Peribacaları deyince aklımıza direk Kapadokya geliyor. Kapadokya’da her yıl yurt içi ve yurt dışından büyük oranda turist çeken yerlerden biri olarak öne çıkıyor. Turistlerin çoğunluğu peribacalarını merak ediyor. Kapadokya’ya giden her 10 kişiden 8’i Peribacalarını görmeden ve orada muhteşem fotoğraflar çekmeden dönmüyor. Biz de bu yazımızda Kapadokya’yı halen görmemiş olan ya da önümüzdeki senelerde gitmeyi düşünenler için peribacalarını benzersiz kılan 10 özelliği ele alacağız. İsterseniz gelin başlayalım.
{ad:0}Peribacaları, Türkiye’nin Nevşehir ilinde yer alan Kapadokya bölgesinde bulunuyor. Kapadokya, İç Anadolu Bölgesi’nde yer alır ve Nevşehir, Ürgüp, Göreme, Avanos gibi ilçeleri kapsayan geniş bir alana yayılmıştır. Özellikle Göreme Milli Parkı, peribacalarının en yoğun ve en etkileyici şekilde görüldüğü yerlerden biridir.
Peribacalarına bakınca buranın dünyaya ait olmadığını düşünmekten kendimizi alıkoyamayız. Tüf konilerin metrelerce yükselip, o ip gibi ince boynun üstüne konan dev kaya parçaları! Nedir bu peribacalarının sırrı? Peribacaları nasıl oluştu?
Kapadokya bölgesinin jeolojik oluşumu Erciyes, Hasan, Melendiz, Göllüdağ ile daha birçok küçük volkanik dağların, Üst Miyosen çağda patlamaları ile başlamıştır. Bölgeye yayılan lavlar, göller, akarsular üzerinde 100-150 metreyi bulan değişik sertlikte tüf tabakasından oluşan yüksek bir plato meydana getirmişlerdir. Zamanla bu platonun, erozyonun etkisiyle inanılmaz derecede aşınması sonucu bugünkü vadiler ortaya çıkmış, peribacası adı verilen üzerinde daha sert ve geniş bir kaya tabakasının bulunduğu konik şekiller oluşmuştur.
Dünyanın birkaç bölgesinde de görülen Peribacaları, hiçbir yerde Kapadokya'da olduğu kadar yoğun bir şekilde bulunmamaktadır. Tabiatın bu cömertliğinden yararlanan insanoğlu ise, oyulmaya çok elverişli olan bu kalın kaya kütlesini oyarak, günün şartlarına göre evler, manastırlar, kiliseler ve yeraltı sığınakları yapmışlardır. Özellikle Hıristiyanlığın Anadolu'da yayılmaya başlamasıyla birlikte, Kapadokya'nın jeolojik yapısının verdiği bu avantajla manastır ve kilise sayısı binlerle ifade edilen sayıya ulaşmış ve Hıristiyan keşişlerin merkezi durumuna gelmiştir.
Peribacalarının ismi, Türk mitolojisinde ve halk inanışlarında yer alan “periler”den geliyor. Efsanelere göre, bu sıra dışı kaya oluşumlarının perilerin yaşadığı yerler olduğuna inanılırmış. Bu yüzden halk arasında “peribacası” olarak anılmaya başlanmıştır. Gerçekten de bu mistik ve büyüleyici yapılar, insanların onlara doğaüstü anlamlar yüklemelerine sebep olmuştur. Perilerin bu yapılarda yaşadığına dair söylentiler, yerli halkın tarih boyunca bu doğa harikalarına mistik bir anlam atfetmesine yol açmıştır.
Peribacaları, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Bu listeye alınmasının nedeni, sadece doğa harikası olan bu yapıların güzelliği değil elbette, aynı zamanda bölgedeki tarihsel ve kültürel zenginlikler. Peribacaları çevresinde yer alan mağaralar, oyma evler ve yer altı şehirleri, bölgenin tarih boyunca birçok medeniyet tarafından kullanıldığını gösteriyor. Hristiyanlığın ilk dönemlerinde burası, Roma İmparatorluğu’nun zulmünden kaçan Hristiyanlar için bir sığınak olmuştur. Bu mağaralar, aynı zamanda yerel halkın tarım, ticaret ve dini yaşamını sürdürdüğü merkezler haline gelmiştir. Kapadokya’nın doğası ve tarihî önemi, bu bölgenin korunmasını ve dünya çapında tanınmasını sağlamıştır. UNESCO’nun Dünya Mirası statüsü, Kapadokya’nın turistik önemini de artırmıştır. Bugün Kapadokya, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin ilgisini çekmeye devam ediyor ve peribacaları, hem doğal hem de kültürel mirasın en önemli örneklerinden biri olarak kabul ediliyor.
Üç güzeller iki büyük bir küçük peribacasının anne baba ve çocuktan oluşan çekirdek ailenin dizilimi şeklinde ifade edilerek ziyaretçilerine merhaba diyor. Görünümüyle Kapadokya’ya gelen kişilerde aşındırma şekliyle meydana gelen doğal oluşumdan ziyade samimi bir hava yaratması da peribacalarını benzersiz kılan 7 özellik arasında yerini alıyor. Üç Güzellerin birçok gezgine göre farklı efsaneleri mevcut. Kimileri için Üç Güzeller; büyükanne, büyükbaba, baba ve kucağında çocuğunu tutan hamile bir kadının taşa dönüşmüş bedenlerini ifade ediyor. Başkalarının dilinde de, buruk bir aşkın hezimetlerini vurguluyor. Bir söylentide de, insanların ve perilerin dostluğuyla birlikte kavuşamayan âşıkların hikâyesi anlatılıyor. Tüm bu efsanelerde Üç Güzelleri özel kılarak, gezginlerde burayı görme isteği uyandırıyor. Üç Güzelleri görüp inceledikten sonra da her gezgin kendi kafasında bir efsane yaratıp ona inanabiliyor.
Kapadokya’da şapkalı peribacaları en güzel ve en önemli doğal güzellikler olarak dikkat çekiyor. Şapkalı diye anılmaları da orayı benzersiz kılan özelliklerden biri. Her mevsim milyonlarca turist buraya geliyor. Üzerlerindeki şapkanın dış koşullar sonucu düşmesi sebebiyle şapkalı özelliklerini yitirseler de, görünümleri son derece ilgi görüyor. Kapadokya’ya geldiğinizde, şapkalı peribacalarının uzaktan bir panaromasını fotoğraflamanızı ve gezi anılarınıza eklemenizi tavsiye ediyoruz. Kapadokya’nın simgesi haline gelen Üç Güzellerin de şapkalı peribacalarının ta kendisi olduğunu söyleyebiliriz.
Kapadokya, Hristiyanlık tarihinin erken dönemlerinde önemli bir merkez olarak öne çıkmıştır. Roma İmparatorluğu’nun Hristiyanlara yönelik baskılarından kaçan ilk Hristiyanlar, Kapadokya’nın derin vadilerinde ve peribacalarının içinde saklanmışlardır. Burada yer altı şehirleri, kiliseler ve manastırlar inşa etmişlerdir. Göreme Açık Hava Müzesi gibi bölgelerde, kaya içine oyulmuş ve fresklerle süslenmiş kiliseler hala görülebiliyor. Aziz Basil ve Aziz Gregory gibi önemli Hristiyan liderler, bu bölgede faaliyet göstermiştir. Kapadokya, Hristiyanlık tarihinde dini eğitim ve ibadet merkezi olarak da önemli bir rol oynamıştır.
Peribacaları sadece doğanın oluşturduğu güzellikler değil, aynı zamanda insanlara uzun yıllar boyunca ev sahipliği yapmış yapılar olmuştur. Özellikle Roma döneminde baskılardan kaçan Hristiyanlar, bu doğal yapıları kullanarak evler, kiliseler ve manastırlar yapmışlardır. Bugün hâlâ bazı peribacalarının içinde evler ve işletmeler yer alıyor. Özellikle Göreme ve Uçhisar’daki mağara oteller, büyük ilgi görüyor. Bu yapılar, doğaya uyumlu ve sürdürülebilir bir yaşam şeklinin en eski örneklerinden biri. Peribacalarının içi, yazları serin, kışları ise sıcak tutan bir yapıya sahip.
Peribacalarının içinde yer alan mağara kiliseleri, Hristiyanlığın ilk dönemlerinde zulümden kaçan insanların ibadet ettikleri yerler olarak biliniyor. Göreme Açık Hava Müzesi’nde yer alan bu kiliseler, kaya içine oyulmuş ve fresklerle süslenmiştir. Freskler, genellikle İncil’den sahneleri ve Hristiyan azizlerini betimliyor. Kiliselerden bazıları oldukça küçük, daha çok münzevi bir yaşam süren keşişler tarafından kullanılmıştır. Büyük kiliseler ise toplu ibadetler için inşa edilmiştir. Kiliselerin çoğu Bizans döneminden kalma. Mağara kiliseleri, bölgenin sadece doğa harikalarıyla değil, aynı zamanda dini ve kültürel mirasıyla da ne kadar zengin olduğunu gösterir nitelikte.
Kapadokya bölgesinde yer altı şehirleri de, peribacaları kadar dikkat çekici. Özellikle Derinkuyu ve Kaymaklı yer altı şehirleri, bölgenin en bilinen yer altı yapılarından. Bu şehirler, savunma amaçlı inşa edilmiş ve derin yer altı koridorlarıyla birbirine bağlanmıştır. İnsanlar, düşman saldırılarından korunmak için peribacalarının ve yer altı şehirlerinin içine gizlenmişlerdir. Yer altı şehirlerinde kiliseler, depolar, odalar ve su kuyuları gibi yaşam alanları bulunuyor. Yer altı şehirleri, bölgedeki zorlu yaşam koşullarına rağmen insanların hayatta kalmak için nasıl çözümler bulduklarını da gösteriyor aynı zamanda ve, Kapadokya’nın çok katmanlı tarihini gözler önüne seriyor. Bugün bu yer altı şehirleri bölgeye olan ilgiyi artıran önemli unsurlardan biri.
Kapadokya, peribacaları sayesinde Türkiye’nin en önemli turistik bölgelerinden biri haline gelmiştir. Özellikle sıcak hava balonu turları, ziyaretçilere peribacalarını kuşbakışı izleme imkanı sunuyor. Mağara oteller, yerel kültüre uygun hediyelik eşyalar ve bölgeye özgü mutfak lezzetleri de turizmin can damarı olmuştur. Bölgede ATV ve at turu gibi aktiviteleri yapılıyor. Yerel halk, turizm sayesinde ekonomik anlamda büyük kazançlar elde ediyor. Aynı zamanda, bölge UNESCO Dünya Mirası statüsüne sahip olduğu için koruma altına alınmışt durumda. Bu da sürdürülebilir turizm anlayışını teşvik ederek, bölgenin doğal ve kültürel mirasının korunmasına yardımcı oluyor.
Peribacaları, tarih boyunca birçok sanatçının ilham kaynağı olmuştur. Resim, fotoğrafçılık, sinema ve edebiyat gibi farklı sanat dallarında Kapadokya ve peribacaları önemli bir tema olarak işlenmiştir. Film yapımcıları da Kapadokya’nın mistik atmosferini kullanarak, bu bölgeyi birçok uluslararası filme ve reklama mekân olarak seçmiştir. Peribacaları aynı zamanda bölgenin yerel sanatçılarının da el işlerinde ve seramiklerinde önemli bir tema olmuştur. Avanos bölgesindeki çömlek atölyeleri, peribacalarını tasvir eden el yapımı eserlerle ünlüdür.