Antakya (Hatay) köklü tarihi, zengin mutfağı ve doğal güzellikleriyle ülkemizin en kıymetli şehirlerinden biridir. MÖ. 40000 yılına kadar uzanan tarihiyle yalnızca ülkemiz için değil, tüm insanlık için değerli bir kültür mirası niteliği taşıyan Antakya, birçok medeniyetin yaşadığı ve ardında izler bıraktığı tarih kokan bir şehirdir.
Bu güzel şehrin en önemli ilçelerinden biri olan Harbiye ise yine kökü binlerce yıl öncesine dayanan bir yerleşim yeridir. Tarihsel adı 'Daphne' (Defne) olan Harbiye, Antakya şehir merkezinin yaklaşık 8 kilometre güneyinde bulunmaktadır.
Bu önemli şehrimizi ve Harbiye’yi gezmek isteyen okurlarımızın şehre gitmeden önce hazırladığımız Antakya Harbiye gezilecek yerler listemize bir göz atmalarını tavsiye ediyoruz. Ayrıca bölgedeki otelleri ve diğer konaklama imkanlarını da sitemizde kapsamlı bir biçimde inceleyebilirsiniz.
Saint Pierre Kilisesi: Saint Pierre Kilisesi veya Türkçe adıyla Aziz Petrus Kilisesi, yaklaşık 13 metre derinliğinde, 10 metre genişliğinde ve 7 metre yüksekliğinde bir mağaradır.
Antakya’da yaşayan ilk Hıristiyanlar tarafından kullanıldığı düşünülen mağara aynı zamanda Hıristiyanlığın en eski kiliselerinden biri olarak kabul edildiği için çok büyük önem taşıyan bir yapı. Günümüze sadece taban mozaiğinin parçaları ve bazı duvar boyamaları ulaşan bu kiliseden dağa açılan tünelin bir zamanlar burada toplanan Hıristiyanların kaçmak için kullandıkları düşünülmektedir.
Kayalardan süzülerek doğal bir filtrelemeye uğrayan ve ziyaretçilerin şifalı kabul ettikleri, çeşitli dertlere çare için götürdükleri su ise vaftiz suyu olarak kullanılmıştır. Aziz Petrus Kilisesi hiç şüphesiz ki Antakya Harbiye tarihi yerler denince ilk akla gelen, dünya mirası niteliğinde bir yapı.
Titus Geçidi: Titus Tüneli, Titus Kaya Tüneli veya Vespasianus Tüneli adı da verilen bu tarihi geçit Antakya’da görülmeye değer eserler içerisinde yer almaktadır. Yapımının yüzyıldan uzun bir süreyi bulduğu düşünülen tünel, MÖ 300 civarında bir iç liman olarak I.
Selevkos Nikator tarafından kurulan ve kurucusunun adıyla anılan Nikator antik kentinin limanına bakmaktadır. Buradaki nehrin önü Titus tarafından bu limanın dağdan gelecek sel sularıyla dolabileceği planlanarak bir duvar örülerek kapatılmış, duvar ile deniz arasındaki dağ delinerek bir tünel inşa edilmiştir.
130 metresi tünel, kalanı açık kanal biçiminde olan geçidin uzunluğu toplam 1380 metredir. Antakya Harbiye tarihi yerler arasında dikkat çeken tünelin açık ve kapalı alanlarda yüksekliği ortalama 7 metreyi ve genişliği ise 6 metreyi bulmaktadır. Ayrıca tünelin deniz tarafına bakan cephesinde kaya mezarlarını da görmek mümkündür.
Tünelden yaklaşık yüz metrelik bir mesafede yer alan kaya mezarları arasında yer alan çukurlardan en büyüğü olan 'Beşikli Mağara' da bölgede görülebilecek doğa harikalarından bir diğeridir. Geçtiğimiz yıllarda UNESCO'nun Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yerini alan Tünel’i Antakya’ya giden herkesin ziyaret etmesini tavsiye ediyoruz.
Harbiye (Daphne) Şelalesi: Antakya Harbiye doğal güzellikler denince şüphesiz akla ilk gelen doğa mucizesi de muhteşem Harbiye Şelalesi’dir. Harbiye beldesi Antakya’nın şelaleler bölgesi olarak anılmaktadır. Vadinin güneyinden çıkan kaynaklar Harbiye Şelalesi gibi şelaleler oluşturduktan sonra Asi Nehri’ne dökülmektedir.
Antakya’ya 8 km uzaklıkta bulunan Harbiye, eski adıyla Daphne, Helenistik ve Roma dönemlerinde de şelaleleriyle meşhur olan dünyaca ünlü bir sayfiye yeriymiş. Dönemin önde gelenleri bölgede birçok malikane, saray ve tapınak inşa ettirmiştir. Şelalenin nasıl oluştuğu bilinmemekle birlikte bu konuda birçok efsane vardır.
Bu efsanelerden biri de peşine düşen Apollo’dan kaçarken defne ağacına dönüşen Nehir Tanrıçası Daphne hakkındadır. Efsaneye göre Harbiye Şelalesi Daphne’nin gözyaşlarıyla oluşmuştur. Bölgede aynı zamanda antik su kemerleri de görülebilir. Şelalenin çevresindeki muhteşem yeşil alanda ise restoranlar, yöresel ürünlerin satışa sunulduğu tezgahlar, küçük çay bahçeleri bulmak mümkündür.
Harbiye Şelalesi şehir merkezine yakın olduğu için ulaşımı da son derece kolaydır. Harbiye Şelalesi Antakya’yı ziyaret eden doğa tutkunlarının mutlaka Antakya gezilecek yerler listelerine eklemeleri gereken bir yer.
Antakya Arkeoloji Müzesi: Yapımına 2011 yılında başlanan müze, ilk insanların M. Ö. 40000 ile M. Ö. 15000 yılları arasında Üçağızlı Mağarası’nda yaşamaya başladıkları düşünülen Antakya’nın bu önemli tarih mirasına yakışır niteliktedir. Zaten Arkeoloji Müzesi sergi alanına da Samandağ İlçesi’nde bulunan Üçağızlı Mağarası canlandırması ile girilmektedir.
Antakya Harbiye müzeler arasında en önemlilerinden biri olan Antakya Arkeoloji Müzesi’nde bölgede Neolitik dönemden Demir Çağı’nın sonuna kadar yerleşilmiş olan höyüklerin kültürleri sergilenmektedir. Müzenin bir diğer bölümünde ise Büyük İskender bölgeye geldikten sonra başlayan ve birçok devletin kurulduğu döneme ait eserler de görülebilmektedir.
Bu bölümde Sasani, Helenistik ve Selevkos dönemine ait birçok eser bulunmaktadır. Mitoloji bölümünde ise Helenistik ve Roma dönemlerindeki inanışları yansıtan birçok tanrı, tanrıça ve kahraman heykellerini görmek mümkündür. Seçkin mozaik koleksiyonu açısından dünyanın en önemli müzelerinden biri olan Antakya Arkeoloji Müzesi’nde görülebilecek önemli eserler arasında M. S. 2 ila 5.
yüzyıllara tarihlenen muhteşem mozaikler de yer almaktadır. Geçtiğimiz yıllarda ziyarete açılan 'Lahitler Salonu'nda ise yine çok zengin bir koleksiyon görülebilmektedir. Bu salon, dünyaca ünlü çok önemli bir eser olan 'Antakya Lahdi ' ile sona ermektedir. Müzede ayrıca Ortaçağ ve İslami Eserler Bölümü de ziyaret edilebilmektedir.
Yolunuz Antakya’ya düşerse yörenin muhteşem tarihini gözler önüne seren ve dünyadaki en büyük mozaik koleksiyonunun sergilendiği müzeyi mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ediyoruz.