İstanbul Boğazı kıyısında doğasıyla, tarihiyle ve böreğinin lezzetiyle akılda kalan bir ilçe Sarıyer. Şehrin Avrupa Yakası’nın kuzeyinde, Marmara Denizi’nin Karadeniz’le buluştuğu noktada konumlanıyor. İstanbul’u gezmeye gelenlerin rotasında mutlaka yer edinen bu deniz kokulu ilçe hem köyleriyle hem de semtleriyle baştan sona keşfedilmeyi hak ediyor. Çevre yolu veya sahil yolu takip edilerek ulaşılabilen ilçeye toplu taşıma ve deniz yoluyla gelebiliyorsunuz.
{facility:0}Avrupa ve Asya kıtalarının birbirine en yakın olduğu noktada inşa edilmiş Rumeli Hisarı’nın tam karşısında da Anadolu Hisarı var. Aralarındaki deniz mesafesi ise tamı tamına 600 metre. Tarihini bilmeyenler için Fatih Sultan Mehmet’in bu kaleleri İstanbul’u fethederken yaptırdığını ve Rumeli Hisarı’nın 3 büyük kulesinin de dünyanın en büyük kale burçları olduğunu söylemiş olalım. Kalenin içine giriş ücreti 25 TL ve 09:00 – 19:00 saatleri arasında gezilebiliyor. Eski zamanlarda İstanbul için en önemli kültür aktivitelerinden olan Rumeli Hisarı Konserleri burada yapılıyordu. Şimdi ise o zamanları bilenlerin ve yaşayanların hisarın yanından geçerken aklına gelen bir dize var "baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş…"
{ad:0}İstanbulluların henüz pek keşfetmediği ve belki de keşfedilmemesi de iyi olmuş dedirten bu gizli cennet Kemerburgaz’la Bahçeköy’ü birbirine bağlayan yol üzerinde. 300 hektara yakın koskocaman bir alana yayılan botanik bahçesinde dolaşırken sayısı 2000’in üzerinde ender bitki türünü görebiliyor, göl kenarında yürüyüş yapabiliyorsunuz. İspanya, Amerika, Meksika gibi dünya ülkelerinden getirilmiş, belki de hiç görmediğiniz ağaç türleriyle karşılaşacağınız parkı gezmek 1,5 – 2 saat sürüyor. Şehir hayatının koşturmacasından sıkıldıysanız ama çok da uzaklaşamıyorsanız burası en yakın, en sakin, en huzurlu adres olabilir. Hafta içi pazartesi hariç her gün 10:00 – 16:00 arası gezebileceğiniz arboretum, pandemi nedeniyle şimdilik hafta sonları kapalı.
47 hektarlık Emirgan Korusu da tıpkı Atatürk Arboretumu gibi Sarıyer’in cennet köşelerinden ve İstanbullular burayı en çok da lale festivalleriyle tanıyıp biliyor. Nisan aylarında şehri donatan laleler burada muhteşem peyzajlarla sergilenirken başta düğün pozları olmak üzere binlerce fotoğraf da bu fonun önünde çekiliyor. Hep nisan ayından bahsetsek de korunun her mevsimi ayrı güzel. Rengarenk çiçekler, yemyeşil bir bitki örtüsü ve harika manzaralarla karşılaşacağınız koru Osmanlı döneminde hükümdarlar ile paşaların yabancı devlet adamlarına hediyesi olarak birçok kez el değiştirmiş. Günümüzde ise içindeki sarı, beyaz ve pembe köşklerle o dönemlerin anılarını yaşatmaya devam ediyor. Kahvaltınızı dilerseniz bu köşklerde yapabiliyor veya sırf yürüyüş, piknik için de gidebiliyorsunuz.
İstanbul’un içinde bir ormanın adının neden Belgrad olduğunu merak ediyorsanız hemen sebebini söyleyelim. Osmanlı zamanında Belgrad'ın fethinden hemen sonra almış bu ismi. Kanuni, 1521 yılındaki Sırbistan seferinden getirdiği Belgradlıları köy kurmaları için bu ormana yerleştirmiş. İsmi de işte bu köyden yadigar kalmış. 5500 hektarlık bir alanda büyüklü küçüklü göletler, yüzyıllık ağaçlar ve Osmanlı zamanından kalma su bentlerinin olduğu orman yaz günlerinde piknikçi ve mangalcı yoğunluğuyla her daim kalabalık. Mangalların ve yanan ateşlerin dumanını solumadan yürümek ve kuş seslerini duyabilmek için sabah saatleri en uygun zaman. Dilerseniz bisiklet kiralayarak da gezebiliyorsunuz.
Vehbi Koç’un, eşi Sadberk Hanım’ın anısını yaşatmak için 1980 senesinde kurduğu müze Sarıyer’deki Azaryan Yalısı’nda. Ülkemizin ilk özel müzelerinden biri ve içindeki eserlerin çok özel olması burayı gezilesi bir nokta kılıyor. Müzede Sadberk Hanım’a ait kişisel eşyaların yanı sıra porselenler, kumaşlar, gümüşler ve arkeolojik eserler sergileniyor. Müzeyi pazar ve çarşamba dışındaki günlerde 11:00 – 17:00 saatleri arasında ziyaret edebiliyorsunuz. Giriş ücretli; yetişkinler için 15, öğrenciler için 3 TL ödeniyor. Müzekart’a indirim yapılıyor.
Sakıp Sabancı Müzesi, Sarıyer’e bağlı Emirgan semtinde ve bu müze de Osmanlı’dan kalan değerli eserleri keşfetmek için görülmesi gereken yerlerden biri. Hat koleksiyonu, ünlü ressamların ellerinden çıkmış tablolar ve el yazmaları da dahil çeşitli sergilerle karşılaşacağınız müzenin bulunduğu bina da çok özel. Atlı Köşk olarak anılan ve sahilden giderken diğer köşklerin arasından kolayca ayırt edilen binanın bahçesi de en az içi kadar göz kamaştırıyor. 1925 yılında İtalyan bir mimar tarafından tasarlanan binanın ilk sahipleri Mısırlı Hıdiv ailesiymiş. Geçici sergilere de ev sahipliği yapan müzede bazen konser gibi etkinlikler düzenleniyor. Sakıp Sabacı Müzesi pandemi boyunca salı ve cuma günleri aralığında saat 10:00 – 16:00 arasında gezilebiliyor. Giriş ücreti ise yetişkinler için 50, öğrenciler için 25 TL.
İstinye – Tarabya kavşağında, Orduevi’nin hemen yanında konumlanan Maslak Kasırları 19. Yüzyıldan kalan en sade yapılardan. Hatta bu yapılar için küçük bir saray kompleksi de diyebiliriz. 170 dönümlük yemyeşil bir arazide bulunan bu yapılar II. Mahmut döneminde inşa edilmiş. II. Abdülhamid de taht sırası beklediği şehzadelik dönemlerinin 8 yılını burada geçirmiş. Kasırlar kendi içinde Kasr-ı Hümayun, Mabeyn-i Hümayun, Paşalar Dairesi ve Çadır Köşk olarak bölümlere ayrılıyor. Her birinin mimarisi ve dekorasyonunu farklı bulacağınız bu bölümlerden bizce en etkileyicisi Kasr-ı Hümayun. Düğün organizasyonlarının bolca yapıldığı kasırlardan Çadır Köşkü’nde pazartesi ve perşembe hariç diğer günlerde kahvaltı hizmeti veren bir restoran var. Kış aylarında 09:00 – 16:00, yaz aylarında ise 09:00 – 17:00 saatleri arasında her gün gezebileceğiniz kasırlara giriş ücreti yetişkinler için 30, öğrenciler için 15 TL.
Sarıyer’in Ferahevler Mahallesi’nde bulunan müze klasik araba sevenlerin ilgisini çekecek türden. Modelleri 1920’lerden 70’lere kadar uzanan 60’ın üzerindeki arabanın sergilendiği müzede nostaljik müzikler eşliğinde geziyorsunuz. Araçların Amerikan ve Avrupa menşelerine göre bloklara ayrıldığı binada sergi alanı da 2000 metrekareye yayılıyor. Dekorasyonu ve atmosferiyle de düğün gibi özel organizasyonlar için çokça tercih ediliyor. Giriş ücreti olarak yetişkin ya da öğrenci fark etmeksizin 10 TL ödenen müzeyi cuma, cumartesi ve pazar günleri 11:00 – 18:00 saatleri arasında gezebiliyorsunuz.
Evleneceklerin ya da izdivaç dileyenlerin bir inanç durağı olan Telli Baba Türbesi, Boğaz’a nazır muhteşem manzaralı bir konumda bulunuyor. Merdivenle inilen küçük türbenin dar kapısından içeri girdiğinizde üzeri tellerle kaplı bir sanduka ile namaz kılınan küçük bir oda karşılıyor sizi. Türbeye gelmişken üzerindeki tellerden alıp saklamak da adetten. Peki kimdir Telli Baba merak ediyorsanız, çeşitli kaynaklarda adı Abdullah ve Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul fethinde orduya imamlık eden kişi olarak geçiyor. İstanbul Boğazı’nı koruyan dört evliyadan biri olarak bilinen (diğerleri Beşiktaş’taki Yahya Efendi, Beykoz’da bulunan Hz. Yuşa, Üsküdar’daki Aziz Mahmut Hüdayi) Telli Baba fetih zamanında şehit düşmüş.
İstanbul’un en doğal dokularından biri olan köy oldukça küçük, nüfusu 500 kişiyi geçmiyor. 3. köprüye çok yakın konumdaki Garipçe’yi ahşap evleriyle Karadeniz kasabalarına benzetmeniz de mümkün. Hem mis gibi havasında nefesinizi temizlemek hem de kıyıdaki restoranlarında balık yemek için Sarıyer rotanıza ekleyebilirsiniz.
Cenevizlilerden kalma kalesi ve Kırım Savaşı sonrası Fransızlara yaptırılan feneriyle ünlü Rumeli Feneri’ne bir hafta sonu inzivası için gidebilirsiniz. Anadolu Feneri balık restoranlarıyla da ünlü.
Rota deniz kenarında bir yer olunca akla ilk gelen elbette ki balık mevzusu oluyor. Balık tutmak şehir yaşamından bunalanlar için adeta bir terapi. Evde bir köşede oltası olanlardansanız Sarıyer sahili boyunca öbek öbek balık tutanların arasına karışabilirsiniz. Ama balık yemenin de faydaları say say bitmiyor ve sahil boyunca dizili Sarıyer restoranları deniz ürünleri sunumunu çok iyi biliyor. İstanbul’un omega açısından en zengin ilçelerinden biri olan Sarıyer’in balık pazarlarını gezmenin de ayrı bir keyif olduğunu hatırlatmak isteriz.
Belgrad Ormanı, Atatürk Arboretumu ve tarihi anılara sahip korularıyla Sarıyer’de kuş sesi duyabileceğiniz birçok doğa köşesi var. Havaların ve pek tabii havanızın müsait olduğu bir gün kitabınızı, hamağınızı kapıp Sarıyer’in tabiatını keşfe çıkabilirsiniz.
Bu rota yaz gezginleri için. Mavisi bol İstanbul’un henüz mavi bayraklı olamasa da temiz kıyıları da var. Bu kıyılardan biri de Kilyos’ta. Oldukça geniş bir plaj bandı olan Kilyos’ta özel işletilen birçok plaj var. Bazılarında çadır kurup kamp yapabiliyor ya da karavanınızla gidebiliyorsunuz.
Karadeniz - Marmara arasında akıp duran suyun seyrine bir de ince belli bardakta bir çayın keyfi karışınca bizce işin içine mutluluk da giriyor. Sarıyer’de birçok restoran olmasının da sebebi de bu. Güne başlarken açılan mekanlarda serpme kahvaltı, köy kahvaltısı veya açık büfe kahvaltı seçenekleri oldukça zengin. Dilerseniz bir yalıda, dilerseniz bir kasırda ya da salaş bir mekanda bu mutluluğu tatmanız mümkün.
Organik yaşamın peşine düştüğümüz ve doğallığı daha çok önemsediğimiz şu dönemlerde ihtiyacımız olan tüm vitaminler bu tezgahlarda. Ayrıca direkt üreticiden alıp tüketmek de hem çiftçiye hem de kendimize yarar sağlıyor. Sadece pazartesi günleri kurulan pazar 08:00 – 18:00 saatleri arasında açık. Tereyağından, yumurtaya, el yapımı reçellerden dalından sebze meyveye her şeyi bulabiliyorsunuz.
Sarıyer birçoğumuzun bildiği gibi böreğiyle ve muhallebisiyle ünlü. İlçenin merkezine geldiğinizde de acaba hangisinden yesem diye düşündüren birçok dükkan ve restoran karşılıyor sizi. Böreği de muhallebiyi de en iyi yapanlar her daim annelerdir ama Sarıyer’de yedikleriniz de öyle böyle değil, her bir markanın da aynı bir ünü, ayrı bir seveni var.
Meşhur olmasının sebebi sadece lezzeti değil, aynı lezzeti 1800’lü yıllardan beri sunabilmesi… Kıyma, fıstık ve kuş üzümlü böreğiyle tadı hep aynı! Sarıyer haricinde birçok semtte de şubelerine rastlıyorsunuz ama ilçenin merkezindeki mekanda deniz manzarasına karşı börek yemenin keyfi daha başka.
Sarıyer’de yine merkezi bir konumda ve yine lezzeti şahane… Hünkar Börekçisi’nin kıymalı böreği çok seviliyor. İsterseniz yanına çay söyleyip yerinde ya da paket yaptırıp sahilde yiyebiliyorsunuz.
Sarıyer Çayırbaşı’nda bulunan Tarihi Bilice Börekçisi de börek gurmelerinden tam not alan yerlerden. Su böreği, ıspanaklı ve kıymalı börek de en tercih edilen böreklerinden. Dilerseniz kahvaltısı da var.
Muhallebi dışında keşkül, kazandibi, sütlaç gibi onlarca tatlı çeşidi bulabileceğiniz Tarihi Sarıyer Muhallebicisi Yenimahalle Caddesi’nde konumlanıyor. Ayrıca böreği de çok güzel yaptıklarının altını çizelim. İkinci katından deniz manzarası izleyebileceğiniz muhallebicinin başka yerlerde de şubesi var.
1953’ten bu yana lezzetini koruyan ve tatlı denilince akla gelen köklü bir marka da Emirgan Sütiş. Muhallebisi kadar manzarası da güzel. Emirgan sahilindeki Sütiş’in burası dışında başka şubeleri de var.
Şimdiden iyi gezmeler dileriz…