Adı hep bereketle anılmış ve sadece toprağa değil tarihe de değer katmış büyülü bir coğrafya Mezopotamya. Üzerine kurulmuş tüm medeniyetlerin de başkalarınınkine hiç benzemeyen, sanki tütsü dumanı gibi yayılıp ilham veren bir yer var. Mardin'in
en görülesi yerlerinden biri olan Dara Harabeleri, geçmişten bugüne taşıdığı kalıntılarıyla bölgede en fazla ziyaret edilen yerlerden biri. Mardin Dara Harabeleri, Nusaybin ilçesinin 30 kilometre uzaklığında bulunmaktadır. Döneminde Mezopotamya'nın çok ünlü bir şehri olan Dara, şu anda küçük bir belde olarak yaşam tarihine devam etmektedir.
Dara Harabeleri'ndeki su sarnıçları, su değirmeni, tiyatrosu, kilisesi, köprüsü, çarşısı, tophanesi ve 40 metre derinliğe sahip olan yeraltı şehri, etkileneceğiniz ve gezeceğiniz detaylar arasındadır. Keşiflerle dolu Dara Harabeleri, Darxis tarafından M. Ö. 530-570 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Aynı zamanda yapılmasının ardından önemli medeniyetlere de ev sahipliği yapmıştır.
Üstelik bu gizemli yerleşim alanı Mezopotamya'nın ilk barajının bulunduğu yer olarak da bilinmektedir. Mardin Dara Harabeleri, sır dolu tarihiyle birlikte yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği noktalardan biridir.
Mardin de, bu büyülü coğrafyanın gel diye çağıran ve gittiğinizde ruha huzur ikramını esirgemeyen kadim şehirlerinden. Bambaşka bir kültürün, yabancı yaşamların ve geçmişten gelen fısıltıların içine çekiveren atmosferiyle masalsı bir yanı da var.
Şehirde keşfedilecek onlarca rotanın içinde bereketli toprakların yüzyıllar boyunca üstünü örtüp gizlediği Dara Harabeleri'nin yeri ayrı! Neden mi? Çünkü neredeyse 1500 yıllık bir geçmişin hiç yaşlanmamış hafızası burası.
Hayal gücünüzü dürtüp senaryolar yazdıracak kadar, dünyanın yaşına ve görmüş geçirmişliğine hürmetinizi artıracak kadar, bir daha geleceğim dedirtecek kadar bambaşka bir de!.
Tarihçiler, bilimciler ve gezginler harabelerin olduğu bu antik şehre ‘ Mezopotamya'nın Efes'i' de diyor. Çünkü Mezopotamya'nın gözbebeği konumundaki Dara, bir zamanlar tıpkı Efes gibi bulunduğu bölgenin en popüler şehriymiş.
Dünya lojistiğinin nabzını tutan İpek Yolu üzerinde bir durak olması ve bölgenin ilk barajının burada kurulması Dara'yı şimdiki İstanbul gibi büyük bir metropol haline getirmiş.
Yaklaşık 10 km'lik bir alana yayılan şehirde bulunan mozaikler Zeugma'dan sonra bulunanların en güzeli. İsa döneminden bu yana binlerce kişinin bedenini saklamış toplu mezarlar ise şimdiye kadar bilinenlerin en iç ürperteni….
Dara şehrinin günümüzden 1500 yıl önce (M. S. 505), Geç Roma döneminde İmparator Anastasius tarafından Sasanilere karşı bir garnizon olarak kurulduğu sanılıyor. 4 kilometrelik 12 metre yüksekliğindeki surları, 28 kulesi ve hendekleri de bu tezin doğruluğunu destekliyor.
Fakat buranın İran hükümdarı Darayuşavi (Darius) tarafından yapıldığını söyleyen kaynaklar da var ki, bu yönde bir kanıt henüz bulunamamış.
Tarih araştırmalarına göre şehrin inşası tam üç yıl sürmüş. Şehir Persler, Babiller, Emeviler, Abbasiler derken 12. Yüzyılda beyliklerin, sonrasında da Osmanlıların egemenliğine girerek birçok kez el değiştirmiş. Şehri gezerken Erken Bizans ile birlikte Selçuklu ve Osmanlı'dan kalan yapı kalıntılarıyla da karşılaşıyorsunuz.
Harabeleri gezerken gördüklerinizin şehrin neredeyse küçük bir semti kadar olduğunu bilmenizi isteriz. Evler arasına karışmış şehir kalıntıları uzun süre ahır olarak kullanılmış. Yüzeydeki taşların çoğunu da köylüler ev yaparken taşımış. Kazılar ise 1986 yılında başlamış ama şehrin birçok alanı özel mülk sahalarına girdiğinden çok az bir kısmı kazılabilmiş.
Kentin agorası, sütunlu caddesi ve sarnıçlar ilk kazılan yerler. Daha sonra çarşı, saray ve zindan ortaya çıkarılmış.
Kireçtaşından büyük kayalar oyularak inşa edilen Dara şehrine giriş için biri kuzeyde biri güneyde olmak üzere 2 kapı yapılmış. 4 km'lik surlar içindeki cami, kilise, saray, çarşı, köprü, sarnıç gibi yapıların çoğu deforme olsa da ayakta kalmayı başarmış.
Bu yapılardan, sanatsal mozaiklerinden, bulunan sikkelerden anlaşıldığına göre burası oldukça ihtişamlı ve zengin bir şehirmiş.
Köy içinde yürüdüğünüzde karşınıza çıkacak kayadan oyma evlerde duvarlara ve tavanlara işlenmiş Hristiyanlık figürlerini sık sık göreceksiniz.
Surlar içindeki kapalı bir yaşamın tedbiri ve bölge şartlarının zorlamasından olsa gerek; kronik su ihtiyacını gidermek için Roma'nın diplomasız mühendisleri zekasını kullanmış ve köylülerin zindan adını verdikleri devasa sarnıçları yapmış. Şehrin kuzeybatısında, yerden 40 metre aşağıda bulunan ve merdivenlerle inilebilen bu alan restore edilerek ışıklandırılmış. Derinliğinden ve akustiğinden çok etkileneceksiniz.
Ama gezgini alıp fantastik bir dünyanın içine savuran ve şaşkınlaştıran en özel yeri bizce antik şehrin sonuna doğru konumlanan nekropolü ve öyle özel bir hikayesi var ki tıpkı mitoloji gibi zihinde kazınıyor.
Şehrin kurulduğu dönemlerde tarafları Romalılar ve Sasaniler olan çok büyük bir savaş çıkar. Sasanilere esir düşen Roma askerleri 10 yıllık bir sürgünden sonra bıraktıkları topraklara geri döner. Şehir harabedir ve savaş meydanı da yaklaşık 3000 Roma askerinin kemikleriyle doludur. Esir askerler arkadaşlarının kemiklerini tek tek toplayıp hazırladıkları bu alana gömer.
Mezar alanının girişindeki kabartmalardan anlaşıldığı üzere yaptıkları sadece ölüye hürmetten değil, günümüzde de etkisi süren bir inanışa riayetlerindendir. Yörenin yerli halkı Aramilere göre Eski Ahit'te sıklıkla bahsedilen Hezekiel Peygamber bir gün nefesiyle üfleyecek ve yeniden diriliş gerçekleşecektir.
Ritüellerle, ayinlerle dirilmesi beklenen askerlerin kemikleri aradan onca yüzyıl geçmesine rağmen korunup günümüze gelebilmiş. Bu yüzden de Dara şehri dünyanın en eşsiz ve en gizemli mezarlıkları arasına girivermiş.
Yapılan kazılarda lahit, tonoz ve sanduka olan mezarların çoğundan hediyeler çıkarılmış. Sanduka mezarlarda din adamları ve önemli yöneticilerin yattığı sanılıyor. Süryani, Zerdüşt ve Müslüman izlerini birleştiren bu devasa nekropol dünya için de çok önemli bir keşif. Bu arada günümüzde Mardin'de yaşayan Süryanilerin Arami ırkının devamı olduğu yönünde tezler var.
Ve Süryaniler kutsal günleri olan cumartesileri hala eski Ahit i okuyup bu ritüelleri sürdürüyorlar.
Mardin şehir merkezinden 30 km mesafedeki Dara Harabeleri Nusaybin'deki Oğuz Köyü'nde, Suriye sınırına çok yakın bir konumda bulunuyor. Yol asfalt olduğu için yarım saatte ulaşabiliyorsunuz.
Dara Harabeleri ya da Dara Antik Kenti'ni 1 Nisan – 1 Ekim aralığındaki yaz döneminde 08: 30 – 18: 00 saatleri arası, 1 Ekim – 1 Nisan arasındaki kış döneminde de 08: 00 – 17: 00 saatleri arasında pazartesi dışında haftanın her günü gezebiliyorsunuz. Giriş içinse ücret ödemiyorsunuz.
Harabeleri gezmek yaklaşık 2 saat sürüyor. Bu yüzden özellikle yaz döneminde öğlen sıcağına kalmamanızı, daha erken veya daha geç saatlerde gezmenizi öneriyoruz. Tabii bir de yapıları tanıyabilmek için bir rehberden ya da Oğuz Köyü'nün gençlerinden rehberlik yardımı almanızda fayda var. Köyün gençleri ve çocukları turist gezdirmek konusunda oldukça deneyimli sayılırlar.
Geçim kaynakları kısıtlı olduğu için vereceğiniz ücret ya da küçük hediyeler onları sandığınızdan mutlu ediyor.
Dara Harabeleri'nin ardından Mardin gezi listenize;.
.