Eski Datça... Begonvillerle bezeli sokakları, mavinin her tonunu sunan benzersiz atmosferi ve antik çağlardan bugüne uzanan kültürel zenginliği ile adeta bir masal diyarı. Muğla’nın Datça ilçesine bağlı mahallede, sizi güler yüzlü ve misafirperver insanlar karşılıyor. Rengarenk kafeleri, el yapımı orijinal hediyelik eşyalar satan dükkânları, taş evleri ve arnavut kaldırımlı sokaklarıyla burada her köşede ayrı bir güzellik var. Göz alıcı kapı pervazlarının arasında soluklanırken, bu büyüleyici manzara karşısında adeta bir ressam gibi, tuvalin başına geçmek isteyebilirsiniz. Pek çok sanatçının ilham bulduğu bu masalsı atmosfer, aslında huzur arayan herkes için de ideal bir kaçış noktası. Gelin, Eski Datça'ya daha yakından bakalım.
{ad:0}Reşadiye Yarımadası olarak da bilinen Datça bölgesinde yer alan Eski Datça’nın tarihi, M.Ö. 2000’li yıllara kadar uzanıyor. Bu topraklardaki bilinen ilk yerleşik halk Karyalılar olarak anılırken, daha sonraki yıllarda Yunanistan’dan gelen Dorlar tarafından Knidos, yani Datça’nın eski adıyla bilinen antik kent kurulmuş. M.Ö. 6. yüzyılda Pers egemenliği altına giren Knidos, o dönemin en önemli ticaret, kültür ve sanat merkezlerinden biri haline gelmiş. Bu dönemde yapılan heykeller ve tapınaklar, kentin zengin tarihine dair izler bırakmış.
{search:eski-datca-otelleri,Eski Datça Otelleri}
M.S. 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu’na bağlanan Knidos, 13. yüzyılın ikinci yarısında Menteşeoğulları Beyliği toprakları içinde kalmış. 15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altına giren bu bölgeye, o dönemden itibaren “Datça” adı verilmiş. Yıllar içinde tarihine sadık kalarak günümüze ulaşan Datça, 1928’den bu yana Muğla’ya bağlı eşsiz güzellikleriyle tanınan bir ilçe olarak varlığını sürdürüyor.
Eski Datça’nın mimarisinde, bölgenin doğasına uyumlu taş evler dikkat çekiyor. Genellikle müstakil yapıda ve bahçeli olarak inşa edilmiş bu evler, dar sokaklara karakteristik bir doku kazandırıyor. Yapımında çevreye en uygun doğal taşların kullanıldığı bu taş evler, nesiller boyunca süregelen Datça mirasının önemli bir parçası olarak varlığını sürdürüyor. Günümüzde, bu köklü mimari yapılar her köşede birbirinden güzel ve görülmeye değer fotoğraf karelerine ev sahipliği yapıyor.
Eski Datça denilince akla ilk gelen isim hiç kuşkusuz büyük şair Can Yücel’dir. Türk şiirinin unutulmaz “Can Baba”sı, Datça’yı son durağı olarak seçmiş, “Mekanım Datça Olsun” diyerek burada gömülmeyi vasiyet etmiştir. Can Yücel’in anısı, Eski Datça sokaklarında hâlâ yaşamaktadır; insanların kalplerinde ve ruhlarında bıraktığı izlerle ölümsüzleşmiştir.
Can Yücel’in Eski Datça’daki evi, sade ve mütevazı yaşam tarzını gözler önüne seren bir yerdir. Herkese açık bir müze olmasa da şairin ölüm yıldönümünde ve özel zamanlarda ziyaret edilebilir. Burayı ziyaret edenler, evin mütevazı hali karşısında etkilenirler; içeride bir çalışma masası bile bulunmaz. Şairin dostları ve yakınlarının sıkça uğradığı Orhan’ın Kahvesi ise Can Baba’nın müdavimi olduğu, hatıralarla dolu bir durak. Eski Datça’ya yolunuz düşerse, Can Yücel’in izlerini sürerken bu özel mekanları da keşfetmeyi unutmayın.
Eski Datça’nın tarihçesine ve kültürel dokusuna yaptığımız yolculuğun ardından sıra elbette bölgenin eşsiz doğal güzelliklerine geldi. Sıra. Mavi ve yeşilin en güzel şekilde uyumlandığı Eski Datça’da Muğla’nın en batı ucunda yer alan bölgeye Akdeniz iklimi hâkim. Datça Yarımadası’ndaki 235 kilometrelik sahil bandı, burayı özellikle yaz aylarında deniz tutkunlarının gözdesi yapıyor.
Datça merkezine 2 km uzaklıkta bulunan Burgaz, Karia yolu üzerinde yer alıyor. Eski Knidos adıyla da anılan Burgaz’daki kalıntılar, özellikle tarih meraklıları için mutlaka görülmeye değer. Sarı Liman kalıntıları için kazı çalışmalarının yapıldığı bölge, Datça’nın zenginliklerini tek başına bile gözler önüne serebilecek nitelikte! Datça’da gezilecek yerler arasında ilk sıralarda yer alan Knidos Antik Kenti, büyüleyici ve masmavi bir manzaraya ev sahipliği yapıyor. Tarihi ve kültürel yönden döneminin öncüleri arasında olan Antik Datça’nın izlerini taşıyan bölgede tapınaklar ve kutsal alanlar gibi önemli antik dönem kalıntıları yer alıyor. Adını aynı isimli antik kentten alan Karia bölgesi, özellikle de Türkiye’nin en uzun antik yürüyüş rotası olan Karia Yolu ile biliniyor. Toplamda yaklaşık 850 kilometrelik bir yürüyüş alanı sunan Karia Yolu, yarımadanın bu bölgesinde sakin ve huzurlu bir keşif imkânı sunuyor. Sahil kasabalarından muhteşem gün batımı manzarasına uzanan pek çok güzelliği deneyimlemek için Datça rotana bu bölgeyi de ekleyebilirsiniz.
Berrak ve temiz deniziyle Datça Yarımadası’nın en popüler koylarından olan Palamutbükü koyu, adını bölgedeki eski palamut ağaçlarından alıyor. Burada deniz kıyısı boyunca yer alan kafe ve restoranlarda tüm gününü keyifle geçirebilir ve rahatça denize girebilirsiniz. Palamutbükü Koyu’na giderken, burası uzun ve taşlı bir sahile sahip, yanınıza deniz ayakkabısı almanızı tavsiye ederiz.
Çam ağaçlarının nefis kokusuyla dinginliği bulacağınız Aktur, Mavi Bayraklı Çiftlik Koyu ile beraber Datça’ya 30 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Kendi aracınız yoksa Datça merkezden kalkan minibüsler ile buraya rahatlıkla ulaşım sağlayabilirsiniz.
Ilıca Göleti, Datça’nın merkezinde yer alması bakımından kolay bir ulaşım imkânı sunuyor. Deniz ve karanın birleştiği bir noktada olduğu için, Ilıca Göleti ziyaretçiler için daha da ilgi çekici hale geliyor. Ayrıca buraya uğramışken göletin yakınında yer alan Datça Kent Parkı’nı da ziyaret ederek gün batımında doğanın sunduğu keyifli manzarayı seyredebilirsiniz.
Datça’ya yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Fosilleşmiş materyallerden oluştuğu için koruma alanı haline getirilen mekan, 7 kilometrelik eşsiz sahiliyle ziyaret edilmeye değer. Siz de burayı ziyaret edersen Gebekum Plajı’nda rahatlıkla denize girebilirsiniz. Gebekum rüzgârlı bir bölge olduğu için burada sörf yapmayı da deneyimleyebilirsiniz!
Eski Datça’daki tarihi yapılar, bölgenin kültürel ve tarihi dokusunu yaşatmak amacıyla titizlikle yürütülen restorasyon çalışmalarıyla korunuyor. Dar sokaklarda, taş işçiliğiyle öne çıkan evler, orijinal yapısına sadık kalınarak yenileniyor ve bölgeye sıcak, samimi bir atmosfer katıyor. Çatıları kiremitlerle kaplı olan bu evlerin bahçe duvarlarını süsleyen çiçekler ve bitkiler, Eski Datça’nın kendine özgü dokusunu her köşede hissetmenizi sağlıyor.
Eski Datça, geçmişten bugüne koruduğu tarihi yapıları ve doğal güzellikleriyle ülkemizin en sevilen turistik bölgelerinden biri. Yaz aylarında hem sakin hem de sosyal bir tatil deneyimi sunan bu özel beldede, Eski Datça otelleri arasından bütçenize ve beklentilerinize uygun bir tesis seçerek huzur ve keyif dolu bir tatilin kapılarını aralayabilirsiniz. Eski Datça’da konaklamak isterseniz; pansiyonlar, restore edilmiş taş evlerden oteller bulmanız mümkün. Bu yerler, oranın yerli kişileri tarafından işletilmektedir. Kocca Ev, Yağhane Butik Otel, Eski Datça Pansiyon bunlardan bazıları. Badem ve zeytini ise kahvaltılarınızda mutlaka tadın. Ayrıca Datça'nın ünlü 3B’sini, yani “bal,” “badem,” ve “balık” lezzetlerini denemeyi de unutmayın!