İstanbul'un Tarihi Yarımada bölgesi hiç kuşkusuz tüm dünya için bir kültür mirası. Şehrin binlerce yılını anlatan, bir solukta okutan koca bir roman düşünün; Tarihi Yarımada da işte o romanın adı. Romanın her bölümü ayrı bir keyif, ayrı bir merakla okunsa da gizemlerle dolu Yerebatan Sarnıcı'nın yeri apayrı. Yenilenen yüzüyle bu romanda kendisine bembeyaz bir sayfa açmış olan, mimarisiyle ve hikayeleriyle hem şaşırtan hem de göz kamaştıran bu yeraltı sarayını yeniden keşfetmeye ne dersiniz?
{ad:0}Yerebatan Sarnıcı suların içinde yükselen dev mermer sütunlarından dolayı bir yeraltı sarayı olarak da anılıyor. Ama sarnıç yapılmadan önce burada bir bazilika olduğundan adına ‘Bazilika Sarnıcı da' deniliyor ve Yerebatan Sarnıcı'nın hikayesi de bu bazilikayla başlıyor.
Yerebatan Sarnıcı ne zaman yapıldı sorusunu çok ama çok eskilerde, M.S. VI. Yüzyılda (527 – 565) yapıldığını söyleyerek cevaplayalım ve Yerebatan Sarnıcı hikayesine de buradan bir giriş yapalım; Bizans İmparatoru I. Justinianus bu muhteşem eseri yaptırırken yaşadığı Büyük Saray'ın ve civarının suyunu stoklamayı amaçlamış. Stoklanan suyun kaynağı ise yaklaşık 20 km ötedeki Belgrad Ormanı'ymış. Bilseymiş ki bugün de gezenler ‘keşke burada bir düğün yapabilsem' düşü kuracak, belediye sanat aktiviteleri düzenleyecek, ABD başkanlarından birçok siyasiye kadar gelen yabancıları bu kadar etkileyecek; kendi bile kendi yaptığına şaşarmış. İşlevini asırlar boyunca sürdüren sarnıç 1453'de İstanbul'un Osmanlıların eline geçmesiyle bir süre daha kullanılıp Topkapı Sarayı'nın bahçelerini sulamış. Osmanlılar durgun su yerine akan su kaynaklı kendi sistemlerini kurunca da burası emekliye ayrılmış. Zaman ilerleyip 16. yüzyılın ortalarına gelindiğinde (1544 - 1550) Hollandalı ve meraklı bir gezgin olan Gyllus civardaki evlerin zeminlerinde kuyular olduğunu görüp, içlerinden kovalarla çekilen suyun kaynağının nereden geldiğini merak etmiş. Avlusu taş duvarlarla çevrili ahşap bir eve elinde meşaleyle girip yerin altına bağlanan taş merdivenlerinden aşağı inmiş. Kendisini bekleyen koskoca bu gölün ne olduğunu anlaması ise hiç kolay olmamış. Sandalla gezdiği sarnıcın sütunlarını sayıp ölçülerini hesapladıktan sonra da bir seyahatname yazıp bu muhteşem yapının varlığını tüm batıya ilan etmiş.
Günümüzün sarnıcı 1940 yıllarında üstündeki evler temizlenip, 3 yıllık bir onarımdan geçtikten sonra şekillenmiş. İçine tıpkı Hollandalı Gyllus'un Seyahatnamesinde bahsettiği sazan balıkları atılmış ve 1987'de belediye tarafından benzerine az rastlanır bir gezi platformuna dönüştürülmüş. Şimdilerde hem müze olarak gezilebiliyor hem de ulusal, uluslararası birçok kültür etkinliğine ev sahipliği yapıyor.
Dinlerken ya da okurken başka bir dünya varmış da artık bitmiş gitmiş gibi hissettiren Yunan Mitolojisi'nden iki efsaneyle anılıyor Medusalar. İlk Medusa efsanesine göre yeraltının birbiriyle kardeş üç kadın canavarından birisi. Yılan saçlı bu kadın kendisine bakan tüm erkekleri taşa çevirme gücüne sahip. Medusaların sütun altlarına tepetaklak yerleştirilmesinin sebebinin de Romalıların bakarken ''Ya taş kesilirsem?'' korkusu yaşadığı söyleniyor. Eğer Medusa Efsanesi hakkında daha detaylı bilgiler edinmek isterseniz, Antik Çağlardan Günümüze Bir Entrika Hikayesi: Medusa Efsanesi adlı içeriğimizi okumanızı öneririz.
Diğer bir efsane ise Medusa’nın saçlarının neden yılana dönüştüğünü anlatıyor. Siyah gözleri ve uzun saçlarıyla ahu afet bir kadın olan Medusa, Zeus’un oğlu Perseus’un da sevgilisi. Ama Perseus’a aşık olan bir kadın daha var ki o da kıskançlığıyla Medusa’nın o güzel saçlarını yılana dönüştürüp olayı efsaneye dönüştüren Athena. Medusa’nın lanetli ve güçlü canavarlığına son noktayı büyük aşkı Perseus koymuş ve onun başını keserek düşmanlarına karşı büyük bir güç kazanmış. Böyle aşk olur mu, insan aşkına bunu yapar mı diyenler de haklı ama mitoloji de tüm bildiğimiz masallardan daha farklı!
Yerebatan Sarnıcı hakkında en ilgi çekici kısım ise normal bir ziyaret gerçekleştirirken para verdiğiniz halde, sarnıcın içinde gerçekleştirilen etkinliklere ücretsiz bir şekilde katılabiliyor olmanız! Bir köşesi sahneye çevrilmiş Yerebatan Sarnıcı konserler, söyleşiler, tiyatrolar gibi oldukça geniş bir yelpazeye sahip etkinlik takvimini kendi sitesinde yayınlıyor. Sizce de böyle tarihi ve büyülü bir mekanda bir tiyatro oyununu izlemek çok güzel bir imkan değil mi?
Yerebatan Sarnıcı'nı her gün sabah saat 09.00 ve akşam saat 19.00 arasında gezebiliyorsunuz. Dini bayramlarda ise ilk gün öğleden sonra açılıyor. Kurum Kültür Bakanlığı’na bağlı olmadığı için Müze Kart maalesef burada geçmiyor.
Yerebatan Sarnıcı giriş ücreti standart saatlerde (09.00 – 19.00):
Öğrencilere 30 TL
Yerli Ziyaretçilere 80 TL
Yabancı Ziyaretçilere 600 TL
Yerebatan Sarnıcı giriş ücreti akşam saatlerinde (19.30 – 22.00):
Öğrencilere 100 TL
Yerli Ziyaretçilere 250 TL
Yabancı Ziyaretçilere 1000 TL
İstanbul'un Avrupa yakasında, Tarihi Yarımada bölgesindeki Sultanahmet'te konumlanan Yerebatan Sarnıcı Ayasofya'nın da çok yakınında. Yüzünüzü Ayasofya'ya dönüp sol kolunuzun yönünde 200 metre yürüdüğünüzde tam kapısına geliyorsunuz. Sarnıcın Ayasofya ile arasından tramvay yolu geçiyor.
Sarnıcı gezip bitirmek ortalama bir saatinizi alıyor. Ama Tarihi Yarımada rotasını gezmek için bol vakit ayırmanız gerekiyor. Eminönü’nden tramvaya binip Sultanahmet durağında indiğinizde yürüyerek iki dakikada ulaşabileceğiniz sarnıcın çok yakınında Sultanahmet Camii ve Ayasofya var. Madem buralara kadar geldiniz, gezmeden, görmeden, hissetmeden olmaz. Tarihi Yarımada Gezilecek Yerleri merak ediyorsanız bu yazımız tam da size göre!
Tarihi Yarımada sınırları içerisinde Yerebatan Sarnıcı'na en yakın bölge Sultanahmet. Neredekal.com'da yer alan Sultanahmet Otelleri arasından bütçenize ve ihtiyaçlarına göre seçimler yapabilirsiniz. İster lüks, ister pansiyon, isterseniz tarihi bir binada butik otel hizmeti alabilir, İstanbul'un keyfini bu bölgede çıkarabilirsiniz. {search:istanbul-otelleri,İstanbul Otelleri}