İstanbul, Bizans’ın başkenti olmasıyla kentte birçok yapı inşa edilmeye başlamıştır. Saraylar, sarnıçlar, kiliseler ve manastırlar, şehri saldırılardan koruyacak büyük kale surları oluşturulmuştur. Günümüz İstanbul’una bağlı
Fatih Edirnekapı bu surların dışında kalmaktaydı. Bu sebeple bu noktaya Khora’ yani kent dışı’ denmiştir.
Khora’nın önemini belirleyen olay milattan sonra 289 yılında yaşanan olaydır. O yıl Aziz Babylas, 84 müridiyle
İzmit’ te katledilmiştir. Hristiyanlar azizleri olarak gördükleri Babylas’ı ve onunla birlikte öldürülen müritlerinin kutsal bedenlerini İzmit’te bırakmamışlardır. Bunun üzerine halk azizi ve müritlerini İzmit’ten alarak, o dönemde Khora olarak bilinen surların dışındaki bir bölgeye gömmüştür. Yaklaşık 40 yıl kadar sonra da Aziz Babylas ve müritlerine ait kutsal emanetler bu bölgeye getirilmiştir. Artık Khora kutsal bir yer olmuştur.
Milattan sonra 527-565 yıllarında Bizans İmparatoru bu kutsallığın üzerine bir manastır yaptırmıştır. Manastırın içine; İsa, Meryem ve azizlerin ikonaları işlenmiştir. İkonaları yaptıran Bizans İmparatoru 726 yılında başlayan ikona kırıcılığına karşı da sert bir muhalefet yürütmüştür. Ancak o dönemde istediği başarıyı elde edememiştir. Bu yüzden yapılmış bütün ikonalar parçalanmıştır ve neredeyse tamamıyla yıkılmıştır. 843 yılı itibariyle İkona kırıcılığı bitmeye başlamıştır. Bu kadar çok zulme uğrayan manastırın değeri yeniden artmaya başlamıştır. Değeri iyice artan Khora o dönemde simge haline bile gelmiştir. Artık 11. yüzyıla gelindiğinde manastırın üzerine bir kilise yapılmıştır. 12. yüzyılda da kilise neredeyse yeni baştan yapılmıştır. Ancak kısa bir süre sonra Latin istilası başlamıştır ve kilise yeniden harabeye çevrilmiştir.
Bu istiladan sonra dönemin Bizans maliye bakanı, din bilgini, filozof ve tarihçi Metokhides 1313 yılında Khora Manastırı’nı yüzlerce ikonayla ve birbirinden değerli mozaiklerle yeniden inşa ettirdi. Öyle ki manastırın duvarlarına incili bile resmettirdi. Khora Manastırı böylelikle eskisinden çok daha fazla ünlendi bu ikonalar sayesinde.
İstanbul, Bizans’tan Osmanlı İmparatorluğuna geçtikten sonra, Osmanlı 1511 yılında Khora Manastırı’nın duvarlarında bulunan mozaikleri ince sıva ile kapmıştır ve minare ekleyerek de manastırı cami haline çevirmiştir. Böylece Khora Manastırı bir anda Kariye Cami olmuştur. 1948 yılında sıva altında kalan tüm bu mozaikler ortaya çıkartılmıştır. Böylece Kariye Cami Cumhuriyet ile birlikte, Kariye Müzesi olmuştur.
Kariye Müzesi, İstanbul\’un Fatih semtinin Edirnekapı mevkinde bulunmaktadır. Günümüzde ise müze olarak hizmet vermektedir. Köklü bir tarihi olan Kariye Müzesi, dışarıdan bakıldığında sade bir görüntüye sahiptir. Ancak bu sade görüntüsü bu sizi yanıltmasın. İçerisine girdiğinizde süslü bir kilise olduğu hemen anlaşılmaktadır. Müzenin duvarlarında bulunan mozaikler ve freskler oldukça ilgi çekicidir.
Aynı zamanda Kariye Müzesi\’nden sonra bu bölgeye yakın olan
Sultanahmet Camii ve
Ayasofya Müzesi\’ni gezebilirsiniz.