zamanlı olarak başlanmış. Fakat Timur’un istilası gibi büyük sorunlar nedeniyle yarım kalan inşaat Akkoyunlu hükümdarı Cihangiroğlu Kasım zamanında (1457-1502) tamamlanmış. Mardin’in güneybatısındaki bir tepede zeytin ağaçları arasında konumlanan medrese şehirdeki tüm yapılar gibi sarı kalker taşından yapılmış ve muhteşem bir taş işçiliğiyle bezenmiş. İki katlı, tek avlulu ve avluyu çevreleyen yapılarıyla da aslında bir külliye olarak planlanmış. Dünyanın dört bir yanından gelen öğrencilere kucak açan medrese din – dil - ırk da ayırmamış, hatta herkes kendi dininde rahatça ibadet edebilsin diye 4 ayrı mescidi de varmış. 16. Yüzyılda Mardin’in en büyük bütçeli medresesi olarak da bilinen yapı 1. Dünya Savaşı başladığında kapatılmış.
Kasımiye Medresesi’nin avlusundaki çeşme ve havuzun, yaşam döngüsünü simgeleyen derin bir anlamı var. Duvardaki küçük bir delikten incecik akan su doğumu, suyun toplandığı küçük havuzlar çocukluk ve yetişkinliği, Mezopotamya Ovası’na yayılıp gitmesi ise ebedi yaşamı temsil ediyor. Ama medresede hissedeceğiniz sadece çeşmenin tevekkülü değil, günümüze kadar gelen acı dolu hikayesi de yüreğinizi burkacak türden! Hikayeye göre Kasım Padişah başı kesilerek burada katletmiş. Padişahın kız kardeşi ağıtlar yakarak kanlı gömleği duvarın eyvanına sürmüş. Rivayete göre ne geçen yıllar ne de yağan yağmurlar izleri duvardan silememiş. Eminiz ki medreseyi ziyaret ettiğinizde siz de o duvara daha dikkatli bakacaksınız!
Mardin’in merkezindeki Gül Mahallesi’nde bulunan ve merdivenlerden inilerek ulaşılan bu medrese de Artuklular döneminden kalma bir eser. Sitti Radviyye Artuklu sultanlarından 2. Kutbettin İlgazi’nin annesi olup, medreseyi de bizzat kendisi yaptırmış. Yapıdaki kitabede adı ‘Hatuniye’ olarak geçen medresenin inşası muhtemelen 1177-1185 yılları arasında tamamlanmış. {product:18856}
İlk yapıldığı zaman Artuklu mimarisinin tüm ögelerini taşıyan ve iki katlı bir külliye olarak tasarlanan Hatuniye Medresesi ne yazık ki günümüze gelene kadar özgünlüğünü koruyamamış. Medresenin ana girişi zaman içinde kaybolmuş, bazı mekanların yapısı bozulmuş, bazılarına da balkon gibi eklentiler yapılıp karman çorban bir yapıya dönüşmüş. Ama içindeki yüzyıllık enerji ve huzur veren atmosferi hiç değişmemiş. Gittiğinizde güney duvarında sergilenen Hz. Muhammed’e (SAV) ait ayak izi ve Kutbettin İlgazi ile annesinin türbeleriyle karşılaşacağınız medresenin mihrabındaki taş süslemelere de ayrıca dikkat etmenizi öneririz.
Mardin merkezde içinde bulunduğu mahalleye de adını veren Şehidiye Medresesi’nin bir diğer adı ‘Semanın Medresesi’. Ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmeyen medrese, girişindeki vakfiyeye göre 1239 – 1260 arasında Necmeddin Gazi, Katip Ferdi’den kalan kaynaklara göre ise 1201 – 1239 arasında Artuk Aslan zamanında yapılmış. Maalesef bu uzun zaman yolculuğu Şehidiye Medresesi’ni de yıpratmış ve günümüze gelene kadar özgünlüğünü kaybetmiş. Medresenin halen ibadete açık camisinin minareleri ise Ermeni bir mimar tarafından 1916 yılında yapılmış. Cami mihrabının solundaki duvarda Hz. Muhammed’in (SAV) Sakal-ı Şerif’ini de görebiliyorsunuz. Sokak seviyesinden daha aşağıda bulunan ve derin nişli bir girişten ulaşılan medresenin kapısındaki bezemeler ve iç mekanlara dağılmış taş işçiliği bizce görülmeye değer!
Kitabesi olmayan bu medresenin yapıldığı dönem hakkında bilgiyi yine Katip Ferdi vermiş. Tekke Mahallesi’nde bulunan bu yapı XIII. YüzyıI sonunda Hükümdar Melik Mansur’un Altınboğa adındaki veziri tarafından yaptırılmış. Planı net olarak bilinmeyen medresenin en sağlam kalan yeri çeşmesi olmuş. Mardin’deki tüm tarihi çeşmeler gibi tasavvufi bir anlam taşıyan bu çeşmenin olduğu yerin bir eyvan olduğu sanılıyor. Eyvanın güney kenarındaki süslemeli kapı ise bu medresenin zamanında oldukça büyük bir alan olduğunu işaret ediyor. Ziyaret etmek isterseniz beklentinizi yüksek tutmayın. Yapının içinde dolaşırken gözlerinizi kapadığınızda 700 yıl öncesine gidiyorsunuz fakat açtığınızda maalesef o günlerden bir iz yakalayamıyorsunuz.
Merkezde, Gül Mahallesi’nde bulunan Melik Mansur Medresesi bazı kaynaklarda Haliliye Medresesi olarak da geçiyor. Ama bu medresenin de kitabesi olmadığından yapıldığı tarih aralığı mimari özelliklerine göre XIII. Yüzyıl sonu olarak tahmin ediliyor. Planı belli olmayacak şekilde deforme olmuş yapının en sağlam kalan yeri güneydeki mescidi. En ilginç yönü ise içinde bulunan lahitleri…
Mardin’in merkezi, bir tarihi yapı üssü gibi. Marufiye Medresesi de merkezin Şar Mahallesi’nde ve adı Hacı Maruf olarak da biliniyor. Kitabesi olmayan ama XIII. Yüzyıla tarihlenen medreselerden olan bu yapının da ne yazık ki günümüze gelen net bir planı ya da bir hikayesi yok. Ama mermer mozaikleri ve tasavvufi çeşmesi hala yerinde duruyor. Planının hatları çok belli olmasa da Kasımiye ve Zinciriye medreseleriyle benzer özellikler taşıdığı ve iki katlı açık avlulu medreselere de örnek oluşturduğu düşünülüyor.
Mardin’de kitabesi olmadığı için yapılış tarihleri tahmine dayanan başka medreseler de var. Merkezde Tekke Mahallesi’nde bulunan Şah Sultan Medresesi (XV. Yüzyıl sonu), Sur Camii yakınlarındaki Savur Kapı Medresesi (XIII. Yüzyıl), Mardin Kalesi eteklerindeki Muzafferiye Medresesi (XIII – XV. Yüzyıl arası), Teker Mahallesi’ndeki Şah Sultan Hatun Medresesi (XVI. Yüzyıl), Kızıltepe’deki Harzem Taceddin Mesud Medresesi (XIII. Yüzyıl) bu medreselerden bazıları.
Lüks otel seçeneklerinden tarihe meydan okuyan konaklara kadar birçok konseptte hizmet veren tesiste konaklamanız mümkün. Kültürel ve tarihi yapısı ile göz kamaştıran şehri ziyarete geldiğinizde aradığınız konaklama seçeneğine kolayca ulaşmak isteyebilirsiniz. Neredekal.com'un otel listeleme sayfaları sayesinde aradığınız otele ulaşmak oldukça kolay. Hayalinizdeki konaklama deneyimi için Mardin Otelleri sayfamızı inceleyebilirsiniz. {search:mardin-otelleri,Mardin Otelleri}