Uzak Durun
Yorumlarına güvenerek gittik.
odada tv var ama çalışmıyor, kapı kapanmıyor, tuvaletten leş gibi bir lağım kokusu. yerler pis, eşyalar eski. bütün ortamda olmamışlık var. kettle yok, masa yok. banyoda havlu asacak yer yok. kokuyu söyledik, belediyeye bağladılar. ertesi günün akşamı geçti. kısacası daha ilk izlenimden çuvallayan bir otel. en baştaki gerginlik bir türlü geçmedi, katlanarak artmaya devam etti.
ilk sabahki kahvaltıda tek bir eleman on tane masaya yetişmeye çalışıyordu. bir de bahane sayıyor adam, arkadaşları buna küsmüş de, tekmiş de. ehe ehe diyor bir de. 9-11 arası denen kahvaltıya 10'da indik, daha bütün masalar kahvaltı bekliyordu. yarım saat oturduk orda. zırt pırt tabaklar eksik geldi, kızarmış ekmek yoktu ve ekmekler eskiydi. yanık ve tatsız çay cabası. bütün masalara her şey geldi, bize önce gelmesi gereken ara sıcak tabağı en son bize geldi, onu da hatırlatmak zorunda kaldık. ha bu arada o her şeye koşturmaya çalışan aceleci adam peynir tabağını masaya öyle bir koydu ki, o gittikten sonra düzeltmeye çalışırken çayım devrildi peynir tabağı çay içinde kaldı.
nehir kenarına oturulsun diye koydukları koltukların pislik içinde olması dikkatimden kaçmadı. yürüyüş yolları ve bütün zemin de yıllardır yıkanmamış gibiydi.
otelin yılbaşı programı varmış, biz yeni yıla geçen sene de ağvada girmiştik ve merkezdeki balıkçıda zaman geçirmiştik. bu sefer farklı olsun, belki iyi olur diyerek ismimizi yazdırdık. aman tanrım. yine parça parça gelen yemekler, söylemeyince ilgilenmeyen elemanlar, patlarcasına iğrenç şarkılar çalan cartlak bir hoparlör. birbirimizi bile duyamadık. balık söylemiştim ben, açıp bir baktım ortası bildiğin çiğ. bana pişmemiş balık getirmişler. kabus gibi. bütün bunların üstüne mekan sahiplerinin ve çalışanların laubali, fazla samimi davranmaya çalışıp suyunu çıkaran, profesyonellikten uzak tavırları.