Deniz seviyesinden 2000 metre yüksekliğe ve 50 metre bir mesafeye ulaşan Rize’nin topografyası, oldukça dik yamaçlar ortaya çıkarıyor. Yükseklerden denize hızlı bir şekilde dökülen akarsular ise derin vadiler açıyorlar. Tarih sahnesinde insanlar, bu akarsu vadilerini geçip, yerleşim yerlerine, yaylalara ve tarım alanlarına ulaşmak için pek çok köprü inşa etmişler. Bu da kentteki taş kemer köprü mimarisinin bir hayli gelişmesini sağlamış. Bölgenin iklimsel yapısı nedeniyle kısa sürede yıpranan bu kemer köprüler, sıklıkla onarım görmüşler.
Kemer köprülerin ilk yapım tarihleri kesin olarak bilinemiyor. Ancak tüm köprülerin ortak özellikleri, akarsu yatağının iki yanında karşılıklı birer ayak üzerinde yükselen yuvarlak veya hafif sivri kemerli bir yay formuna sahip olmaları. İlk çağlardan beri farklı zaman ve mekanlarda farklı toplumlar tarafından kullanılan kemer köprülerin bu formu, su taşkınlarını büyük ölçüde engellemiş. Tümü dikdörtgen planlı ve çoğu tek, yuvarlak kemerli olan kemerli köprülerin basık ya da hafif sivri örnekleri de bulunuyor. Çift kemerli köprülere en iyi iki örnek olarak Çamlıhemşin’deki Kadıköy Köprüsü ile Yukarı Durak Köyü Köprüsü’nü gösterebiliriz.
Dar vadiler üzerine yapıldıklarından dolayı genellikle tek gözlü olan kemerli köprülerin ayakları, çift veya tek yönde doğal kayalara oturtulmuş. Köprülerin korkulukları ise, köprü yolunun iki kenarına tek sıra şeklinde dizilen kesme taş ile meydana getirilmiş. Kemerler ise düzgün kesme taştan, ayak ve diğer kısımlar ise moloz taştan yapılmış.
Korkuluklar, tek sıra taş olarak yapılmış. Ancak bazılarında sonradan eklenen demir korkuluklara da rastlanabiliyor. Yükseklikleri kuruldukları vadinin derinliğine göre değişen kemer köprüler, 2-3 metren 15-20 metre yüksekliğe kadar ulaşabiliyorlar. Uzunlukları ise yine vadinin genişliğine göre 20 metre ila 45 metre arasında değişiyor.