{facility:0} Şehri yeniden keşfetmek isteyenler için hazırladığımız Balat gezi rehberi tüm ayrıntılarıyla aşağıda yer alıyor. Yok ben günübirlik gezmek istemiyorum Balat'ta konaklama yapmak istiyorum derseniz Balat otelleri sayfamızı ziyaret edebilirsiniz. Bu yazıda Balat’ta gezilecek yerler ile Balat turunu nasıl yapacağınızı, mutlaka görmeniz gereken yerleri, Balat kafelerini, Balat’ın ünlü mezatçılarını anlattık. Hadi Balat’ta geçireceğiniz bir gün başlasın. Balat’a Nasıl Gidilir?
Balat, özel aracınız ya da toplu taşımayla da gidebileceğiniz bir yer. Ancak bize sorarsanız kesinlikle toplu taşımayı tercih edin çünkü otopark kadar bu semte ulaşım da sıkıntılı olabiliyor. Dar sokaklarda araba park etmek için yer bulmak ya da boş otopark bulmak ayrı bir eziyet, sahil trafiğini atlatıp Balat’a ulaşmak ayrı bir dert. Bu yüzden ne varsa toplu taşımada var diyoruz ve aklın yolu birdir deyip toplu taşıma kullanmanızı tavsiye ediyoruz. Balat’a ulaştığınız zaman topla taşıma için neden bu kadar ısrar ettiğimizi anlayacaksınız. Balat’ta Bir Gün Başlasın
Çok erken kalkmanıza gerek yok. Ama hazırlanırken en rahat kıyafetlerinizi ve spor ayakkabınızı giyin. Telefonunuzun ve fotoğraf makinenizin şarjını tam doldurun ve hafızada yer açın. Çünkü hem şarja hem de hafızaya bolca ihtiyaç duyacağınız bir yere gidiyorsunuz. Balat Kahvaltı Mekanları
Balat’a elbette bir gün yetmez. Ama başlangıç için bir gününüzü ayırabilirsiniz. Eğer ki Balat’ı severseniz bir daha gelerek kaldığınız yerden keşfetmeye devam edebilirsiniz. Sabah çok erken saatlerde gelmeyin çünkü birçok yer kapalı oluyor. Sabah 9 – 10 arası burada olabilir ve güne burada enfes bir kahvaltıyla başlayabilirsiniz. Burada bir sürü mekan var ve bu mekanlardan birçoğunda da kahvaltı servisi var. Ancak biz burada hepsine yer veremeyeceğiz. Sizler deneyimlediğiniz mekanları aşağıya yorum olarak bırakabilirsiniz.
1) Perispri: Burası bir antika dükkanının kafe ve restoran olarak konuklarını ağırlamasıyla hayata geçmiş bir mekan. Sadece kahvaltı değil yemekleri ve sunumları da bir efsane. Kişi başı kahvaltı fiyatı: 50TL. Fotoğraf: perisprifener.com
2) Şehrengiz Cafe: Burada sadece kahvaltı değil farklı sandviçler, omletler, tostlar gibi atıştırmalıklar ve Kayseri mantısı ve wrap gibi yemeklerle çaylar ve kahveler servis edilmekte. Kahvaltı tabağı: 20TL Instagram: @cafesehrengiz
3) Forno: Sadece Balat’ın değil tüm İstanbul’un en özel mekanlarından biri. Yemek için gelen tüm misafirlerine farlı bir deneyim sunan Forno’ya sadece kahvaltı için değil, yemekleri için de gelinir. Benzerlerinden çok farklı konsepti ve leziz mi leziz yemekleriyle uğramadan asla gitmemeniz gereken bir mekan. Açık büfe kahvaltı: 49TL (Cumartesi ve pazar), Alakart kahvaltı: 36TL (Her gün) Fotoğraf: Fornobalat.com Balat Sokak Turu
Kahvaltınızı yaptıktan sonra kendiniz atın Balat sokaklarında ve başlayın yokuş yukarı tırmanmaya. Korkmayı kaybolmazsınız. Balat sokaklarında sadece tarihin ve renklerin içinde kaybolursunuz. Bu tur Fener’i ve Balat’ı içine alan bir tur aslına bakarsanız. Buranın simgesel yapılarından tura başlayabilirsiniz. Cumhuriyet’ten hatta Osmanlı’dan da önce olan ve Cibali’yle Balat’ın arasında kalan Fener, Bizans’tan günümüze yaşamın sürdüğü bir nokta. Bu noktada bulunan ve görmeden gitmemeniz gereken noktalardan bahsetmeye başlayalım.
Bilmeyenler için minik bir bilgi, bilenler içinse bir hatırlatma yapalım. Hristiyanlıkta Protestanlık, Katolik ve Ortodoks gibi mezhepler var. Katolik, Roma Kilisesi’nin kendisine verdiği ad olup merkezi Vatikan’dır, dini lideri de Papa’dır. Ortodokslar içinse, İstanbul Fener’deki Konstantinopolis Ekümenik Patrikhanesi dini merkez, buradaki Patrik de tüm Ortodoks aleminin dini lideridir. Özel Maraşlı Rum İlköğretim Okulu
Bu okul sahil yolunun hemen bir arka sokağında, Balat’tan önce Fener sınırları içerisinde. Dört korint sütunlu girişiyle bir ilköğretim okulundan çok eski antik Yunan yapısına benziyor. Binanın ilk günden bu yana yapılış amacı okul olması ve halen de okul olarak da kullanılıyor. Geçmiş dönemde Odessa’nın sayılı zenginlerinden olan Rum tüccar Grigoris Maraslis bir zaman sonra Odesa şehrinin belediye başkanı olur. Bir tüm eğitim-öğretim giderlerini de karşılayacağı bir okul yaptırmak karar verir.
Okul tamamlanır ve 1901’de eğitim vermeye başlar. Fener Rum Lisesi gibi artık çok az öğrencisi olsa da eğitim hayatına devam etmektedir. Not: Bu görkemli okulun tam karşısında kalan renkli boyaya sahip 4 konak var. Günümüzde butik otele çevrilmiş olan bu 4 ev, 19. yüzyılın başında zengin Rum tüccarın 4 kızı için yaptırdığı renkli Fener evleri örneğini oluşturuyor. Fotoğraf: biristanbulhayali.com Sancaktar Yokuşu
Balat - Fener sokaklarını arşınlamaya başladığınızda gözünüz hep o görüntüyü arar, yolu ikiye bölen yuvarlak cepheli ev. Bu ev Sancaktar Yokuşundan aşağı inerken bir anda karşınıza çıkar. ‘Nerede ya bu yokuş’ diyorsanız da hemen söyleyelim. Fener Rum Lisesi’nin giriş kapılarından birinin bulunduğu yokuş. Bu kapıdan aşağıya denize doğru ilerlerseniz hemen karşınıza bu ünlü nokta çıkar. Sadece bir bina olarak varlığını devam ettiren bu yapının içinde bu aralar yaşam yok ama bulunduğu sokakta hayat hiç durmadan akıp gidiyor. Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi
Bu binanın tarihi ve hikayesi oldukça ilginç ve dikkat çekicidir. Eski dönemlerde bu binanın yerinde, kadınlar manastırı bulunuyormuş. Günümüzdeki patrikhaneye dönüşmesi 1836’da yılına dayanmakta. 1941 yılında bina yanmış. Ardından yenilenerek bugünkü halini almış. Binanın asıl ilginç hikayesi burada başlıyor. Binanın girişte 3 ahşap ana kapısı bulunuyor. Ortada bulunan kapı 1821’den bu yana kilitli olup bu kilit günümüze kadar hiç açılmamış. Neden mi? O dönem büyük bir Yunan ayaklanması baş göstermiş. Dönemin patriği Grigoryos’un da bu ayaklanmayı desteklediği yönünde iddialar ortaya atılmış. Atın bu iddialar üzerine; 10 Nisan 1821’de yani Paskalya Yortu gününde, patrik bu orta kapının olduğu yere iple asılmış. Patriğin ölü bedeni 3 gün bu ipte kalmış. Bu süre boyunca da ipteki cesedinin üzerine devlete ihanet ettiği için cezalandırıldığını belirten bir yafta takılmış. 3. günün sonunda da patriğin cansız bedeni ayağına bir ip bağlanıp Haliç sahiline kadar sürüklenerek denize atılmış.
Bu kilise her gün sabah 08.30’da kapılarını açıyor ve 16.00 ziyarete kapanıyor. Pazar günleri ise 09.15 – 12.20 arasında yapılan pazar ayini sırasında turistik ziyarete kapalı sadece ayin için gelenler girebiliyor. Biraz da binanın yapısından bahsedelim. Binanın girişinde bir Patrik tacı var. Bu taç bu kilisenin aslında bir patrikhane olduğunu simgeliyor. Kilisenin kapısından içeri daldığınızda mum yakılan dilek bölümü karşınıza çıkıyor. Buraya, kiliseden dilediğiniz kadar mum alıp yakabilirsiniz. Kilisenin içinde beşinci yüzyıla tarihlenen, ceviz ağacından fil dişi ve sedefle süslenmiş bir Patrik Tahtı bulunuyor. Altın kaplama bir panel var. Ayrıca en kutsal emanetler arasında gösterilen ve Kudüs’ten getirtilen, diğer parçası Vatikan’da olan Hz. İsa’nın çarmıha gerilmeden önce bağlanarak kamçılandığı siyah granit sütun da bu kilisenin içerisinde yer alıyor. Aynı zamanda içeride Kutsal Aya Yorgi tasviri, Meryem Ana ve çocuk ikonaları, 3 azizenin lahitleri kilise içindeki önemli detaylar da ilk göze çarpanlardan. Moğolların Meryemi Kilisesi ya da Kanlı Kilise ya da Panagia Muhliotissa
Halk arasında söylene söylene Kanlı Kilise adıyla anılmaya başlanan bu kilise Bizans’tan günümüze hiç sekteye uğramadan ibadete açık olması ve dört yapraklı yonca planlı Bizans kiliselerinden günümüze gelen tek örneği olmasıyla önemlidir. Bu kilisenin Bizans dönemine ve Osmanlı’ya dayanan iki ayrı hikayesi var. Biz size şimdi Osmanlıya dayanan hikayesinden bahsedeceğiz. Dönemin padişahı Fatih Sultan Mehmet, Rum Hristodulos’a Fatih Cami’nin yaptırır. Camiyi başarılı bir şekilde bitirip teslim eden Rum Hristodulos yani Atik Sinan Paşa, Fatih tarafından mükafatlandırılmak istenir. Padişah ona bu hizmetinin karşılığında ne istediğiniz sorar. O da; bir zamanlar annesiyle birlikte ibadet ettiği Panayia Muhliotissa Kilisesi’nin kilise olarak ibadete açık kalmasının ister. Fatih Sultan Mehmet bu istek üzerine, kiliseye asla dokunulmaması konusunda bir ferman çıkartır. Ferman kilisede hala durmakta ve görülmektedir. Fatih Özel Fener Rum Lisesi ve Ortaokulu ya da Kırmızı Mektep
Tüm heybeti ve gösterişiyle günümüze kadar gelen bu yapı halen yaşayan bir bina. Adından da anlaşılacağı gibi burası Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı örgün eğitim veren bir lise. Tıpkı bir şato gibi yükselen bu büyüleyici yapı kırmız kiremitleriyle halk arasında Kırmızı Mektep olarak anılagelmiş. Rumlar tarafından İstanbul’da açılmış ve Rumların eğitim gördüğü en eski eğitim kurumu olan okul, Bizans döneminde de Patrikhane Akademisi işlevi görüyormüş. İstanbul’un Osmanlı himayesine geçmesiyle F.S. Mehmet, dönemin patriği 2. Gennadios’a 1454 yılında Fener Rum Mektebi Kebir adı altında eğitim verebilmesi için gereken izni verir. 1800’lü yıllarda bu binada teolojik ağırlıklı eğitim verilirken, 1861’de klasik lise eğitimi verilmeye başlanmış. Günümüzde Rum kökenli öğrencilerin halen eğitim gördüğü bu lise binası şimdiki halini 1881’de başlanan tadilatla kazanmış. 600 kişi kapasiteli, 3 katlı, kırmızı tuğlayla yapılmış okulun bugünkü hali 1883’te tamamlanmış. Okulun bugünkü haline kavuşmasını sağlayan mimarı da zamanında bu okulda okuyup İtalya’da mimarlık eğitimi almış olan Dimadis’tır. Uzmanlık alanı İtalyan saray mimarisi olan Dimadis, eski okulunu bu uzmanlık alanına göre yenilemeye başlamış ve ortaya böylesine ihtişamlı bir yavru saray stili çıkmış. Öğrenci sayısı oldukça azalmış olsa da okulda bugün halen eğitim verilmeye devam ediyor. Aya Yorgi Metakhion Jerusalem - Metroloji Kilisesi
Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı olmayan bir kilise burası. Çünkü burayı Kudüs Patrikliği, kendine bağlı bir kilise olarak yaptırmış. Binada kilise duvarına monte edilmiş ve patrik simgesi olan mermer çift başlı kartal figürü dikkat çeker. Buranın bir diğer önemi de dünyanın önde gelen matematik ve fizik adamı Arşimed’in çalışmalarının buradan çıkması. Her birinin 10. yüzyıldan kalma olduğu bu orijinal kayıtlarda; küreler, silindirler, spiraller üzerine yaptığı çalışmaların, düzlemlerin dengesi ve çemberlerin ölçümü gibi hesaplamalar bulunuyordu. Bu belgeler 1906’da Kopenhag Üniversitesi’nden gelen bir profesör tarafından gün yüzüne çıkarılmış ve o dönem Türkiye’den yurt dışına kaçırılmış. 1998’de New York’ta bir açık arttırmada 2 milyon dolara satılınca yeniden ortaya çıkmış. Bugün ABD’deki Baltimore şehrindeki Walters Sanat Müzesi’nde sergilenmektedir. Kudüs’e bağlı olduğu için bu kilisenin İstanbul’da herhangi bir cemaati yok. Bu yüzden hep kapalı. Sadece yılda bir kez isim gününde yani (23 Nisan’da) kapılarını açarak dini bir ayin düzenliyorlar. Sveti Stefan Bulgar Kilisesi
Fener’in Haliç kıyısında tüm görkemiyle göze çarpan bu süslü kilise bir Bulgar kilisesi. Burayı özel yapan şey ise binanın tamamının demir döküm demonte olması. Osmanlı’da Bulgar Ortodokslar o dönem Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne bağlıymış. Cemaatin kendilerine ait kilisesi olmadığı için ibadetlerini Rum kiliselerinde yaparlarmış. 19. yüzyılda artık kendilerine ait bir kilise istemeye başlamışlar.
Bulgar Ortodoks cemaatinin liderlerinden Stefanaki, 1848’de Osmanlı’dan içinde ibadet edebilecekleri bir ev yapılmasını bunun için de Fener’deki şahsına ait arsasını bağışlayacağını iletmiş. Dönemin Osmanlı padişahı yapıma izin vermiş ve ahşap bir kilise yapılmış. Şu an gördüğümüz kilisenin demir döküm tüm parçaları İstanbullu mimar tarafından çizilip Avusturya’da gönderilmiş. Orada bu demir döküm parçalar hazırlanmış. 1896’da Tuna Nehri ve Karadeniz üzerinden gemilerle getirilmiş. Gelen parçalar hemen monte edilerek Bulgar Kilisesi’nin yapımı tamamlanmış. Bu sayede, Rum Patrikhanesi’nden tamamen bağımsız bir kilise hayat bulmuş. Yakın zamanda restorasyonu da tamamlanan kilise her gün 08.00 – 17.00 saatleri arası ziyarete açık. Balat Kültür Evi - Vodina Cafe
TSKF yani Türkiye Soroptimist Kulüpleri Federasyonu’nun desteğiyle hayata kazandırılan bu kültür evi, sosyal sorumluluk çerçevesinde çalışmalarını sürdürmektedir. Bu sorumluk da; Balat’ın toplum yaşamı içinde kadınlarının ekonomik özgürlüğünü sağlamalarına yardımcı olacak sürdürülebilir projeler geliştirmek. Tüm bunları da hayata geçirirken de yine burada yaşayanların hep birlikte çalışabileceği, bilgi alışverişi yapabileceği ve sorunların paylaşarak çözüm arayacağı harika bir toplanma mekanını oluşturmak. Binanın içinde sergi salonu, cafe, İngilizce, müzik, el işi ve kişisel gelişim gibi eğitimlerin gerçekleştiği birimler ve kadınların meslek sahibi olmalarına bir destek olarak aşçılık eğitimi alabildikleri profesyonel mutfak gibi bölümler bulunmakta. Eğer ki sizler de bu harika oluşama destek olmak isterseniz burada emekçi kadınlarımızın elinden çıkan el emeği ürünleri yine Balat’ta bulunan, Vodina Cafe’den satın alabilirsiniz. Böylesine değerli katılarda bulunan Balat Kültür Evi’nin geliştirdiği tüm projelerin ve kafenin geliri yine buradaki kadınlar ve çocuklar için planlanan projelerde kullanılıyor. Fotoğraf: Bir Dut Masalı Tahta Minare Cami
Fener sınırları içinde ana yoldan biraz içerde kalan küçük tarihi bir cami. 1458’de Fatih Sultan Mehmet tarafından inşa ettirildiği için İstanbul’un fetih camileri arasında gösteriliyor. Tahta Minare Mahallesi, Vodina Caddesi üzerindeki tarihi cami zamanın etkisiyle yıprandığı için, 1865 yılında camiye yakın bir mesafede yer alan Tahta Minare Hamamı’nın o zamanlardaki sahibi Kantarizade Sivaslı Halil Ağa tarafından restore ettirilmiş. Bu restorasyonla tahta olan minare, kagir hale çevrilmiş. Yakın yıllarda yapılan restorasyondaysa minare kırmız tuğlalarla yeniden örülmüş. BONUS: Balat Minik Kalpler Çocuk İyilik ve Aşevi
Bir zamanlar Balat’ta bilenler hatırlar Hobbit House adında hizmet veren ve çocuklara ikinci el kıyafet, oyuncak, okul malzemelerini ücretsiz olarak dağıtan çocuk yardım evi vardı ve kapanmıştı. Bu durum içine hiç sinmeyen ve mesleği tekne bakımı, tamiri Rıza Haşim adlı bir yardımsever harekete geçti ve Balat Minik Kalpler Çocuk İyilik ve Aşevi adı altında çocuk yardım evini yeniden hayata geçirdi. Ülkenin dört bir yanından gelen ikinci el kıyafetler, oyuncaklar, okul malzemeleri gibi tüm eşyalar hafta içi toplayıp düzenleniyor, hafta sonu da çocuklara istedikleri her şeyi ücretsiz olarak dağıtılıyor. Sabahları da çocuklar için ücretsiz çorba yapıp dağıtan bu aşevi öğlenleri de yine tüm çocuklara ücretsiz yemekler veriyor. Herkesin gönüllü olarak çalıştığı bu sıcacık mekana mutlaka uğrayın. Fotoğraf: Instagram: minik.kalpler.balat https://www.instagram.com/minik.kalpler.balat/