{ad:0} Dünyanın var oluşundan bu yana mimariye olan ilgi hiç bitmemiştir. Başlangıcında insanın en olması gereken ihtiyaçlarından biri olan barınma ile başlayan bu serüven, sonrasında başımı sokacak bir yer olsun anlayışından uzaklaşarak bambaşka yapı örnekleri ile karşılaşmamızı sağlamıştır. Ayrıca var olan dünyanın yetmemesi ya da ölümden ötede de bir dünya var oluş anlayışı ve haliyle din olgusunun etkisiyle ortaya çıkarılan eserler hem var oldukları çağı hem de çok daha sonrasını etkiler hale gelmiştir. Bu eserlerden bazıları çok daha fazla saygı ve ilgiyi hak ederek kendilerine apayrı bir başlıkta yer bulmuşlardır. Dünyanın Yedi Harikası olarak adlandırdığımız bu eserlerde bu eşsiz yakıştırmayı yapan MÖ. 5. Yüzyıl’da Heredotos olmuştur. Heredotos’tan bir yüz yıl sonra “Dünyanın Yedi Harikası Üzerine” adında bir kitap kaleme alan Antipatros ile bu eserlere verilen önem iyice belirginleştirilmiştir.
Geçmişten günümüze var olan zaman düzleminde “harika” olarak adlandırdığımız bu mimari eserler sadece var oldukları zamanda dolaşmamışlar, var olduğumuz zaman içinde de kendilerine yer bulmuşlardır. Dünyanın Yedi Harikasına olan bu ilgi başka harikalar yaratma ihtiyacını da beraberinde getirmiş, mimarinin ve teknolojinin akan zamana doğru orantısında gelişmesiyle akıllara kazınacak güzellikte yeni eserler ortaya çıkmıştır. Bilindiği gibi Dünyanın Yedi Harikası olarak adlandırılan eserler şimdiki yüzyıldan binlerce yıl önce yapılmış ve biri hariç çeşitli doğal afetlere dayanamayıp yıkılmış eserlerdi. 2007 yılında İsviçre’de New 7 Wonders Vakfı tarafından organize edilen bir oylama ile eskisine alternatif olarak yeni bir liste seçildiyse de Unesco bu yeni listeyi kabul etmemiştir. Dünya’nın Yedi Harikası yaşanan bu durumlardan uzak mimari yapılara duyulan estetik kaygıyı tamamıyla yok ederek seyahat rotalarının vazgeçilmezi haline gelmiş, milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilmiştir.
Dünyanın yedi harikası arasında en eskisi olan Keops Piramidi'nin M.Ö. 2500'lü yıllarda yapıldığı düşünülmektedir. Mısır firavunlardan Khufu için inşa edildiğine inanılan bu piramidin yapımının 20 yıl sürdüğü düşünülmektedir. Ölümden sonraki yaşamın varlığına inanan Mısırlılar, inşa ettikleri bu devasa yapıyı günümüze kadar ulaştırmayı başarmışlardır.
Çağdaş Babil Kaynaklarından kendisine yer bulmaması nedeniyle gerçekten var olduğu tartışılan Babil’in Asma Bahçeleri, antik dünya yazarlarının eserlerinde kendine oldukça yer bulmuştu. Yeri tam olarak bilinmeyen bu bahçelerin Irak'ta El Hilla üzerinde olduğu düşünülmektedir. Ancak günümüze değin bu bahçelerle ilgili bir kalıntı bulunamamıştır. Eski kaynaklarda, asma bahçelerin 7. yüzyılda Mezopotamya çölünün ortasında sular ve ağaçları içeren her katın ayrı bir yeşillikle dolu olduğu bir binayı andıran bir şaheser olduğu anlatılır.
M. Ö. 350 yılına tarihlenen mezar, kral için karısı ve kardeşi tarafından yaptırılmıştır. 45 metre yüksekliğe sahip olan bu yapının üstünü ise dört savaş atıyla çekilen bir savaş arabası heykeli donatıyordu. 16. yüzyıla dek korunmayı başaran Mausoleum, bugün yıkık hali ile Bodrum'da merkezi bir konumda bulunmaktadır.
Tanrıça Artemis’e ithafen yaptırılan tapınak tamamen mermerden oluşuyordu. Efes Antik Kent’te bulunan tapınağın yapımı M.Ö. 500'li yıllara tarihlenmektedir. Tapınak hem pazar yeri hem de bir kurum olarak kullanılıyordu. Tapınaktan geriye sadece iki adet mermer kalmıştır.
Yunan tanrısı Zeus için yaptırılan bu heykelin boyu 12 metre olup, M. Ö. 450 yılında Yunanistan'daki Olimpos' ta yaptırılmıştır. M. Ö. 391 yılında olimpiyatların sona ermesi ile heykel İstanbul'a taşınmış olup M. Ö. 462 yılında bir yangında yok olmuştur.
Rodoslular tarafından güneş tanrısı Helios'a ithafen yapılan bu heykel sadece 56 yıl ayakta kalmıştır. Rodos Adası'ndaki insanlar için beraberliğin simgesi olan bu heykel devasa bir büyüklüğe sahipti. Yapımı tam 12 yıl süren heykelin, harabe hali ise 900 yıl ayakta kalmıştır.
Mısır'ın İskenderiye kıyısındaki Faros Adası'nda bulunan İskenderiye Feneri, 166 metre yüksekliğindeydi. Bugüne kadar inşa edilmiş olan fenerlerin de en büyüğü olma özelliğine sahiptir. Cilalı bronz aynaları sayesinde geceleri 50 metre uzaktan görülebiliyordu. M.Ö. 290'lı yıllarda yapılan fener, 1302 yılındaki bir depremle yıkılmıştır.
Peru'da bulunan ve Dünyanın Yeni Yedi harikası listesine giren Machu Picchu antik bir İnka şehridir. And Dağları'nın bir dağının zirvesinde, 2.360 m yükseklikte bulunan Machu Picchu 200'den fazla merdiven sistemiyle birbirine bağlı olan taş yapıdan oluşuyor. Şehrin 3000 basamağı hala iyi durumdadır.
Yapılışına dolaylı yoldan da olsa biz Türklerinde katkısı olduğu varsayılan bu devasa eser, yıkılan kısımlarıyla birlikte 6000 km’yi buluyor. Kalıntıları Po-hay deniz körfezinden başlayarak Pekin’in kuzeyinden geçer, batıya yöneldikten sonra Gobi Çölü’ne kadar devam eder. Dünya’nın Ejderhası olarak da bilinen bu eserin bir kısmı halen varlığını sürdürmektedir.
Şehrin sembollerinden biri olan İsa heykeli, Brezilya'nın Rio de Janeiro şehrinde Corcovado Dağı üzerinde bulunmaktadır. Dağın zirvesinde Heitor Silva Costa tarafından tasarlanan ve Fransız heykeltıraş Paul Landowski tarafından beş yıl içinde tamamlanan devasa büyüklükteki İsa heykeli şahane bir şehir manzarasına sahiptir.
Bir İtza Maya kenti olan bu yer Meksika'nın Yucatán Yarımadası'nda, Kristof Kolomb öncesi dönemde kurulmuş bir antik kenttir. Ayrıca bu antik kentte birçok önemli yapı varlığını halen korumaktadır. Günümüzde Meksika’nın en çok ziyaret edilen arkeolojik sit alanlarından 2.si olan bu eser, yapıldığı günden itibaren pek çok devletin siyasi ve dini merkezi haline gelmiştir. Şehrin tümünün görüldüğü Kukulkan Piramidi’ne sahip olan bu eser siyasi ve dini işlevlerinin yanı sıra astronomin de var olduğu bir kenttir.
Hindistan'ın Agra kentinde yer alan bu görkemli yapı Babür İmparatorluğu'nun 5. hükümdarı Şah Cihan tarafından, o zamanki imparatorluğun başkentinde Jumna Nehri'nin kıyısında yaptırılmıştır. Türk-İslam Mimarisi'nin en önemli yapıtları arasında yer alan bu yapı, Babürlülerin gücünü ve kudretini temsil etmesiyle birlikte güçlü bir aşkın sembolü olmuştur. Zamanın hükümdarı Şah Cihan, eşi Mümtaz Mahal’ın hayatını kaybetmesinden sonra Tac Mahal’ı yaptırmış, Dünyanın yeni yedi harikasından biri olarak gösterilen bu eseri eşinin ebedi istirahatgahı olması için inşa etmiştir.
İtalya'nın başkenti Roma'da bulunan Flavianus Amfitiyatro olarak da bilinen Kolezyum bir arenadır. Dönemin önemli komutanı Vespasianus tarafından MS 72 yılında yapımına başlandı ve MS 80 yılında Titus döneminde tamamlandı. Gladyatör dövüşlerinden araba yarışlarına, deniz savaşlarından avcılığa ve hatta kan donduran infazlara sahne olan Kolezyum, depremlerde ve yaşanan hırsızlık olaylarında çok zarar görmesine rağmen Roma’nın en çok ziyaret edilen tarihi eserlerinden biri olmuştur.
Ürdün'ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki topraklar üzerinde yaklaşık 100 kilometrekarelik alana sahip Petra Antik Kenti; kumtaşından oluşan kaya bloklarına oyulmuş, tapınaklar, amfi tiyatro, mezarlar ve rölyeflerden oluşmaktadır. Dünyanın yeni yedi harikasından biri olarak gösterilen bu antik kent, filmlerin ve tiyatroların çokça kullanılan mekanlarından biri haline gelmiştir.